Ateistlerin ‘Biz İnanmayız, Biliriz’ Sözleri Doğru mudur?
Soru: Bazı ateistler “Biz inanmayız, biliriz” demektedirler. Bu söz doğru mudur?
Cevap: Bu sözü onlardan sık sık duymakta, hatta hararetli bir şekilde müdafaa ettiklerini de üzülerek müşahede etmekteyiz. Zira bu iddia, inanç meselelerinin sadece metafizik olaylarda olabileceğini, fizik aleminde olmayacağını söylemektedir. Peki durum gerçekten öyle midir?
Natüralist ateistler yalnızca beş duyu ile elde ettikleri bilgileri kabul ederler ve bunlarda herhangi bir “inancın” bulunmadığını zannederler. Bununla birlikte beş duyuyla doğrudan idrak edilemeyen şeyler ise onlara göre bilimsel olmadığı için bilgi ifade etmemektedir.[1] Halbuki bilimsel bilgi dışında bir bilgi türü kabul edilmediği takdirde bu arkadaşların gündelik hayatı çıkmaza girecektir. Zira laboratuvarda test etmediği için yediği yemeğin içinde zehir bulunup bulunmadığını bilemeyecek, gözleriyle görmediği için tüm tarihe şüphe ile yaklaşacak, DNA testi yaptırmadığı için hakiki anne-babasının kim olduğu hakkında kesin hükme varamayacaktır. Elbette onlar da hayatı bu şekilde yaşamamaktadırlar. Yaşamadıkları için de söylemleri ile eylemleri arasında tutarsızlık vardır.
Bilimde İnanç
Bilim yaparken kişi farkında olsun ya da olmasın kendisinde birçok inanç ve ön kabul ile bu fiiliyatı yapmaktadır. Mesela aklî melekelerinin doğru çalıştığına dair düşüncesi, algılarının kendisini yanıltmadığı, doğada tabiat yasalarının bulunduğu ve bunların değişmeyeceği tamamen ön kabulden ibaret birer inançtır.[2] Nitekim Einstein bilimin, dünyanın rasyonel yasalarla işlediği ve insan tarafından bu yasaların anlaşılır olduğunun altını çizer ve ona göre bu inançlar, dini bir duyguya benzemektedir.[3] Hatta bir mektubunda bunu şöyle anlatır: “Ancak, şunu itiraf etmeliyim ki, bu yasalar hakkındaki bilgimiz kusursuz ve tam değildir. Bu nedenle, esasen doğada her şeyi kuşatan yasaların var olduğuna yönelik inancımız bir tür imanın üzerine bina edilmiştir.”[4]
Mesele bu kadarla da bitmemektedir. Her şeyden önce içinde bulunduğumuz hayatın, dış dünyanın rüya olup olmadığına dair herhangi bir bilimsel delil var mıdır? Birisi çıkıp “her şey rüyadan ibarettir” dese, inançlar ile işi olmayan ateistler bu şahsa nasıl cevap verecektir? Dolayısıyla gerek fizikte gerekse metafizikte inanç kaçınılmazdır. “Ben bilirim, inanmam” gibi sözlerin de ne bilimde ne sosyolojide ne de felsefede herhangi bir karşılığı yoktur. Olsa olsa genç dimağları etkileyen bir slogandan ibarettir.
Bilgi ve İnanç
Şunu da ifade etmekte fayda var ki epistemolojik olarak “bilmek” ile “inanmak” arasını net bir şekilde ayırmak zordur. Zira bilmek “bir şeyin zihinde hazır olması” manasında bir idraktir. İnanmak/itikad etmek de bundan farksızdır. Bilinen/inanılan şeylerin gözlemle veya gözlemsiz elde edilmesi böyle kavramsal bir ayırım yapmayı gerektirmez. Mesela bir ateist ateşin yaktığını görür. Duyularıyla sabit olan bu bilgiye “inanır” ve “ateş yakıyor” der. Bir Müslüman da kat‘î delillerle ateşin Hz. İbrahim’i (Aleyhisselam) yakmadığını “bilir”. Bunun duyularla sabit olmaması bu idrake “bilgi” değil de “inanç” denmesini gerektirmez.
“Bilmek” ile “inanmak” arasında böyle bir ayırımın var olduğunu kabul etsek bile “inanma”nın yanlış bir şey olduğu kabul edilemez. Zira yukarda zikredildiği üzere bu ayırıma göre bile bir “inanca” sahip olmadan hayat devam etmez; bilim yapılamaz. Yine özdeşlik ilkesi, çelişmezlik ilkesi gibi duyulara dayanmayan ama kimsenin şüphe etmediği “inançlar” da vardır.
Sonuç olarak bu ayırım, kutsallaştırdıkları “bilim” kelimesiyle aynı kökten olan “bilgi”yi sahiplenip genellikle dinler bağlamında kullanılan “inanmak” kelimesini aşağılayarak Müslümanlara mâl etme çabasından ibarettir.
[1] Hamza Tzortzis, Hakikatin İzinde, s 39.
[2] John Hick, Philosophy of Religion, s. 49.
[3] Albert Einstein, Einstein On Cosmic Religion and Other Opinions and Aphorismis, s. 98.
[4] Albert Einstein, The Human Side: Glimpses from His Archives, s. 32-33.