AkaidMakaleler

Tevessülün Tarif ve Taksimi

Tevessülün Tarifi

Tevessül, “vesile” kelimesinden müştaktır. Vesile ise; “kendisi ile başkasına yaklaşılan şey” demektir. Dolayısıyla tevessül de, başkası ile diğer bir başkasına yaklaşmak demektir.

İbn Sîde (rahimehullah) şöyle demiştir: Vesile, sultanın katındaki bir konum, derece ve yakınlıktır. Dilde “Allah’a vesile etti” şeklinde bir kullanım vardır. Bu, “kendisiyle Allah’a yaklaştığı bir amel ile amel etti” demektir. Aynı şekilde “bu şeyle ona tevessül etti” demek “bu şeyle ona yaklaştı” demektir.

Tevessülün Taksimi (Kısımları)

Tevessül, kendisi ile vesile yapılan şeyler yani vesile araçları itibarı ile dört kısma ayrılmaktadır:

1: Esmâü’l-Hüsnâ ile Tevessül.

2: Salih Ameller ile Tevessül.

3: Başkasının Duası ile Tevessül.

4: Nebî ve Salih Kulların Zatları ile Tevessül.

 

Esmâü’l-Hüsnâ ile tevessül yapmamızı, yani Allah’tan bir şeyleri isterken Allah’ın isimlerinin hürmetine isteyerek onları aracı yapmamızı Allah (celle celâlühü) bize Kur’ân-ı Kerim’de şu şekilde emretmektedir:

وَلِلَّهِ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا

“En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na bu güzel isimlerle dua edin.”[1]

Salih ameller ile tevessül ise Buhari ve Müslim’de geçen bir hadis-i şerifte şu şekilde zikrolunmuştur:

“Sizden önce yaşamış olan üç kişi yolculuğa çıkmıştı. Bunlar gecelemek için mağaraya sığındılar. Mağaranın içine girdikleri vakit dağdan bir kaya yuvarlanmaya başladı ve mağaranın kapısını çıkamayacakları şekilde onların üzerine kapattı. Bunun üzerine onlar dediler ki: Bizi bu kayadan ancak salih amellerimizi vesile ederek Allah’a yapacağımız dua kurtarabilir.

Onlardan bir tanesi şöyle dedi: Ey Allah’ım benim çokça yaşlı anne ve babam vardı. Onlardan evvel ne aileme ne de hayvanlarıma bir şey içirmezdim. Bir gün bir şey almak için uzağa gittim. Döndüğümde akşam içeceklerini yetiştiremeden uyumuşlardı. Gidip onlar için akşam sütlerini sağdım. Onlar uyuduğu için onlardan önce aileme ve hayvanlarıma sütü içirmeyi uygun bulmadım. Süt kasesini elimde tutarak sabaha onlar uyanıncaya kadar bekledim. Fecr doğduğunda uyandılar ve sütü içtiler. Allah’ım! Eğer bu işi senin rızan için yaptıysam bu kayadan dolayı içinde bulunduğumuz durumdan bizi kurtar.

Bu dua üzerine kaya biraz açıldı. Fakat yine de çıkmaları mümkün değildi.

Bunun üzerine diğer bir tanesi dedi ki: Ey Allah’ım! Benim bir amca kızım vardı. Bana şu dünyada ondan daha sevgili gelen hiç kimse yoktu. Onu kendime istedim ama o reddetti. Bir yıl kıtlık olmuştu. Amca kızım yardım istemek için bana gelmişti. Ona kendini bana teslim etmesi karşılığında yüz yirmi dinar verdim. Bunu kabul etti. Tam ona yaklaşacaktım ki bana, ‘hakkın olmadan beni elde etmeni helal görmüyorum’ dedi. Bunun üzerine kendimi tuttum ve bu hayatta en sevdiğim o olmasına rağmen ondan yüz çevirdim. Vermiş olduğum altınları da geri almadım. Allah’ım! Eğer bu işi senin rızan için yaptıysam bu kayadan dolayı içinde bulunduğumuz durumdan bizi kurtar.

Bu dua üzerine kaya biraz daha açıldı. Fakat yine de çıkmaları mümkün değildi.

Bunun üzerine üçüncüleri dedi ki: Ey Allah’ım! Ben işçiler kiralamıştım. İşleri bitince biri dışında hepsinin ücretlerini ödedim. O bir tanesi ise ücretini almadan çekip gitmişti. Ben onun ücretini işlettim ve bu paradan büyük bir servet meydana geldi. O adam bir süre sonra bana gelip ‘ücretimi öde’ dedi. Ben de ona, ‘şu gördüğün deve, inek, koyun ve köleler senin ücretindir’ dedim. O, ‘benimle dalga geçme’ dedi. Ben ‘dalga geçmiyorum’ dedim. Bunun üzerine bütün malları önüne katıp gitti ve geriye hiçbir şey bırakmadı. Allah’ım! Eğer bu işi senin rızan için yaptıysam bu kayadan dolayı içinde bulunduğumuz durumdan bizi kurtar.

Bu dua ile kaya tamamen açıldı ve üç arkadaş yürüyerek dışarı çıktılar.”[2]

Bu hadis-i şerif amelle tevessülün caiz olduğuna delalet eden hatta amelle tevessüle teşvik eden çok açık bir nastır.

Başkasının duası ile tevessül yapmakla alakalı Ebu Dâvud, Tirmizî ve başka hadis kaynaklarında geçen rivayette Hz. Ömer (radıyallahu anh) şöyle buyurmaktadır:

“Nebiden (sallallahü aleyhi ve sellem) umre için izin istedim. Bana izin verdi ve buyurdu ki: Ey kardeşciğim! Duanda bizi unutma.”[3]

Bu hadis-i şerif, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Ömer’in (radıyallahu anh) duası ile tevessül yaptığını çok açık bir şekilde bize göstermektedir.

Nebiler ve salih kulların zatları ile tevessül, kendisi ile tevessül yapılan dört kategori içinden muhaliflerimizle farklı düşündüğümüz tek noktadır. Diğer üç tevessül çeşidinde muhaliflerle aramızda bir fark yoktur.

Tevessülün Hükmü

Vesile, hüküm açısından üç kısma ayrılır:

  1. Haram vesile
  2. Mübah vesile
  3. Farz olan vesile

Doğru bir hüküm vermek için yapılan vesilenin, neye vesile olduğuna bakmamız gerekir. Sözgelimi bir vesile farza vesile oluyorsa farzdır. Yok harama vesile oluyorsa haram, mübah bir işe vesile oluyorsa onun da hükmü mübah olacaktır.


[1] A’râf, 180.

[2] Buhârî, Sahîh, No: 2272.

[3] Ebu Davud, Sünen, No: 1498; Tirmizî, Sünen, No: 3878; Ahmed b. Hanbel, Müsned, No: 195.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu