AkaidMakaleler

Allah’ın İndirdiği ile Hükmetmek Ayetini Nasıl Anlamalıyız?

Maide, 44 Ayeti İncelemesi

Tekfir etme hastalığına mübtela olmuş bazı zümreler, tekfir hükmünü bazı nasslardan ve Maide sûresindeki,

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ

“Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler var ya, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (Mâide: 44) âyeti gibi Kur’an âyetlerinden ve bazı günahların küfür olduğunu ifade eden hadislerin zahiri manalarından almaktadırlar.

Bu şekilde giderek tekfir çerçevesini iyice genişletiyorlar ve küfür ile hükmettikleriyle dostluk yapan ve onları tekfir etmekte sükût edenleri de içine alarak insanların çoğunluğuna bu hükmü yayıyorlar. Hâlbuki ibn Abbas (Radıyâllahu Anhumâ)’nın rivâyet ettiği hadis-i şerifte Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

إِيَّاكُمْ وَالْغُلُوَّ فِي الدِّينِ، فَإِنَّمَا أَهْلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمُ الْغُلُوُّ فِي الدِّينِ

“Dinde aşırılıktan sakınınız. Çünkü sizden öncekileri dini konularda kendilerini zorluklara sokarak aşırılık yapmaları helak etmiştir.”[1]

İlgili Ayet Hakkındaki Görüşler

İmam Taberî ilgili âyetin tefsirinde şöyle der: Kim Allah’ın kitabında indirdiği ile hükmetmeyip hükmü değiştirip hakkı gizlerse işte onlar kâfirlerdir.”

Müfessirler bu âyette zikredilen kâfirlerden kimlerin kastedildiği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

Âmir ve Şa’bi’ye göre birinci âyet müslümanlar hakkında, ikinci âyet Yahûdiler, üçüncü âyet de Hristiyanlar hakkında nazil olmuştur.[2]

Atâ ibn Ebî Rebâh, Tâvûs ve Abdullah ibn Abbas (Radıyallâhu Anhum)’dan nakledilen diğer bir görüşe göre mezkûr âyetlerde geçen kâfirlikten maksat, insanı dinden çıkaran kâfirliğin daha alt seviyesinde bir kâfirliktir. Zalimlik ve fasıklık da bilinen zalimlik ve fasıklıklardan daha alt derecede zalimlik ve fasıklıklardır.

Tâvûs, bu küfür insanı dinden çıkartan bir küfür değildir demiştir.

Abdullah ibn Abbas (Radıyallâhu Anh)’a, “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler” âyeti hakkında “bir kimse bunu yaparsa kâfir olur mu?” diye soruldu. Abdullah ibn Abbas (Radıyallâhu Anh) da: “Onun bunu yapması küfürdür. Fakat o kimse Allah’ı âhiret gününü inkâr eden kimse gibi değildir.” cevabını verdi.[3]

Abdullah ibn Mes’ud (Radıyallâhu Anh)’dan nakledilen diğer bir görüşe göre, âyet-i kerimeden maksat, kim Allah’ın indirdiğini inkâr ederse kâfir olur demektir. Allah’ın indirdiği hükmü kabul edip onunla hükmetmeyenler ise zalimler ve fasıklardır.[4]

İmam Taberî diyor ki: Bana göre bu âyet hakkındaki görüşlerden doğruya en layık olanı, bu âyetlerin, kâfirler hakkında nazil olduğunu söyleyen görüştür. Çünkü bu âyetlerden önce ve sonra gelen diğer âyetler ehl-i kitap hakkında nazil olmuştur. Dolayısıyla bu âyetlerin de ehl-i kitabın kâfirlerinden haber veriyor olması daha evladır.

Eğer denilecek olursa ki: “Allah Teâlâ, bu hükmü kitabında indirdiği ile hükmetmeyen herkesi içine alacak şekilde umumi kılmıştır. Sen nasıl olur da bu hükmün ehl-i kitabın kâfirlerine mahsus olduğunu söylersin?’ cevaben denilir ki: “Allah Teâlâ bu hükmü, indirdiğini inkâr ederek hükmetmeyenler hakkında genelleştirmiştir. Abdullah ibn Abbas (Radıyallâhu Anhüma)’nın da dediği gibi Allah’ın indirdiğini inkâr ederek onunla hükmetmeyen herkes bu hükme dâhildir. Zira Allah’ın kitabında indirdiğini bildikten sonra onu inkâr eden kimse, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in Peygamberliğini bildikten sonra Peygamberliğini inkâr eden kimse gibidir.[5]

Fahreddin Razi, Tefsiru’l-Kebir’de bu âyetin tefsirinde şöyle der: Bu âyetten kastedilen, zina eden evli kimse hakkında had cezası ile ilgili ilahî hükmü değiştirme konusunda Yahûdileri tehdid etmektir.

Haricîler, “Allah’a asi olan (günah işleyen) herkes kâfirdir” demişlerdir. Cumhur âlimler ise durumun böyle olmadığını söylemişlerdir. Haricîler, bu âyeti görüşlerine delil getirerek, “Bu, Allah’ın indirdiği hükümden başka bir hükümle hükmeden herkesin kâfir olduğu hususunda bir nasstır. Günah işleyen herkes, Allah’ın indirdiğinden başka bir hükümle hükmetmiş olur ve böylece kâfir olması gerekir/vacip olur” demişlerdir.

… İkrime şöyle demektedir: Bu âyet-i kerime, kalbi ve diliyle inkâr edenleri içine almaktadır. Kalbiyle onun Allah’ın hükmü olduğunu bilip, diliyle de Allah’ın hükmü olduğunu ikrar edip de buna zıt olan şeyleri yapan kimseye gelince, o da Allah’ın indirdiğiyle hükmetmiş ama onu terk etmiş, yapmamış olur. Bu durumda böyle bir kimsenin bu âyetin hükmüne dâhil olması gerekmez…” İşte, sahih olan cevap budur. Allah en iyi bilendir.[6]

Hafife Almak ve Küçümsemek

Zemahşerî ve Nesefî, bu âyeti, “Kim Allah’ın indirdiğini hafife alarak, küçümseyerek hükmetmezse kafir olur”[7] şeklinde tefsir etmiştir.

Kurtubî bu âyetin tefsirinde şöyle der: Kim helal kabul edip itikad ederek Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse kafir olur.[8]

Beyzâvî ve Ebu’s-Su’ûd, “Allah’ın indirdiğini hafife alıp küçümseyerek ve inkâr ederek hükmetmezse kafir olur.” der.[9]

İbn Cevzî de şöyle der: Kim -Yahûdilerin yaptığı gibi- Allah’ın indirdiği hüküm ile O’nun indirdiğini bilerek ve inkâr ederek hükmetmezse kafir olur. Ama her kim inkâr etmeksizin hevasına uyarak Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse zalim ve fasık olur. Nitekim Ali ibn Ebî Talha, ibn Abbas (Radıyâllahu Anhumâ)’dan şöyle rivâyet etmiştir: “Kim Allah’ın indirdiğini inkâr ederse muhakkak kafir olur. Her kim de Allah’ın indirdiğini kabul edip ikrar eder ama onunla hükmetmezse zalim ve fasık olur.”[10]

Netice

Netice olarak diyebiliriz ki bir kimse/grup Allah’ın hükmüne aykırı hükümlerde bulunursa ve kendi hükümlerinin doğru, Allah’ın hükümlerinin ise yanlış olduğuna,

– ya da her iki hükmün de eşit seviyede olduğuna,

– veya Allah’ın hükümlerinin artık günümüz çağında geçersiz olduğuna itikat ediyorsa,

– veya Allah’ın hükümlerini hafife alıyorsa, onlar âyet-i kerimede belirtildiği üzere kâfirdirler. Zira bu durumda, Allah’ın hükümlerini kabul etmemiş, tekzip etmiş olurlar. Küfrün başlıca sebebi ise tekziptir.

Eğer Allah’ın hükümlerinin hak, kendi koydukları hükümlerin ise batıl olduğunu kabul ediyor fakat bilmeden veya nefsine, heva ve hevesine uyarak veya mecburiyet altında Allah’ın hükümlerine zıt hükümler çıkarıyorlarsa, Allah’ın hükümlerinin doğruluğunu, kalben tasdik ettikleri için mümin sayılırlar.

Ancak o hükümlerin zıttı olan kanunları yapmakla, fasık ve günahkâr olmuş olurlar. Burada ‘mümindir’ derken ‘dünyevi olarak mümin muamelesi görür’ demektir. Yani ibâdetinin geçerli olması, şahitliğinin kabul edilmesi, kestiğinin helal olması gibi müminler hakkında uygulanan dünyevi hükümler onun için de geçerlidir. Biz onun zahiri ile hükmederiz, kalbini Allah’a havale ederiz.


[1] Nesâî, Sünen, no: 3057; İbn Mâce, Sünen, no: 3029; İbn Huzeyme, Sahih, c. 2, s. 1349, no: 2867.

[2] Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Ku’ân, c. 8, s. 462-463.

[3] Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Ku’ân, c. 8, s. 465.

[4] Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Ku’ân, c. 8, s. 467-68.

[5] Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Ku’ân, c. 8, s. 468.

[6] Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, c. 12, s. 367-368.

[7] Zemahşerî, Keşşâf, c. 1, s. 341; Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl, c. 1, s. 285.

[8] Kurtubî, Ahkâmü’l-Ku’rân, c. 6, s. 190.

[9] Beyzâvî, Tefsîru’l-Beyzâvî, c. 1, s. 268; Ebu’s-Suûd, İrşâdu Akli’s-Selim, c. 2, s. 64.

[10] İbn Cevzi, Za’du’l-Mesir, c. 2, s. 366.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu