Soru-Cevap

İslam Köleliği Neden Kaldırmamıştır? -2-

İslam'ın Köleliğe Bakışı

Antik Yunan’da kölelik, Amerika’nın köle ticareti ve günümüzde kamufle edilmiş modern kölelikle ilgili ilk yazımızı okumak için tıklayınız.

İslam’ın Köleliğe Bakışı

Kölelik İslamiyet’in icad ettiği bir sistem değildir. Geçen bölümde de gördüğümüz üzere çok eski dönemlerden bu yana tatbik edilen bir uygulamadır. İslam ise birazdan detaylarını göreceğimiz şekilde bu uygulamayı ıslah etmiş, kölelere çok kıymet vermiştir.

İslam’a göre hür birisinin köleleştirilmesi yasaktır. Köleler, ancak savaşlar neticesinde esir olarak ele geçirilir. Eğer yaşadığınız çağda tüm ülkeler bunu uyguluyor, köleler üzerinden size şantaj yapıyorlarsa sizin de aynı silahı kullanarak onlara mukabelede bulunmanızdan daha doğal bir şey yoktur.

İslam, köleleri hürleştirmek için birçok vesile ortaya koymuştur. Detaylarını birazdan zikredeceğimiz bu sistemler hakkıyla yerine getirilse, bununla birlikte muhtelif sebeplerle dışardan İslam dünyasına köle girişi olmasa sanıyoruz ki İslam coğrafyasında kölelik sistemi bir iki asır içinde tamamen biterdi.

İslam’ın Köle Azat Etmek İçin Vazettiği Sistemler

Aslolan kişinin hür olmasıdır. Dolayısıyla bir şekilde köle olarak alınıp satılan birisinin hürriyetine kavuşması için İslam birtakım sistemler vazetmiştir;

1. Sevap Kazanmak Maksadıyla Gönüllü Azat

Ayet-i Kerîmeler

Müslümanların hayattaki en büyük gayesi Allah’ın rızasını elde etmektir. Dolayısıyla O’nu hoşnut edecek her şeyi yapmaktan geri durmazlar. İşte köle azadı da bunlardan birisidir. Nitekim Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.”[1]

Başka bir ayette ise;

“Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi yahut aç, açık bir yoksulu doyurmaktır.”[2] Buyurarak köle azat etmeyi sarp yokuşu çıkmaya, yani cennete girmeyi kolaylaştırmaya teşbih etmektedir.

Bu ayetten hareketle Ebu Hanife (rahimehullah) köle azat etmenin, sadaka vermekten daha efdal olduğunu ifade etmektedir. Zira ayette köle azadı, sadaka vermekten önce zikredilmiştir.[3]

Nitekim Peygamber Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem), kendisine hediye edilen veya bir şekilde sahip olduğu köleleri azat etmiş, ashabına da bu şekilde örnek olmuştur. Kaynaklarımızda Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Mariye, Zeyd b. Sabit, Ebu Kebşe, Ebu Rafi’, Selma, Sîrîn başta olmak üzere otuzdan fazla köleyi azat ettiği nakledilmektedir.[4]

Hadis-i Şerifler

Köle azat etmek ile alakalı ayetlerin yanında birçok hadis-i şerif de mevcuttur. Hepsini buraya almak mümkün olmasa da bazılarını zikretmek istiyoruz;

Hangi Müslüman, iki Müslüman kadın köleyi azat ederse, bunlar onun ateşten kurtuluşuna sebep olur.”[5]

Kim mümin bir köleyi azat ederse, o kölenin her organına karşılık Allah da onun bir organını cehennemden azat eder.”[6]

Kölesine kötü muamele eden cennete giremez.”[7]

Kimin cariyesi olup onu güzel bir şekilde edeplendirirse, eğitim-öğretimini güzel yaparsa ardından azat edip sonra da evlendirirse o kişi için iki ecir vardır.”[8]

Devrim Mesabesinde Bir Hadis-i Şerif

Başınızda Habeşli siyahî bir köle olsa bile, Allah’ın kitabını tatbik ettiği müddetçe ona itaat edin.”[9]

Bu hadis-i şerif gerçekten devrim niteliğindedir. Zira İslam öncesi hayvana verilen değer kadar bile kıymet verilmeyen köleler, Allah’ın kitabını tatbik ettikleri müddetçe, memur değil amir olmaya aday kimselerdir.

İslam’ın ilk müezzini Bilal-i Habeşi bir köleydi. Hz. Ebubekir (radıyallahu anh) onu satın alıp azat etti. Bunun üzerine Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Efendimiz, efendimizi azat etti” dedi.[10]

İslam’dan önce geçmişte köle olan birisine “efendimiz” dedirtecek karakteri yalnızca İslamiyet yetiştirebilir.

Zeyd b. Hârise’nin (radıyallahu anh) Ailesi Yerine Efendimizi Tercihi

Zeyd b. Hârise (radıyallahu anh) Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından çok sevildiğinden kendisine “hibbu Rasulillah” (Rasulullah’ın sevdiği) lakabı verilmişti. Henüz çocukken annesi ile akrabalarını ziyaret ederken kaçırıldı ve Ukâz panayırında köle olarak Hz. Hatice’nin yeğeni Hakîm b. Hizâm’a satıldı. Hakîm, onu Mekke’ye götürdü ve halası Hatice’ye, Hz. Hatice de Rasûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) hediye etti. Bir süre sonra babası Hârise ile amcası Ka’b yanlarında da fidye de getirerek Mekke’ye gelip Zeyd’i almak istediler. Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem) Zeyd’i serbest bırakarak isterse gidebileceğini, istemezse gitmeyeceğini söyledi. Zeyd ise kim gelirse gelsin Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanından ayrılmayacağını beyan etmesi üzerine Efendimiz onu Kabe’nin yanına götürüp “Şahit olun! Bundan sonra Zeyd benim oğlumdur. O benim mirasçım, ben de onun mirasçısıyım” diyerek onu azat etti.[11]

Selman-ı Fârisî (radıyallahu anh) Müslümanlar tarafından azledilmiş, aslen Fars asıllı bir köleydi. Bununla beraber Hendek savaşında Medine’nin etrafını hendeklerle kazıp savaşmayı o teklif etmiş ve Peygamberimiz ile sahabe bundan memnun olmuştu.[12] Yani içlerinden kimse onun azatlı bir köle olmasından hareketle sözlerine kıymet vermemezlik yapmadı.

Yediğinden Yedirmek, Giydiğinden Giydirmek

Onlar sizin kardeşiniz ve yakın adamlarınızdır. Allah Teala onları sizin elinizin altında (emaneten) koymuştur. Kimin kardeşi elinin altında ise, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, yapamayacağı işi buyurmasın. Eğer buyurursanız onlara yardım edin.”[13]

Sizden kimse kölesine “kulum”, “cariyem” diye hitap etmesin. Köle de: rabbî (sahibim) demesin. Bilakis siz onları “oğlum, kızım” diyerek çağırın. Onlar da seyyidî (efendim) desin.[14]

Kim kölesini öldürürse biz de onu öldürürüz. Kim kölesinin burnunu, kulağını keserek sakatlarsa biz de aynısını ona yaparız.[15]

Antik Yunan’da kölelere işkence yapmak veya öldürmekte herhangi bir yaptırım söz konusu değildi. Sahibi ona dilediği muameleyi yapabilirdi. Fakat bu hadis-i şeriften kölelerin de hür insanlar mesabesinde kıymet gördüğü rahatlıkla anlaşılmaktadır.

Ayrıca Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) güneş tutulmasında köle azat edilmesini emretmişti.[16]

Peygamberimizin vefat ettiğinde hiç kölesi bulunmuyordu. Bununla beraber çok kölesi olanlara da müdahalede bulunur, azat etmesini isterdi. Mesela Cerir b. Abdullah aracılığıyla Yemen hükümdarı Zülkela el-Himyeri’ye mektup göndermiş, o da bunun üzerine 4000 köle azat etmiştir.[17]

Sahabe-i kiram ölen yakınları için köle azat etmeyi güzel bir uygulama görürdü. Nitekim Hz. Aişe (radıyallahu anha), vefat eden kardeşi Abdurrahman b. Ebu Bekir adına birçok köle azat etmiştir.[18]

2. Kefaret Borcu Olarak Azat Etmek

Kefaret, işlenen bazı günahların silinmesi için yapılması gereken birtakım amellerdir.

İslam’da oruç, zıhar, halk (Hac için ihrama girip de bir özre binaen saçlarını vaktinden önce tıraş etme), katl ve yemin olmak üzere beş kısım günahın kefareti bulunmaktadır. Halk kefareti dışındaki tüm kefaretlerde ilk yapılması gereken köle azadıdır.

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) eşiyle cima etmek suretiyle Ramazan orucunu bilerek bozan kimseye gücü yetiyorsa köle azat etmesini, eğer yetmiyorsa iki ay üst üste oruç tutmasını, buna da gücü yetmiyorsa altmış fakiri doyurmasını istemiştir.[19]

Bir kimsenin karısına “sen benim annem gibisin” demesi ve bununla da karısının kendisine haram olduğunu kastetmesi Araplarda bir tür boşama şekliydi ve buna zıhar denilirdi.

Zıhar yapan bir kimse normal evliliğine geri dönmesi için kefaret vermesi gerekir. Kefaret de tıpkı oruçta olduğu gibi evvela köle azadı, yoksa iki ay oruç ona da gücü yoksa altmış fakiri doyurmak şeklindedir.[20]

Hata ile bir Müslümanı öldüren kimse, maktulün yakınlarına diyet ödemek zorunda olduğu gibi Allah’tan bağışlanma için de kefaret vermelidir. Bunun kefareti de köle azat etmek, kölesi yoksa iki ay peş peşe oruç tutmaktır.[21]

Bir başka kefaret ise yemin kefaretidir. Cenab-ı Allah bilerek yeminini bozan kimsenin kefaretini on fakiri doyurmak veya giydirmek yahut köle azat etmek, bunlara gücü yetmezse de üç gün oruç tutmak şeklinde tayin etmiştir.[22]

Görüldüğü üzere bu fiillerin hiçbirisinin aslında doğrudan veya dolaylı olarak köle veya kölelikle ilgisi bulunmamaktadır. Fakat birtakım vesilelerle mevcut kölelerin hürriyetine kavuşması istenmiştir.

3. Mükâtebe Yoluyla Azat Etmek

Mükâtebe, kölelerin efendilerine belirli bir ücret karşılığında anlaşma yaparak hürriyet kazanmaları manasına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim mükatebe yapılmasını tavsiye etmektedir;

Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlere, eğer kendilerine bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah’ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin.”[23]

4. Ümmü Veled Olma

Efendisinden bir çocuk doğuran cariye, efendisinin ölümünden sonra doğrudan hür statüsüne yükselir. Hz. Ömer (radıyallahu anh) bu hususta şöyle söylemiştir: “Hangi cariye, efendisinden bir çocuk dünyaya getirirse, artık efendisi bu cariyeyi satamaz, hibe edemez, miras olarak da bırakamaz. Hayatta oldukça ondan istifade eder, öldüğünde ise hür olur.”[24]

Ümmü veled hürriyetine kavuştuğu gibi, ondan doğan çocuk da hür sayılmaktadır.

5. Ölüme Bağlı Olarak Azat (Müdebber)

Bir kimsenin kölesini, kendisinin ölümünden sonra hürriyetine kavuşmak üzere azat etmesine tedbir, azat edilen köleye de müdebber denilir.

Sahabeden bazıları kölelerini tedbir yoluyla azat etmişlerdi. Nitekim İbn Ömer (radıyallahu anhüma) iki cariyesini bu şekilde azat etmişti.[25]

Sefîne anlatıyor: Ben Ümmü Seleme’nin (radıyallahu anha) kölesiydim. Bir gün bana “seni azat ediyorum ama yaşadığı müddetçe Rasulullah’a hizmet etmeni şart koşuyorum” dedi. Ben de ona “sen bu şartı koşmasan da başka bir şey yapacak değilim” dedim. Ardından beni azat etti ve bu şartı koştu.[26]

6. Kölenin İslam Ülkesine Sığınması

Müslümanlarla savaş halinde bulunan bir ülkeden İslam ülkesine sığınan köle daha önce Müslümanlığı kabul etmişse sığındığı anda hürriyetine kavuşur. Taif kuşatması esnasında kırktan fazla kölenin bu şekilde hürriyetine kavuştuğu nakledilir.[27]

7. Kölenin Bir Kısmını Azat Etmek

Birden çok efendisi bulunan bir kölenin, sahiplerinden birinin onu azat etmesi karşılığında köle hürriyetine kavuşabilir. Şöyle ki, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifte şu şekilde buyurmaktadır: “Kim kendisi ile başkası arasında ortak bulunan bir köle(deki kendine mahsus hisse)yi azat ederse, köleye onun malından ne eksik ne fazla adilane bir kıymet biçilir. Sonra, eğer zenginse, onun malından (ortaklara hisseleri verilerek) köle azat edilir. Değilse köleden azat ettiği kısım azat olmuştur.[28]

Bazı İslam hukukçularına göre bir kısmı azat edilen köle, azat edilmeyen kısmı için çalışıp borcunu ödemelidir. Bu tarz kölelere devlet de destek sunarak hürriyetine kavuşturur.[29]

8. Devletin Azat Vazifesi

İslam devletinde zekatlar devlet eliyle toplanır ve Kur-an’ı Kerim’de yer alan; “Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 60) ayetine binaen ilgili yerlere dağıtılırdı. Dolayısıyla devlet eliyle de köle azat edilme işlemi gerçekleşmiş oluyordu.

9. Hadım Etme veya Şiddetli Dövme

Bir gün bir köle Peygamberimize (sallallahu aleyhi ve sellem) gelir ve sahibinden şikâyet eder. Efendimiz ne olduğunu sorduğunda köle, sahibinin cariyesine baktığını, bunun üzerine sahibi de ceza olarak onu hadım ettiğini anlatır. Peygamberimiz kölenin sahibinin getirtilmesini emreder. Fakat adam gelmez. Bunun üzerine Peygamberimiz o köleye “Sen hürsün” der. Köle ise sahibinden çekinerek kendisine bir zorluk çıkarması durumunda ne yapacağını sorar. Peygamberimiz de o köleye yardımcı olmanın tüm Müslümanların vazifesi olduğunu söyler.[30]

Saydığımız tüm bu maddeler İslamiyet’in köleleri özgürlüğe kavuşturmasını ne denli kolaylaştırdığını ortaya koymaktadır.

Bir sonraki yazımızda inşallah “İslamiyet öncesi kölelik sebepleri” ve “İslam’ın köleliği neden tamamen kaldırmadığı” meselelerini inceleyeceğiz.

Üçüncü ve son bölümü okumak için buraya tıklayabilirsiniz.


[1] Bakara, 177.

[2] Beled, 11-16.

[3] Fahreddin Razi, Mefâtîhu’l-Gayb, Dâru İhyâi’t-Türas el-Arabî, 31/169.

[4] Bkz. DİA, Ebu Kebşe md.

[5] Tirmizi, Birr, 29

[6] Müslim, Itk, 21.

[7] Tirmizi, Birr, 29.

[8] İbn Mace, Sünen, No: 1956.

[9] Buhari, Ahkam, 4.

[10] Buhari, Fezailu’l-Ashab, 23.

[11] İbn Asâkir, Tarih-i Dımeşk, Daru’l-Fikr, 1995, 19/348. Bu hadise yaşandığında henüz evlatlıkların, öz oğul yerine geçemeyeceği hükmü nazil olmamıştı.

[12] İbn Sa’d, et-Tabakât, Thk: Muhammed Abdülkadir Ata, Beyrut, II/51.

[13] Buhari, İman, 22.

[14] Buhari, Itk, 17.

[15] Nesai, Kasame, 9.

[16] Ebu Davud, Sünen, No: 1192.

[17] Bkz. DİA, Köle md.

[18] Malik, Muvatta, Itk, 14.

[19] Buhari, Savm, 29.

[20] Mücadele, 3-4.

[21] Nisa, 92.

[22] Maide, 89.

[23] Nur, 33.

[24] Malik, Muvatta, Itk, 6.

[25] Malik, Muvatta, Müdebber, 4.

[26] Ebu Davud, Itk, 3.

[27] Ali Bakkal, Kölelikten Önderliğe, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2011, Baskı: 1, s. 83.

[28] Buhari, Şirket, 5.

[29] Ali Bakkal, a.g.e, s. 84.

[30] Ebu Davud, Diyat, 7.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu