Kur’ân’a Göre İlk Müslüman Kimdir?
Bu soruyu soranlar Kur’ân’ın “ilk Müslüman”ı karıştırdığını, En‘am, 163’te Hz. İbrahim, A‘raf, 143’te Hz. Musa, Zümer, 12’de de Hz. Muhammed (aleyhimüsselam) için kullanılan “Müslümanların ilkiydi” ifadesinden hareketle kelam-ı ilahide çelişki olduğunu söylemektedirler.
İlgili ayetlere geçmeden önce çelişkinin ne demek olduğu üzerine duralım. Çünkü bu mesele anlaşılmadığı müddetçe buna benzer birçok soru gelmesi muhtemel olacaktır.
Çelişkinin Şartları
Çelişkiden bahsedebilmemiz için aranan bazı şartlar vardır. Mantık kitaplarında o maddeler kısaca özne, yüklem, zaman, mekân, bilfiil-bilkuvve, parça-tamam ve nisbet birliği şeklindedir. Yani iki önermenin birbirleriyle çelişki halinde olduğunu söyleyebilmemiz için yukardaki maddelerin “birlik” içinde olması gerekir.[1]
Mesela, “Ali eve geldi” ile “Ali eve gelmedi” arasında çelişkiden bahsedebilmemiz için bu iki önermenin aynı zaman ve aynı evi kastetmesi gerekmektedir. Zira “Ali eve geldi (dün)”, “Ali eve gelmedi (bugün)” manası murad edilmiş olabilir. Veya “Ali eve geldi (köydeki eve)” “Ali eve gelmedi (şehirdeki eve)” şeklinde de anlatılmak istenmiş olabilir.
Aynı şekilde “Metin, elma yedi” ile “Metin, elma yemedi” önermelerinde, “elma yedi (bir parça)”, “elma yemedi (tamamı)” kastedilmiş olabilir. Dolayısıyla iki cümle arasında çelişkiden bahsedilemez. Bu ince ayrıntıyı maalesef birçok ateist gözden kaçırdığı için Kur’an’da çelişki olduğunu zannetmektedirler.
Söz Konusu Ayetlerin Manaları
Üzerinde durduğumuz mesele de tamamen bununla alakalıdır. En‘am, 163’te yer alan Hz İbrahim’in “Ben Müslümanların ilkiyim” ifadesi kendi zamanına göre Müslümanların ilki olduğu yönündedir[2], insanlık tarihinde ilk Müslüman oluşu kastedilmemiştir.
A‘raf, 143’te ise mevzu bambaşkadır; “Musa, belirlediğimiz yere (Tur’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Musa da baygın düştü. Ayılınca, “Seni noksanlıklardan uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.”
Burada Hz. Musa (aleyhisselam) Cenab-ı Allah’ı görmek istemiş lakin bu isteği gerçekleşmemiştir. Dünyada iken Allah’ın görülemeyeceğini idrak ettikten sonra O’nun azametine tövbe etmiş[3] ve inananların ilkiyim demiştir. Burada “inananların ilkiyim” ifadesi yeryüzünde Hz. Adem’den bu yana ilk defa ben inanıyorum şeklinde elbette değildir. Ateistlerin iddia ettiği gibi bu mana kastedilmiş olsaydı, dönemin Mekke müşrikleri bu itirazı zaten yaparlardı. Mezkûr ifadeden murad, “Cenab-ı Hakk’ın bu dünyada görülemeyeceğine inananların ilki” şeklindedir.[4]
Son olarak, “De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi. (Zümer, 11) “Bana, Müslümanların ilki olmam da emredildi.” (Zümer, 12) ayetinde “Müslümanların ilki” ifadesine yer verilmiş, bu sefer de Hz. Muhammed (aleyhissalatu vesselam) kastedilmiştir. Aynı şekilde bu ayette de maksat, kendi dönemine göre Müslümanların ilki veya Allah’tan aldığı vahyi sadece insanlara tebliğ etmekle kalmayıp kendisinin de amel ettiğini, emredip de yapmayan bir kral veya ceberut gibi olmadığını göstermektir.[5]
Netice olarak ayetlerde herhangi bir çelişki söz konusu değildir. Çünkü her birinde bahsedilen konu ve zaman farklıdır.
[1] Kutbuddin er-Râzî, Şerhu’l-Metâli‘, Dâru’l-Kurbâ, Baskı: 2, II/124.
[2] Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Dâru İhyâi’t-Türâs el-Arabî, 14/191.
[3]Buradaki tövbe Hz. Musa’nın (aleyhisselam) günahkâr olduğu şeklinde asla anlaşılmamalıdır. Zira peygamberlerde ismet sıfatı vardır ve kasıtlı olarak günah işlemekten berîdirler. Onların yapmış olduğu tövbe, “terk-i evla” yani en iyisi yerine “iyiyi” tercih etmelerinden kaynaklanır.
[4] Kâdî Beyzâvî, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl, Dâru İhyâi’t-Türâs el-Arabî, 3/33.
[5] Ebu Mansur el-Mâturîdî, Te’vîlâtu’l-Kur’an, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 8/667.