Soru-Cevap

Modern Bir Safsata: İslam’ın İlk Kıblesinin “Petra”da Olduğu İddiası -3- (Son)

Gibson'ın İddialarına Cevaplar ve Bazı Sorular

Petra ile alakalı 3,4,5 ve 6. iddiaları incelediğimiz yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz. Bu son bölümde ise Gibson’ın öne çıkan diğer iddialarının ne kadar ilmî ve tutarlı oluşundan bahsedeceğiz. Ardından kendisine “Kıble Petra’da ise neden şöyle şöyle olmadı” tarzında birtakım sualler tevcih edeceğiz.

Şimdi 7. iddiadan devam ediyoruz;

7. “Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz?” (Sâffât, 137)

İddianın tafsilatı şu şekildedir: “Ayette, Hz. Lût’un (aleyhisselam) helak olan kavminden bahsedilmektedir. Tespitlere göre o kavim de şu anki Ürdün-İsrail sınırındadır. Dolayısıyla Mekke’ye epey uzaklıkta yer almaktadır. Hal böyle olurken Mekke’liler nasıl sabah akşam onların yanından geçecektir? O zaman kıble Petra’dadır.”

Mekke’nin Lût gölüne epey uzak bir mesafede yer aldığı doğrudur. Fakat Petra’nın da çok yakın olduğu zannedilmesin. Zira Petra, Lût gölüne takriben 125 km uzaklıktadır. Yani Petra’da yaşayan kimseler de her sabah ve akşam gölün yanından geçmemektedir.

O halde ayet-i kerimenin muradı nedir? Burada Cenab-ı Allah’ın sabah-akşam uğruyorsunuz derken ki maksadı her bir Mekke’li değil, ticaretle uğraşan ve ticaret için seyahat yapan kimselerdir.[1] Onlar sık sık ticaret için Şam’a gittiğinden Lût kavminin yanından da geçiyor ve gördüklerini Mekke’ye döndüklerine anlatıyorlardı. Dolayısıyla İslam tarihinde hiç kimse bu ayetten hareketle “acaba kıble Mekke’den başka bir yerde midir?” şüphesine düşmemiştir. Zira ayetin muhatabının tüm Mekkeliler olmadığını bilmekteydiler.

8. “90 senesinde mescitlere kıbleyi gösteren ok işareti konuldu. Çünkü Abbasiler kıbleyi Mekke’ye çevirmişlerdi.”

Zannediyoruz ki Gibson kıble değiştirmeyi ayakkabı değiştirmek kadar kolay bir şey zannetmektedir. Farz-ı muhal Abbasiler, yeni yaptığı camiilerin yönünü değiştirdi, yetmedi ok işareti de koydu ve akıllarınca insanları kandırıp yeni bir kıble ihdas ettiler. Peki her sene hacca giden on binlerce Müslümandan bir tanesi bile çıkıp “Ya bizim haccettiğimiz yer burası değildi” demeyecek midir? Birbirlerine gittikleri güzergahı anlatırken aradaki fark hiç konuşulmayacak mı? Daha da önemlisi bunlar sonraki nesillere aktarılmayacak mıydı?

Elimizde ümmet içinde kıblenin ihtilafına dair tek bir veri var mıdır? Birbirlerini tekfir edecek kadar ileri giden, fikir ayrılıklarını dile getirmekten hiç çekinmeyen bazı İslam mezhepleri neden kıblenin değiştirildiğine dair tek bir ihtilaf söylememişlerdir? Bazı mezhep mensuplarının diğerlerinin arkasında namaz kılmayı caiz görmediği zamanlar oldu. Fakat buna rağmen hiçbirisi “senin kıblen başka bizimki başka” demediler.

Dolayısıyla Abbasilerin kıbleyi değiştirdiğini söylemek hac yapılan yerin de değiştiğini söylemektir. Bu ise hem akla hem de vakıaya tamamen tezattır.

9. “Hadislerde Nur dağının Mekke’ye baktığı söyleniyor. Fakat Mekke’de böyle bir dağ yok.”

Evet, bu iddia da Gibson’ın belgeselinden not ettiklerimizden. Sözü uzatmadan tek bir fotoğraf ile iktifa etmek istiyoruz.

Fotoğrafta görüldüğü gibi Nur dağının manzarası doğrudan Mekke şehridir.

10. “Mescid-i Haram etrafında taşlar olmalıdır. Bu ise Mekke’de yok, Petra’da var.”

Neden etrafında taşlar olmalıdır? Cevabı biz verelim, çünkü Gibson Petra’yı bir şekilde öne çıkarmak istemektedir. Bunun için de Mekke’de olmayıp Petra’da olan şeyleri göz önüne getirmelidir. Fakat bula bula 3 5 tane taşı örnek göstermesi de trajikomiktir. Bir yerin kutsal olduğunun alameti nasıl bu olabilir? Hadi diyelim taş olması gerekiyor. Peki sayısız inşaata giren, büyütülen, genişletilen, mermer döşenen Kâbe bölgesinde bu tarz taşlar nasıl bulunacaktır?

11. “İbn Hişam rivayet ettiğine göre Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) babası bir gün eve elleri topraklı olduğu halde gelmiş. Halbuki Mekke’de toprak yok ama Petra’da var.”

Rivayetin sıhhatini incelemeyeceğiz. Sadece şunu ifade edelim ki Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn Mace, Müsned-i Ahmed, Dârimi, Muvatta-i Malik, İbn Sâ‘d’ın et-Tabakât’ı, İbn Hişam’ın es-Sîre’si, Taberi’nin et-Tarih’i ve daha sayamadığımız binlerce hadis ve tarih kitabında Kabe’nin Mekke’de olduğu sabitken, hakkında en ufak bir ihtilaf ve tereddüt yokken, kıyıda köşede kalmış, sübutu ve delaleti kat‘i olmayan şeylere sığınmak gerçekten ilimden uzaktır, cevabı hak etmemektedir.

12. “Fil Vakası Mekke’de olamaz. Çünkü Arabistan’da fillere yetecek kadar su yok. Ama Petra ’da fil heykelleri var.”

Fil vakasındaki filler aslen Arabistan’da yetişmiş olmayıp Yemen’den Kâbe’ye saldırı maksadı ile getirilmiştir. Fillerin Yemen’den Ürdün’e gitmesi sorun teşkil etmeyip Mekke’ye gelmesinin neden sorun teşkil ettiği merak konusudur. Şu kadar var ki çöl filleri Asya fillerine nispetle susuzluğa daha dayanıklıdır ve Mekke’ye gelmiş olmalarında bir sorun yoktur.

Şuna da değinelim ki Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabı Mekke’yi fethettiklerinde Kabe’nin etrafında bulunan putları yıkmış ve “Hak geldi, batıl zail oldu.” (İsra, 81) ayetini okumuştu.[2] Dolayısıyla Petra’da bulunan birçok put, oranın İslam’ın ilk şehri olduğu düşüncesini iptal ettiğinden Gibson’ın getirdiği bu delilin kendi aleyhinde olduğunu belirtmek isteriz.

Gibson’a Birtakım Sualler

Buraya kadar Gibson’ın temel iddialarını cevaplandırdık. Şimdi de birkaç soru biz soralım;

  1. Eğer Müslümanların en önemli şehri taşınması gibi önemli bir hadise cereyan etmişse neden Müslüman veya gayrimüslim hiçbir kaynakta buna değinilmemiştir?
  1. Mekke’de Cennetü’l-Mualla adı verilen bir sahabe kabristanı var ki Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) hanımı Hz. Hatice de (radıyallahu anha) orda medfun bulunmaktadır. Peki Petra’da sahabe kabristanı var mıdır?
  1. Kur’an’da Mekke “ekin bitmeyen bir arazi”[3] olarak anlatılmaktadır. Aynı şekilde hadislerde de Mekke’de ürün yetişmediği[4], meyvelerin Şam, Taif, Yemen gibi yerlerden geldiği nakledilmektedir. Halbuki Gibson’a göre kıblenin bulunduğu şehir ciddi ürün veren bir yerdir. Bu ayet ve hadisleri nasıl açıklayacaktır?
  1. Her ne kadar şu an kapatılsa da Kabe’nin yaklaşık 19 metre karşısında zemzem kuyusu vardı ve binlerce yıldır oradan su çıkıyordu. Birçok hadiste anlatılan zemzem suyu[5] gibi bir su Petra ’da var mıdır?
  1. Birbirlerinin arkasında namaz kılmayacak kadar fikir ayrılığına düşmüş İslamî mezhepler olmasına rağmen neden hiçbir mezhep kıblenin Mekke’de olduğuna dair ihtilaf etmemiştir?
  1. Hem Emevî hem de Abbasî döneminde yaşamış alimlerin sayısı hiç de az değildir. Neden kendilerinden kıblenin değiştiğine dair herhangi bir nakil gelmemiştir?
  1. Peygamberimizden bu yana hac ibadeti hiç aksamadan yapılmakta olup Müzdelife, Mina, mîkat sınırları, Arafat, şeytan taşlama gibi her bir detay kadîm kitaplarımızda anlatılmakta ve şu anki durumla birebir uyuşmaktadır. Peki tüm bunlar Petra ’ya ne kadar uymaktadır ve Müslümanlar tarihten bu yana Petra ’ya bir defa hac yapmış mıdır?
  1. Petra, Ürdün sınırlarında olduğundan o zamanlar Bizans’a aitti. Müslümanlar Mekke’yi fethettiğinde Bizans’tan toprak mı almışlardır? Müslüman veya Hıristiyan herhangi bir tarihçinin böyle bir iddiası var mıdır?
  1. İslam Petra’da ortaya çıktıysa neden tüm erken dönem kaya yazıtları (petroglif) Arabistan’da yer almaktadır?

10. Mekke’nin fetih günü putlardan temizlendiğini bilmekteyiz.[6] Fakat şu an Petra ’da birçok put bulunmaktadır. Bu nasıl izah edilecektir?

Yukardaki soruların sonu yoktur. Okuyucuyu daha fazla sıkmamak için bu kadarla iktifa edeceğiz.

Netice

Özetleyecek olursak, Mekke hem Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) hem de İslam’ın doğduğu şehirdir. Tarihçiler ve binlerce senedir Müslümanların yapmış oldukları hac, umre ve diğer ameliyeler bunu rahatlıkla ispatlamaktadır. Bununla beraber Gibson’ın şüphe(!) olarak ortaya attığı tüm iddialar son derece yüzeysel ve dikkate alınmaktan uzaktır.


[1] Kâdî Beyzâvî, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vil, Dâru İhyai’t-Türâs el-Arabî, Baskı:1, 5/18.

[2] Buhari, Sahih, No: 4720

[3] İbrahim, 37

[4] Buhari, Sahih, Menakibu’l-Esrar, 46.

[5] Bkz. Buhari, Sahih, No: 2368; 3362; 3364.

[6] Buhari, Sahih, No: 4720

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu