MakalelerSoru-CevapTefsir

Kur’an’daki “Bilimsel Mucize”leri Nasıl Değerlendirmeliyiz?

Kur’an-ı Kerim, Hazreti Peygamber’e verilmiş olan en büyük mucizedir. Kur’an’ın mucize oluşu hakkında İslam âlimleri tarafından muhtelif kitaplar yazılmıştır. Bazı alimler Kur’an’ın mucize oluşunu Kur’an’da bulunan gaybî haberler yönünden incelemiş, bazıları da ifade ve üslup cihetinden ele almışlardır.

Günümüzde ise Kur’an mucizelerine bir yenisi daha eklenmiş ve (الإعجاز الفني في القرآن الكريم) “Kur’an’daki ‘Bilimsel Mucize’ler” adıyla yeni bir nevi ortaya çıkmıştır.

Bununla, Kur’an’ın indirildiği dönemde insanların bilmediği ve kabul etmediği bilimsel gerçeklere Kur’an’ın işaret ve delalet etmesi kastedilmektedir.

Mâlikî fakihi Şâtıbî (ö. 790/1388) “el-Muvâfakât” isimli kitabında bu konu hakkında şunları söylemektedir:

“Birçok insan Kur’an hakkındaki iddiasında sınırı aşmış, tabiat ilimleri, matematik, mantık, ilm-i hurûf vb. öncekilerin ve sonrakilerin bütün ilimlerini ona isnad etmiştir.

Sahabe ve onları takip eden selef-i salihin Kur’an’ı, Kur’an ilimlerini ve Kur’an’da bulunan esrarı en iyi bilen kimselerdi. Bununla birlikte onlardan hiç kimsenin bu iddia doğrultusunda söz ettiği vaki değildir. Onlar sadece Kur’an’da yer alan tevhidî delilleri, teklifî hükümleri, ahiret ahvalini ve bunlarla ilgili konuları ispata çalışmışlardır.

Eğer onların söz konusu iddia doğrultusunda çabaları ve incelemeleri olsaydı meselenin esasına delalet edecek şeyler mutlaka bize kadar ulaşırdı. Bize böyle bir şey intikal etmediğine göre bu iddianın sözü edilen alimler tarafından kabul görmediği anlaşılmaktadır.”[1]

Et-Tefsir ve’l-Müfessirûn sahibi Muhammed Hüseyin ez-Zehebî de (ö. 1399/1978) bu meselede Şâtıbî ile aynı görüşte olduğunu söylemiş ve şunları ilave etmiştir:

“Eğer biz Kur’an-ı Kerim’i tıp, astronomi, mühendislik kuralları, kimya kanunları ve diğer farklı bilimler için bir kaynak haline getirirsek Müslümanların Kur’an-ı Kerim’e olan inançlarında şüpheye düşmelerine sebep oluruz. Çünkü bilimin kurallarının ve teorilerin kesinliği ve kalıcılığı yoktur. Birçok bilim adamı bugün ortaya koyduğu bilimsel teoriden belli bir zaman sonra dönüp, yanlış olduğunu söyleyebiliyor. Eski bilimsel teoriler ve kurallar ile yenileri arasında birçok zıtlık ve uyumsuzluk görüyor ve duyuyoruz.

Eski ve modern bilimsel teoriler aralarındaki bu çelişkiye rağmen Kur’an’da tüm bu teorilerin ve bilimsel kuralların bulunması mümkün müdür? Ve eğer bu makul ise, bir Müslümanın bundan sonra Kur’an’a inanması ve onun Allah’ın kitabı olduğuna, önünden de arkasından da batıl gelmediğine emin olması ne kadar mümkün olacaktır?”[2]

Günümüzde bu mesele öyle bir noktaya gelmiştir ki bazıları her bir ayetten bir bilimsel işaret çıkarmaya çalışmakta, bunun için zayıf teviller yaparak ayetleri asıl manasından uzak manalara hamletmektedir. Hatta bu hususta o kadar ileri gidilmektedir ki bilim camiasında bile hakkında son derece ihtilafın bulunduğu meselelere, Kur’an-ı Kerîm’den işaretler çıkarılmaya çalışılmakta ve bu meselenin hilafına görüş beyan eden kişiler Kur’an’ı kabul etmemekle itham edilmektedir.

Elbette Kur’ân-ı Kerîm’de bu gibi fennî ve bilimsel hakikatlere işaretler bulunabilir. Nitekim bunu reddeden herhangi bir nass bulunmamaktadır. Fakat bu hususta Müslümanların son derece uyanık olması gerekmekte, ortaya atılan her bilimsel bilginin kesin ve değişmez olduğuna inanarak Kur’an’dan bu konu hakkında bir işaret çıkarmaya çalışmaması icap etmektedir.

Çünkü bilimsel bilgi değişkendir. Gelecekte ortaya çıkabilecek yeni deneylere, teknolojik gelişmelere, araştırmalara bağlı olarak değişikliğe uğrayabilir veya yanlış olduğu ispat edilebilir.

Kur’an’da kendisi hakkında işaret bulunduğu iddia edilen bilimsel bilginin insanlar arasında yaygınlaşması ve daha sonra da bu bilginin yanlış olduğunun ispat edilmesi durumunda insanların, Kur’an-ı Kerim hakkındaki itikatlarında bir zafiyetin oluşması kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir durumla karşılaşmamak için en sâlim yol Kur’an-ı Kerîm’i asıl amaç ve gayesi doğrultusunda okuyup anlamaya çalışmaktır.

Netice

Sonuç olarak Kur’an-ı Kerîm’de bilimsel hakikatlere işaretlerin olduğunu kabul etmekle beraber, Kuran’ı Kerim’in bir bilim kitabı olmadığını ifade etmeliyiz. Kendi ifadesiyle Kur’an-ı Kerim, bir hidayet, öğüt, vaaz ve nasihat kitabıdır. Bu hususu açıkça beyan eden birçok ayet-i kerime vardır:

ذَلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ﴾ [البقرة: 2])

Bu kitapta hiçbir şüphe yoktur, müttakîler için (dosdoğru yola ileten) büyük bir hidâyetin ta kendisidir. (Bakara, 2)

هَذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقِينَ﴾ [آل عمران: 138])

Bu (Kur’ân-ı Kerîm), insanlar için tam bir açıklama, (şirkten) hakkıyla sakınanlar için de yüce bir hidayet ve büyük bir öğüttür. (Âlî İmrân, 138)

وَإِنَّهُ ‌لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ﴾ [الحاقة: 48])

Muhakkak o (Kur’ân), takvâ sahipleri için elbette büyük bir öğüttür. (Hâkka, 48)

Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere Kur’an-ı Kerîm bir matematik, fizik, astronomi, kimya veya zooloji kitabı değildir.

Kur’an’ın böyle bir iddiası olmadığı gibi Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) in ve ashab-ı kiramın da bu şekilde bir uygulaması yoktur.

Ayetlerden böyle fennî işaretler çıkarmaya çalışmak Kur’an’ın asıl amaç ve gayesinin dışına çıkmaktır. Bizim Kur’an-ı Kerim’i anlama ve yorumlamada asıl kaynağımız selefi salihinin görüş ve kavilleri olmalıdır.

[1] Şatıbi, el-Muvafakat, 2/127-130.

[2] Hüseyin ez-Zehebi, et-Tefsir ve’l-Müfessirûn 2/ 359-360.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu