Soru-Cevap

Hadis-i Şerifler Ne Zaman Yazılmaya Başlandı?

Bismillahirrahmanirrahim

Giriş

Günümüzde pek çok insanın tartışmaya mahal olarak gördüğü meselelerden bir tanesi de hadislerin ne zaman yazıldığı konusudur. Bu çerçeve doğrultusunda, hadisler Peygamber Efendimizden (sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem) yıllar sonra mı yazıldı? Hadisler sonradan mı ortaya çıktı? İlk olarak hadisleri İmâm-ı Mâlik/İmâm-ı Buhârî mi yazdı? Gibi sorular çokça sorulmaya başlanmıştır. Aslında bunların ve benzeri soruların asıl kaynağı hadis-i şeriflerin nasıl muhafaza edildiği ve ne şekilde aktarıldığını bilmemekten kaynaklanmaktadır. Bu yazımızda bu hususlara temas ederek bu iddiaların temel kaynağı olan hadis-i şeriflerin nasıl muhafaza edildiği ve nasıl aktarıldığına değineceğiz.

Hadis-i Şerifler Nasıl Muhafaza Edildi?

Allah Teâlâ hak din olarak İslam’ı tayin etmiş ve bunu açıklama ve tebliğ görevini de Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya (sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem) vermiştir. Kur’ân-ı Kerîm dışında Peygamber Efendimiz (sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem)’den sâdır olan her şey ise hadis-i şerif olarak addedilmiş ve nakledilmiştir.

İnsanoğlu, bilgisi olmadığı ve kendisine maddî fayda veya zarar verecek olan hususlarda işin ehli kimselere danışırken, günümüzde herhangi bir maddi yaptırımı olmayan uhrevî hususlarda kendi akıl ve mantığını ön plana çıkartmakta ve buna binaen Peygamber Efendimizden (sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem) hadis-i şeriflerini alıp aktarma görevini üstlenmiş olan sahabe, tâbiîn ve ulemaya güvenmek hususunda zorlanmakta ve şüpheye düşmektedirler.

Hadis-i Şerifler Anahtar Mesabesindedir

Her bir hadis-i şerif, kişinin dünya ve ahiret saadetinin kilitlerini açmak için anahtar konumunda birer bilgidir. Genel olarak bilgiyi muhafaza etmenin de birkaç yolu bulunmaktadır. Bunlar yazmak, ezberlemek ve bilgiyi hayatına tatbik etmektir. Ashab-ı kiram dönemine baktığımızda ashabın, hadis-i şerifleri hem yazarak hem ezberleyerek hem de hayatlarına tatbik ederek muhafaza ettiklerini ve kendilerinden sonra gelen kimselere aktardıklarını görmekteyiz. Sahabeden hadis-i şerifleri alan tâbiîn nesli hadis-i şeriflerin muhafazası ve hadis olmayan kelamların ayrıştırılması için “İsnad” sistemini ortaya koymuşlardır ki hadis-i şeriflerin aktarılmasında bu sistem büyük önem taşımaktadır.

İsnad sistemi, sadece hadis ilmine ait olmayıp tarih, fıkıh, lügat ve şiir gibi İslam’ın pek çok alanında ulema tarafından kullanılmıştır. Hadis-i şerif olmayan kelamları aktarmak hususunda dahi isnad sistemini kullanan ümmet, hadis-i şerifler dediğimiz dünya ve ahiretin kurtuluş anahtarları olan kelimeler için isnad sistemine ne kadar ehemmiyet verdiklerini anlamak çok da zor olmayacaktır. Bu hususta hadisle iştigal eden muhaddislere ve ulemanın yazdığı kitaplara bakmak yeterli olacaktır. Ayrıca tarih boyunca, hadisler için kullanılmış olan bu sistem, hiçbir zaman diliminde bu şekilde intizam üzere kullanılmamıştır.

Hadis-i Şeriflerin Ezber Yolu ile Muhafaza Edilmesi

Kişinin ezber kabiliyetinin kuvvetli olması, zihninin berrak ve temiz olmasına bağlıdır. Bir kelamı ezberlemek için zihnin dinç, sakin ve boş şeylerden arındırılmış olması gerekmektedir.

Sahabe-i kiram zamanı, Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in ifadesiyle asırların en hayırlısı ve o topluluk ümmetin geri kalanından üstün bir topluluktu.[1] İnsanların günahlardan arınmış olarak İslam devletinde İslamî bir düzen üzere yaşamaları ve günümüzde zihni meşgul eden telefon ve benzeri teknolojik etkenlerin bulunmaması da, sahabe-i kiramda zihin berraklığının ne denli kuvvetli olduğunu ayrıca ortaya koymaktadır. Buna binaen ashab-ı kiram döneminde yaşayan bir insanın zihninin, günümüzde yaşayan bir insanın zihnine kıyasla daha berrak ve temiz olması ve zihninin ezbere yatkın olması gayet doğaldır.

Ayrıca bir bilgiyi ezberlemenin, tane tane okunarak tekrara bağlı olduğu da insanlar tarafından bilinen bir gerçektir. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) sanki bu hususlara işarette bulunurcasına konuşmasına son derece dikkat ettiği açık ve tane tane konuştuğu[2], kelimelerini birisi sayacak olsa rahat rahat sayabileceği[3] hatta yer yer karşı tarafın zihnine yerleştirmek istercesine kelamını birkaç defa tekrar ettiği[4] hadis-i şeriflerde mevcuttur. Böylesine dikkatli konuşan ve karşı tarafın anlamasına önem veren bir zatın kavlini, böylesine zihni berrak insanların hemen ezberlemesi ise gayet doğal bir şeydir.

Zikretmiş olduğumuz tüm bu sebeplerin hepsinden daha da önemlisi Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) kendisidir. Şöyle ki sahabe efendilerimiz dünya ve ahirete taalluk eden her şeyde fahr-i kâinat efendimizi önder olarak benimsemiş ve onun bütün söz ve davranışlarını hayatlarına tatbik etmek için ömürlerini feda etmişlerdir. Nitekim İbn Ömer (radıyallâhü anhümâ)’nın bineğinde giderken dahi Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) bineğinin bastığı yere basmaya çalışması bunun en açık örneklerinden sadece birisidir.[5]

Önemli olan bir diğer husus ise sahabe-i kiramın ezbere ilk olarak Peygamber Efendimizin hadis-i şerifleri ile başlamamış olmasıdır. Ashab-ı kiram döneminde Araplarda neseplerin ve şiirlerin ezber yolu ile muhafazası yaygın bir durumdu. Bundan dolayı hadisleri ezberlemek hususunda hiç ezber yapmamış birisine kıyasla ezber yetenekleri daha ön planda ve zihinleri ezbere daha yatkın idi.

Ayrıca hadisleri ezberleyip başkalarına aktarma hususunda Peygamber Efendimizin (sallallâhü teâla aleyhi ve sellem) “Benden bir söz işitip, onu tebliğ etmek için (başkalarına ulaştırmak için ezberleyerek yahut yazarak) muhafaza eden kişinin Allah yüzünü ak etsin”[6]  sözü gibi pek çok tavsiyesinin bulunması, sahabeyi hadisleri ezberlemeye ve aktarmaya teşvik etmiştir.

Bu tarz rivayetler, sahabenin hadis öğrenme arzusunu arttırmış olup hatta fahr-i kâinat efendimizin vefatından sonrasında da hadis öğrenme arzularının devam etmesine de sebep olmuştur.[7]

Sahabe-i kiram hadisleri aldıkları gibi aktarmaya çok aşırı özen göstermekteydiler. Şöyle ki Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in sözlerini naklederken lafızlar arasındaki takdim tehire dahi dikkat ederler ve birbirlerini bu hususta uyarırlardı.[8]

Hadis-i Şeriflerin Yazı ile Muhafaza Edilmesi

Bilgiyi muhafaza etmenin en sağlam yöntemlerinden birisi yazıya dökmektir. Yazı, bilginin pek çok insana ulaşmasını asırlardan asırlara bilginin nakledilmesini sağlayan en önemli etkenlerdendir. Günümüze kadar gelen pek çok bilgi yazıya dayanmaktadır.  Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) de yazıya önem vermiş ve yazının öğrenilmesine teşvik etmiştir.[9] Hatta “İlmi kitap ile kayıt altına alınız” buyurmuştur.[10]

Sahabeden Hadis-i Şerif Yazanlar

Sahabe-i kiram efendilerimiz de hadis-i şerifleri yazmaya çok önem vermiş ve içlerinden pek çoğu hadis yazmıştır.

Bunlardan bazıları:

Abdullah b. Amr b. Âs (radıyallâhü anhuma)

Kendisinin 1000 civarında hadisi ihtiva eden “es-Sahîfetü’s-Sâdıka” adında bir eseri bulunmaktadır. Hadisleri yazmasıyla alakalı olayı kendisi şu şekilde anlatmaktadır:

Allah Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem) den işittiğim her şeyi yazıyor ve ezberlemek istiyordum. Ancak Kureyş beni bundan alıkoyup “sen Allah Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem)’den duyduğun her şeyi yazıyorsun, hâlbuki Allah Resûlü neşeli iken de kızgın iken de kelamda bulunuyor” dediler.  Bunun üzerine yazmaktan geri durdum ve meseleyi Allah Resûlü (sallallâhü aleyhi ve sellem)’e anlattım. Kendisi eliyle ağzına işaret etti ve “Sen yaz! Canım kudret elinde olan zata yemin olsun ki bundan ancak hak (söz) çıkar.[11]

Ebû Hureyre (radıyallâhü anh) Abdullâh b. Amr b. Âs (radıyallâhu anh)’ın hadisleri yazması hakkında şöyle demiştir:

“Allah Resûlü’nün hadislerini benden çok ezberleyen ve rivayet eden olmamıştır, fakat Abdullah benden daha çok ezberlemiştir. Çünkü o yazıyordu.”[12]

Ebû Hureyre (radıyallâhü anh)

Ebû Hureyre (radıyallâhü anh) talebesi Hemmâm b. Münebbih’e “es-Sahîfetü’s-Sahîha” adında bir kitap yazdırmıştır. Günümüzde matbu olan bu eser, içerisinde 138 hadis-i şerifi ihtiva etmektedir.

Bu zatların dışında ashab-ı kiramın içerisinden hadis-i şerifleri yazan pek çok kimse bulunmaktadır.[13]

Hadis-i Şeriflerin Tatbik ile Muhafaza Edilmesi

Bir bilginin kaybolmaması ve kuşaktan kuşağa aktarılmasının en büyük etkenlerinden birisi de bilginin yaşanıp yaşatılmasıdır. Ashab-ı kiram hadis-i şerifleri, bir örf adet gibi herhangi bir delil zikretmeksizin mutlak olarak yaşayıp yaşatmaya özen göstermişler ve gerektiğinde Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem)’den böyle işittiğini yahut kendisini böyle yaparken gördüğünü beyan etmişlerdir. Kendilerinin yaşama ve yaşatmaya yönelik olarak gösterdikleri bu gayretler kitaplarda her bir sahabînin hal tercemesinde mufassal olarak anlatılmış hatta bazıları hakkında hususi olarak kitaplar dahi yazılmıştır.

Hadis-i Şerifler İlk Olarak Ne Zaman Yazıldı?

Hadis-i şeriflerin yazılması ilk olarak Peygamber Efendimiz (sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem)’in hayatında kendisinin emri ile olmuştur. Mekke’nin fethinden sonra Peygamber Efendimiz ashabına hutbe vermiş, Yemen ehlinden birisi hutbenin yazılmasını isteyince Peygamber Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) “Ebû Şâh için (hutbeyi) yazın” buyurmuştur.[14]

Bir başka hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine hadisleri yazmak hususunda danışan Abdullah b. Amr b. Âs (radıyâllahu anh)’a “Sen yaz, bu ağızdan haktan başkası çıkmaz” buyurmuştur.[15]

Hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) zamanında hadis-i şeriflerin yazıldığı hatta Efendimizin teşvik ve tavsiye ettiği aşikârdır.

Hadisler İmâm-ı Buhârî Zamanında mı Yazıldı?

İlk olarak hadis-i şerifler, yukarıda da zikrettiğimiz üzere sahabe efendilerimiz tarafından kaleme alınmıştır. İmâm-ı Mâlik/İmâm-ı Buhârî (rahmetullâhi aleyhimâ) ise kendilerince seçmiş oldukları hadisleri tertipli ve düzenli birer kitap haline getirmeyi hedeflemişlerdir. Bundan ötürü kitapları kendi hayatlarında ve kendilerinden sonra şöhret bulmuş ve yaygınlık kazanmıştır.

Ancak kendilerinden önce de hadisleri kitap haline getiren Ma‘mer b. Râşid (rahmetullâhi aleyh) gibi kimseler bulunmaktadır. Dolayısıyla ilk olarak bir tertib ve menhec üzere hadisleri yazan ulemanın, mutlak olarak hadis-i şerifleri ilk yazan kimseler olarak zikredilmesi doğru olmayacaktır.

Netice

Hadis-i şeriflerin Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in emri ile ilk olarak sahabe-i kiram tarafından yazıldığı anlaşılmıştır. İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Buhârî gibi kitap tasnifinde bulunmuş olan meşhur kimselerin ise kendilerine yazılı ve şifahi şekilde ulaşmış olan hadis-i şerifleri kendilerince belirledikleri menheclere göre tasnif ettikleri ve bu zatların hadisleri ilk yazan kimseler olmadıkları da ortaya çıkmıştır.

وآخر دعوانا أن الحمد لله رب العالمين


[1] Buhârî, Şehâdât, no: (2651); Müslim, Fazailü’s-Sahâbe, 4/1962 no: (2533/210).

[2] Bkz. Tirmizî, Şemâil, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, s. 133 (225).

[3] Bkz. Buhârî, Menâkıb, no: (3567).

[4] Bkz. Buhârî, İlim, no: (95); Ebû Dâvûd, İlim, no: (3563).

[5] İbn Battâ, el-İbânetü’l-Kübrâ, Dâru’r-Râye, 1/244-245 (76); İbn Hıbbân, Sahîh, 15/551 (7074).

[6] Ebû Dâvûd, İlim, no: (3660).

[7] Bkz. Buhârî, İlim, 1/26; Humeydî, Müsned, Dâru’s-Sekâ, 1/373 (388). Konu ile ilgili daha fazla rivâyet için Hatîb el-Bağdâdî rahmetullâhi aleyhin “er-Rıhle fî Talebi’l-Hadîs” kitabına bkz.

[8] Müslim, Îmân, 1/45 no: (16/19).

[9] Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, Mü’essesetü’r-Risâle, 4/92 (2216); Beyhakî, es-Süneni’l-Kebîr, Dâru Hecer, 12/139 (11791).

[10] Hâkim, Müstedrek, Dâru’t-Te’sîl, 1/410 (366); İbn Abdilber, Câmi‘u Beyâni’l-İlm, Dâru İbni’l-Cevzî, 1/306 (395).

[11] Ebû Dâvûd, İlim, no: (3646); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/57 (6510); İbn Ebî Şeybe, Musannef, 13/462 (26957).

[12] Buharî, İlim, no: (113).

[13] Bkz. Mustafa el-A‘zamî, Dirâsât fi’l-Hadîsi’n-Nebevî, s. 92-142.

[14] Buhârî, Lukata, no: (2434); Müslim, Hacc, 2/988 no: (1355/447).

[15] Ebû Dâvûd, İlim, no: (3646); İbn Ebî Şeybe, Dâru’l-Kıble, 13/462 (26957).

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu