AkaidMakaleler

Mâturîdî Alimlerinin Zâtî ve Fiîlî Sıfatlar Hakkındaki Değerlendirmeleri -2-

Mâturîdî Alimlerin Zâtî Ve Fiilî Sıfatlar Hakkındaki Değerlendirmeleri -1- yazısı için tıklayınız

Mâturîdî alimlerinin zâtî ve fiîlî sıfatlar hakkındaki değerlendirmelerini serdetmeye devam ediyoruz:

 

Allah’ın (celle celalühü) isim ve sıfatları ezelidir. Sıfatlar arasında zâtî ve fiîlî şeklinde ayrım yapılmaz. Allah kendini “fiil” sıfatı ile vasıflamıştır.[2] “Fiil” Allah’ın bir sıfatıdır ve Allah ile kaimdir (başkası ile değil). Dolayısıyla sıfatlar arasında zâtî ve fiilî şeklinde bir fark olduğunu iddia etmek sahih değildir.

Ebû’l-Hasen el-Eş’arî ve tâbîleri ise sıfatları zâtî ve fiîlî olarak taksim etmişler ve zâtî olanların ezelî, fiîlî olanların ise ezelî olmadığını iddia etmişlerdir. Onlara göre zâtî sıfatlar kudret sıfatının altına girmeyenler, fiîlî sıfatlar ise kudret sıfatının altına giren sıfatlardır. Ayrıca zâtî sıfatlar medih (övgü) sıfatlarıdır ve bunların selbedilmesi (olumsuzlanması) Allah’ta ayıp ve noksanlığı gerektirir. Fakat fiîlî sıfatların selbedilmesi ise Allah’ta ayıp ve noksanlığı gerektirmez.

 

  • Nûreddin es-Sâbûnî (v. 580 h.) / el-Kifâye fi’l-Hidâye[3]

Allah’ın bütün sıfatları kadimdir ve onun zatı ile kaimdir. Bütün sıfatlar zâtî sıfatlardır. Bu Eş’arîler’in hilafına bir görüştür. Şöyle ki Eş’arîler, bazı sıfatları “fiilî sıfat” diye isimlendirdiler ve bu sıfatların Allah’ın zatı ile kaim olmayıp hadis olduğunu iddia ettiler. Bizim ashabımızın (Mâturîdîler’in) bu husustaki görüşü ise, bu sıfatlar fiildirler ve kadimdirler.

 

  • el-Bidâye mine’l-Kifâye[4]

Eş’arîler sıfatları zâtî ve fiilî olarak iki kısma taksim ettiler. Zâtî sıfatların kadim ve Allah’ın (celle celalühü) zatı ile kaim olduğunu, fiilî sıfatların ise hâdis olup Allah’ın zatı ile kaim olmadığını söylediler.

 

  • Ömer b. Muhammed el-Habbâzî (v. 691 h.) / Kitâbü’l-Hâdî fî Usûli’d-Dîn[5]

Ehl-i hak sıfatların tamamının ezelî ve Allah ile kaim olduğuna hükmetti. Mu’tezile ve Eş’ariyye’ye göre tekvîn, terzîk, ihyâ ve imâte gibi fiilî sıfatlar hadistir ve Allah’ın ﷻ zatı ile kaim değildir. Kelam sıfatı ise Eş’arîler’e göre zâtî sıfatlardandır. Çünkü Eş’arîler’e göre zâtî ve fiilî sıfatlar arasındaki fark, bir sıfatın nefyinin Allah ﷻ hakkında noksanlığı gerektirip gerektirmemesiyle ilgilidir. Nefyi noksanlığı gerektirmeyen sıfat fiilî, gerektiren ise zâtî kısmındandır. Eş’arîler ise kelam sıfatını nefyi noksanlığı gerektiren sıfatlar kabilinden görmüşlerdir. Mu’tezile’ye göre zâtî ve fiilî sıfat ayrımı ispat ve nefy haysiyetiyledir. Eğer bir sıfat ispat edildiği halde nefyedilemiyorsa bu zâtî sıfattır, eğer hem ispat edilip hem de nefyedilebiliyorsa bu fiilî sıfattır. Kelam sıfatı “Allah Musa ile konuştu, firavun ile konuşmadı” örneğinde olduğu gibi ispat ve nefy edilebildiği için Mu’tezile’ye göre fiilî sıfatlardandır.

Ehl-i sünnete göre sıfatları iki kısma ayırmak hatadır. Biz her ne kadar zâtî ve fiilî sıfatlardan bahsetsek de aslında “fiil” zâtî sıfatlardandır. Çünkü biz fiilî sıfat ile “fiil sıfatı”nı kastediyoruz, başka bir şeyi değil. Bu durumda da zâtî ve fiilî sıfat arasında bir fark kalmamaktadır.

 

  • Ubeydullah b. Muhammed es-Semerkandî (v. 701 h.) / el-Akîdetü’r-Rükniyye[6]

Allah’ın ezelden ebede kadar sayılamayacak isim ve sıfatları vardır. “Allah’ın yedi tane hakiki sıfatı vardır, gerisi nisbî sıfat veya isimlerdir, o yedi sıfat ise: hayat, ilim, kudret, sem’, basar, irade ve fiildir” diyen kişinin sözü sahih değildir.

 

  • Ebü’l-Berekât en-Nesefî (v. 710 h.) / Şerhu’l-Umde[7] (el-İ’timâd fi’l-İ’tikâd)

Eş’ariyye şöyle demiştir: İlim, kudret, hayat gibi zâtî sıfatlar kadimdir ve Allah’ın zatı ile kaimdir. Yaratmak, diriltmek, öldürmek gibi fiilî sıfatlar ise hâdistir ve Allah’ın ﷻ zatı ile kaim değildir. Eş’arîler bu fiilî (ve zâtî) sıfatların arasını bir sıfatın selbedilmesi ve yokluğunun (Allah ﷻ hakkında) caiz olması ile ayırt ettiler.

Mesela ilim sıfatı, Allah’ın ﷻ zatından selbedilmesi caiz olmayan sıfatlardandır. Bu ilim sıfatının selbedilmesi Allah’ın ﷻ zatında noksanlığı gerektireceği için Allah ﷻ şunu şunu biliyor, şunu şunu da bilmiyor denemez. Fakat yaratma sıfatının Allah’tan ﷻ selbedilmesi caizdir. Yaratma sıfatının selbi Allah ﷻ hakkında noksanlığı gerektirmeyeceğinden dolayı, Allah ﷻ Zeyd’i yarattı fakat Amr’ı yaratmadı denebilir.

 

  • Kemâlüddîn İbnü’l-Hümâm (v. 861 h.) / Kitâbü’l-Müsâyere[8]

İbnü’l-Hümâm eserinde zâtî ve fiilî sıfat ayrımına değinmemiştir.

 

  • Ali el-Kârî (v. 1014 h.) / Minehu’r-Ravzi’l-Ezher fî Şerhi Fıkhi’l-Ekber[9]

Zâtî sıfatlar ittifakla kadimdir. Fiilî sıfatlar ise Mâturîdîler’e göre kadim, Eş’arîler’e göre ise hadistir. Mâturîdî ve Eş’arî arasındaki bu ihtilaf aslında lafzîdir.

Eş’arîler’e göre fiilî sıfatlar ile zâtî sıfatların ayrımı şöyledir: Eğer bir sıfatın nefyi o sıfatın çelişiğini zorunlu kılıyorsa bu sıfat zâtî sıfattır. Mesela sen “hayat” sıfatını nefyedersen zorunlu olarak bu sıfatın çelişiği olan “mevt” (ölüm) sıfatı gerekir. “kudret” sıfatını nefyedersen bunun çelişiği olan “acz” sıfatı zorunlu olarak gerekir. “ilim” sıfatını nefyedersen zorunlu olarak bu sıfatın çelişiği olan “cehl” sıfatı gerekir. Eğer bir sıfatın nefyi zorunlu olarak onun çelişiğini gerektirmiyorsa bu sıfat fiilî bir sıfattır. Mesela sen “diriltme”, “öldürme”, “yaratma” ve “rızık verme” sıfatlarını nefyetsen, senin bu nefyin bu sıfatların çelişiğini gerektirmez.

Bize (Mâturîdîler’e) göre ise zatın kendisi ile vasıflanıp zıttı ile vasıflanması caiz olmayan sıfatlar zâtî, hem kendisi hem de zıttı ile vasıflanması caiz olan sıfatlar fiilîdir.

 

  • Beyâzîzâde Ahmed Efendi (1098) / İşârâtü’l-Merâm min İbârâti’l-İmâm[10]

Fiilî sıfatlar yokun yokluktan varlığa çıkmasının başlangıcıdır. Amellerin yaratılması, peygamberler göndererek alemin nizamını sağlamak gibi dünya işlerine tealluk eden fiiller “tekvîn-i âm”a râcîdir. Ruhların iade edilmesi, günah ve ceza gibi ahiret işlerine tealluk eden fiiller ise “tekvîn-i mahsûsa”ya râcîdir.

Ebû Hanîfe, “fiilî sıfatlar” diyerek fiillerin kaynağı olan sıfatları kastetti. Burada işaretler vardır:

Birincisi: Fiilî sıfatlar hakikidir. İrade ve kudret sıfatının teallukundan ibaret değildir. Ebû Hanîfe fiilî sıfatları zikrettiği yerde “fiil Allah’ın ezelde bir sıfatıdır” ifadesini kullanarak buna işaret etti.

İkincisi: Tahlîk, inşâ, ibda’ ve bunlar gibi olan diğer fiilî sıfatlar, ezelî ve Allah ile kaim olan “fiil” sıfatına râcîdir. Tekvîn-i âm yoku, yokluktan varlığa çıkartmanın başlangıcı manasındadır. Bazılarının iddia ettiği gibi mütaddid sıfatlar yoktur. Tekvîn-i âm, yokun yokluktan varlığa çıkması değildir. (bilakis tekvîn-i âm bu işin başlangıcıdır)

Üçüncüsü: Burada “yaratmak” ve “yaratılan” arasındaki mugâyereti nefyeden Mu’tezile’ye red vardır. Bu görüşe şu gerekçe ile gidiyorlar: Yaratmak eğer yaratılandan farklıysa ve “yaratmak sıfatı” kadimse bu durumda “alemin/yaratılanın”da kadim olması gerekir. Eğer “yaratma sıfatı” hâdis ise, Allah kendisinde bu “yaratma sıfatı”nı yaratacağı başka bir yaratma sıfatına ihtiyaç duyar ki, bu durumda da teselsül gerekir.

Dördüncüsü: Burada Eş’arîler gibi, tekvin ve diğer fiilî sıfatların hakiki sıfat olmadığı görüşüne giderek fiilî sıfatları i’tibârîliğe ircâ edenlere red vardır. Eş’arîler’e göre tekvin ve fiilî sıfatlar, akılda meydana gelen i’tibârî işlerdir. Çünkü akılda fail ve mef’ul arasında bir nispet (bir nevî mugâyeret) vardır. Hâriçte ise mef’ul failden ayrı bir şey değildir.

 

EŞ’ARÎ ALİMLERİN ZÂTÎ VE FİİLÎ SIFATLAR HAKKINDAKİ MÜLAHAZALARI

 

  • Abdülkâhir el-Bağdâdî (v. 429 h.) / Usûlü’d-Dîn[11]

Ashabımız şu hususta icma etmiştir ki, Allah’ın kudreti, ilmi, hayatı, iradesi, sem’i, basarı ve kelamı ona ait ezeli sıfatlardır.

 

  • Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakî (v. 458 h.) / el-Esmâ ve’s-Sıfât[12]

İsmi yüce olan Allah’ın sıfatları iki kısımdır. Bu kısımlardan bir tanesi Allah’ın zatının sıfatlarıdır ki Allah bu sıfatlar ile ezelde ve ebedde muttasıftır. İkinci kısım ise Allah’ın fiilinin sıfatlarıdır. Bu kısımdaki sıfatlar ebedîdir fakat ezelî değildirler. Allah’ı herhangi bir sıfat ile vasıflamak ancak Kur’ân’ın, sünnetin ve bu ümmetin selefinin icmâ’ının delaleti ile mümkün olur.

Sonra zâtî ve fiilî sıfatlar “aklın delaleti ile bilinmesi mümkün olanlar” ve “haber-i sadık ile sabit olanlar” şeklinde iki kısma ayrılır.

Aklın delaleti ile bilinmesi mümkün olanlar:

  1. Zâtî sıfatlar: Hayat, kudret, ilim, irade, sem’, basar ve kelam
  2. Fiilî sıfatlar: Tekvîn, rızık, ihyâ, imâte, afv ve ukûbe

Haber-i sadık ile sabit olanlar:

  1. Zâtî sıfatlar: Vech, yedeyn ve ayn
  2. Fiilî sıfatlar: İstivâ’, ityân, mecî’ ve nüzül

 

SONUÇ

  1. Mâturîdîler’de zâtî ve fiilî sıfat ayrımını yapanlar da yapmayanlar da mevcuttur.
  2. Bu durumda Mâturîdîler’de bütün sıfatlar ezelî olmakla birlikte, hakiki/zâtî sıfatlar sekiz tanedir (hayat, ilim, irade, kudret, tekvin, semi’, basar, kelam).
  3. Diğer/fiilî sıfatlar ise “TEKVİN” sıfatının kollarıdır (teallukları değil). Yani ezelîdirler.
  4. Eş’arîler’de ise zâtî ve fiilî sıfat ayrımı vardır.
  5. Onlara göre hakiki/zâtî sıfatlar yedi tanedir (hayat, ilim, irade, kudret, semi’, basar, kelam).
  6. Diğer/fiilî sıfatlar ise “Kudret” sıfatının tealluklarıdır. Yani hâdistirler.

 

[1] Ebû İshâk es-Saffâr, Telhîsu’l-edille li kavâ’ıdi’t-tevhîd, Müessesetü’r-Reyân, thk: Angelıka Brodersen, Beyrut, 2011, 1. Baskı, c. 1, s. 390-391

[2]  ﴿و لكن الله يفعل ما يريد﴾ “Lakin Allah ﷻ dilediğini yapar.” (Bakara, 253)  ﴿و يفعل الله ما يشاء﴾ “Allah ﷻ dilediğini yapar.” (İbrahim, 27)  ﴿إن ربك فعال لما يريد﴾ “Şüphesiz Rabbin dilediğini yapandır.” (Hûd, 107)

[3] Nûreddin es-Sâbûnî, el-Kifâye fi’l-Hidâye, Dâru İbn Hazm, thk: Muhammed Aruçi, Beyrut, 2014, 1. Baskı, s. 99

[4] Nûreddin es-Sâbûnî, el-Bidâye mine’l-Kifâye, Dâru’l-meârif bi Mısır, thk: Fethullah Halîf, İskenderiye, 1969, s. 49

[5] Ömer b. Muhammed el-Habbâzî, Kitâbü’l-Hâdî fî Usûli’d-Dîn, İFAV Yayınları, thk: Adil Bebek, İstanbul, 2006, 1. Baskı, s. 111-112

[6] Ubeydullah b. Muhammed es-Semerkandî, el-Akîdetü’r-Rükniyye, İSAM Yayınları, thk: Mustafa Sinanoğlu, İstanbul, 2008, s. 63-64

[7] Ebü’l-Berekât en-Nesefî, el-İ’timâd fi’l-İ’tikâd, el-Mektebetü’l-Ezheriyye li’t-türâs, el-Cezîre li’n-neşr ve’t-tevzî’, thk: Abdullah Muhammed Abdullah İsmail, Kahire, 2014, 1. Baskı, s. 196

[8] Kemâlüddîn İbnü’l-Hümâm, Kitâbü’l-Müsâyere, el-Mektebetü’l-Hanefiyye, thk: Abdullah Hiçdönmez, İstanbul, 2018, 1. baskı

[9] Ali b. Muhammed el-Kârî, Minehu’r-Ravzi’l-Ezher fî Şerhi Fıkhi’l-Ekber, Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye, thk: Şeyh Vehbi Süleyman Gavcî, Beyrut, 2009, 2. Baskı, s. 66 ve 82-83

[10] BeyâzîzâdeAhmed Efendi, İşârâtü’l-Merâm min İbârâti’l-İmâm, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, thk: Ahmed Ferit Miziyedî, Beyrut, 2007, 1. Baskı, s. 180-182

[11] Abdülkâhir el-Bağdâdî, Usûlü’d-Dîn, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, thk: Ahmed Şemseddin, 2002, 1. Baskı, s. 113

[12] Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât, Mektebetü’s-sevâdî li’t-tevzî’, thk: Abdullah b. Muhammed el-Hâşidî, 1991, 1. Cilt, s. 276

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu