Soru-Cevap

“Rahman Sûresi”ndeki Tekrarın Hikmeti Nedir?

Soru: “Rahman Sûresi”nde aynı ayetin birçok kez tekrar edilmesinin hikmeti nedir?

Cevap: Günümüzde çokça sorulan sorulardan birisi de Rahman Sûresi’nde yer alan “Artık Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” ayet-i kerimesidir. İlgili ayet, aynı surede yaklaşık otuz kere geçmektedir. Ateistler veya kafası karışmış bazı Müslümanlar da neden bu kadar fazla tekrarın yapıldığını anlamakta güçlük çekmektedirler.

Rahman Sûresi Hakkında Kısa Bir Malumat

Rahman Sûresi, Mekkî bir sure olup[1] 78 ayettir. Mekke müşriklerinin “Rahman da nedir?” Sorusu üzerine nâzil olan sûre[2] insanın yaratılışından, beyan etme kabiliyetinden, kainattaki düzenden, kıyametten ve cennetteki nimetlerden bahsetmektedir.

Gerek okuyana gerek de dinleyene ayrı bir haz veren bu sure-i celile, binlerce senedir Müslümanların en çok okuduğu sûrelerden birisidir.

Arapça ve Tekrar

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim Arapça nâzil olmuştur ve haliyle de Arap dil özelliklerini barındıracaktır. İslam öncesi Arap şiirlerine baktığımızda dildeki tekrarın yaygın olarak kullanıldığını, halkın bunu benimsediğini görmekteyiz. Sözgelimi bir misal verecek olursak cahiliye şairlerinden Mühelhil b. Rebîa (ö. 525 miladi) kardeşi Küleyb’e mersiye olarak vâfir vezninde yazmış olduğu şu beyitlerinde aynı cümleyi defalarca tekrar etmiştir[3]:

على أن ليس عدلا من كليب … إذا خاف المُغارُ من المغير

على أن ليس عدلا من كليب … إذا طُرد اليتيمُ عن الجَزُور

على أن ليس عدلا من كليب … إذا ما ضِيمَ جارُ المستجير

على أن ليس عدلا من كليب … إذا ضاقتْ رحِيبات الصدور

على أن ليس عدلا من كليب … إذا خاف المخوف من الثُّغور

على أن ليس عدلا من كليب … إذا طالت مقاساة الأمور

على أن ليس عدلا من كليب … إذا هبَّتْ رياحُ الزمهرير

على أن ليس عدلا من كليب … إذا وثب المثار على المثير

على أن ليس عدلا من كليب … إذا عجز الغني عن الفقير

Görüldüğü üzere şiirin her bir beyti aynı şekilde başlamıştır ve Arapçada bu hoş karşılanmaktadır.[4]

Sadece manzum olarak değil, mensur yani düz yazılarda da yapılan tekrar dil açısından kötü görülmemiştir.[5]

Nitekim Belagat ilminin bir kolu olan Meânî ilminin üstatları da tekid maksatlı tekrarın ifadeyi güçlendireceğini söylemişlerdir.[6]

Tekrar Kötü Bir Şey mi?

Günümüzdeki modern insan aynı şeyi iki kere yapmaktan hoşlanmaz. Sürekli yeni bir macera ve değişiklik ister. Halbuki hayatî ihtiyaçlarımıza baktığımızda bunları “sürekli” yaptığımızı görmekteyiz. Her gün binlerce kez nefes alıp vermemiz, günde iki veya üç kere yemek yememiz ve yediklerimizi çıkarmamız, haftada birden çok kez yıkanmamız, tırnaklarımızı kesmemiz… Bunlar gibi binlerce örnek verebiliriz ve tüm bunları hayatımız boyunca “tekrar” etmekteyiz.

Tekrar, bir şeyde, bilhassa ilimde derinleşmek için olmazsa olmazdır. Kadîm ulemayı incelediğimizde birçok metni ezberlediklerini, aynı eseri defalarca okuduklarını görmekteyiz. Nitekim İbn Sina, Aristo’nun Metafizik isimli eserini 40 kez okuduğunu söylemektedir.[7] Keza Müzenî (rahimehullah) İmam Şafii’nin er-Risale’sini tam 500 kez okuduğunu ve her defasında yeni bir şey öğrendiğini ifade eder.[8]

Modern insana “abartı” gelecek bu itiraflar, bizim neden kadîm ulema gibi olamadığımızın da en temel sebeplerindendir. Sosyal medyada 30 saniyeden uzun videoları bile izlemeye tahammülü olmayan kimselerin ilimde, hikmette ve fende derinleşmesini beklemek beyhude olacaktır.

Dolayısıyla gerekli durumlarda tekrar etmek noksanlık olmak şöyle dursun, olmazsa olmaz bir zarurettir.

Tekrarın Faydaları

Kur’an’daki tekrarların birçok faydasını söylemek mümkündür. Onların putperestlik ve şirk hususundaki ısrarlarına cevap olarak verilen tembih ve vaidlerin ehemmiyetini yükseltmek, ifade ve hükümlerin kuvvetini arttırmak için kelime ve ayetlerin tekrarlarını arttırmaktan daha tabii bir şey olamazdı.[9]

Zaten eski Arap dilinde bu tarz tekrarlar mevcut olduğundan ve dinleyene zevk verdiğinden bu üslubun güzel ve cazip olduğunu Fransız müsteşrik Henri Masse de kabullenmiştir.[10]

Şunu da ifade etmekte fayda var ki gerçekten Rahman Sûresi’ndeki tekrar eden ayetler ne okuyana ne de dinleyene en küçük bir bıkkınlık vermemekte, bilakis metnin lezzetini arttırmaktadır.

Mekke Halkı ve En Büyük Nimet

Cenab-ı Allah Mekke halkına nimetlerin en büyüğünü vermiştir. Tarihten, medeniyetten hatta insanlıktan nasibi olmayan o cahiliye toplumuna insanların en şereflisi, en mükemmeli, en ahlaklısı ve en yücesini göndermişti. Fakat bu büyük nimetin farkında olmayan halk, ona ve ona inananlara hakaretler etti, ambargo uyguladı hatta öldürmeye teşebbüs etti. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onlar için bir hoca mesabesindeyken onlar istifade etmek yerine istihza etmeyi tercih ettiler.

İşte bu kadar büyük bir nimeti tepmeleri sebebiyle Cenab-ı Allah, “Rahman Sûresi”nde tabiri caizse zihinlerine işler gibi defalarca vermiş olduğu nimetlerden bahsetti.

Artık Rabbinizin Hangi Nimetlerini Yalanlıyorsunuz?Ayeti ve Tekrarının Hikmeti

Müfessirler ilgili ayetin çok kere zikredilmesi hakkında muhtelif hikmetlerden bahsetmişlerdir;

  • Nimetleri tekrar tekrar anlatmak, duymayan kulaklara ve hissetmeyen kalplere yerleşmesini sağlar.[11] Dinleyen kimsede bir idrak oluşturur.[12]
  • Bu sûredeki tekrarlar gafleti kaldırmak, hücceti tekid etmek ve nimeti hatırlatmak içindir.[13]
  • Nimetlerin çeşitliliğinden dolayı bu kadar tekrar yapılmıştır. [14]
  • Allah’ın nimetleri sayılamayacak kadar çok olduğundan, bu sûrede de sık sık tekrar edilerek nimetlerin çokluğuna dikkat çekilmiştir.[15]

Sûrede Gerçekten Tekrar Var mı?

Artık Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” ayet-i kerimesi birçok kez geçmesine rağmen bunun aslında tekrar olmadığını söyleyenler de olmuştur.

Mesela İmam Maturidi (rahimehullah) sûredeki ifadelerin; “Sen aç idin, ben seni doyurdum. Bunu inkâr mı ediyorsun? Susuzdun, susuzluğunu giderdim. Bunu inkâr mı ediyorsun?” gibi tekrarlara benzediğini söyler.[16] Yani cümlenin tekrar edilmesi, aslında farklı bir konuya geçildiğinden kaynaklanmaktadır.

Keza İbn Âşûr da bu ayetlere “tekrar” yerine “taaddüt” (adetlenme) denilmesinin doğru olacağı kanaatindedir. Zira bu taaddüt (sayı bakımından fazlalık) mahza tekid için gelmemiştir. O yüzden “tekrar” demek doğru olmayacaktır. [17]

Diğer bir gerekçe ise “tesisin, tekrardan evla” olacağı kaidesidir. Arapçada birbirine benzeyen iki cümle olduğunda ve ikinci cümle, ilk cümleye çok benzediğinde burada iki ihtimal vardır; “tekrar” veya “tesis”. Tesis, yani her cümlede başka manaya vurgu yapılması, tekrara tercih edilir.[18]

İmam Bakıllânî de (rahimehullah) buna tekrar denmesinin doğru olmayacağını söyler. Zira her ayette “Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?” diye sorulduğunda farklı bir nimet kastedilmektedir.[19]

Görüldüğü üzere ayet-i kerimelere bu vecihten baktığımızda herhangi bir tekrarın bulunmadığını söylememiz gerekecektir.

Sonuç

Gerek İslam öncesi gerek İslam sonrası Arapçada kullanılan tekrarlar belagat alimlerine göre kötü görülmemiş, hoş karşılanmıştır.

Kur’an’daki tekrarların da manayı tekid, ifadeyi takviye, zihinlere yerleştirme gibi birçok faydası vardır.

Bununla beraber bazı alimlere göre “Rahman Sûresi”ndeki tekrar eden ayetler, aslında hakiki bir tekrar değildir. Zira her defasında farklı bir nimetten bahsedilmektedir.

Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.” (Hac, 14)


[1] Kâdî Beyzavî, Envâru’t-Tenzil ve Esrâru’t-Te’vîl, Daru İhyai’t-Türâs el-Arabî, 5/170.

[2] Muhammed Senaullah el-Mazharî, et-Tefsiru’l-‘Mazhari, Mektebetü’r-Rüşdiyye, 9/145.

[3] Bkz. Mühelhil b. Rebîa, Divan, Thk. Talâl Harb, ed-Dâru’l-Âlemiyye, s. 40-41.

[4] Muhammed b. Ömer el-Hafaci, Haşiyetü’ş-Şihab ala Tefsiri’l-Beyzavi, 8/126

[5] Muhyi’s-Sünne el-Begavî, Mealimu’t-Tenzil fi Tefsiri’l-Kur’an, Dâru İhyâi’t-Türas el-Arabi, 4/332.

[6] Şemseddin el-Kurtubi, el-Cami li Ahkami’l-Kur’an, Daru’l-Kütübi’l-Mısrıyye, 20/226.

[7] Safedî, el-Vâfî, Thk. Ahmed el-Arnaût, Daru ihya türas, 2000, Beyrut, I/103

[8] Beyhaki, Menakibu’ş-Şafi, Thk Seyyid Ahmed, Mektebetü Dari’t-Türas, Kahire, 1970, Baskı: 1, I/236.

[9] İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 37. Baskı, Ankara, 2021, s. 201

[10] Henri Masse, L’İslam, Paris, 1948, s. 72

[11] Muhammed Mütevelli eş-Şa’ravî, Tefsiru’ş-Şa’ravî, Matabiu Ahbari’l-Yevm, 7/4055.

[12] A.e, 4499.

[13] Muhammedü’l-Emin el-Heravî, Tefsiru Hadaiki’r-Ruh ve’r-Reyhan, 28/275.

[14] Ebu Hayyân el-Endelüsî, el-Bahru’l-Muhît, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 8/189

[15] Muhammed Ali es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Dâru’s-Sâbunî, 3/277.

[16] Ebu Mansur el-Mâturidi, Te’vilatu’l-Kur’an, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 9/485.

[17] İbn Âşur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, Dâru’t-Tunusiyye, 27/246.

[18] Muhammed Ahmed İsmail Mukaddem, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, 148/12.

[19] Ebu Bekir el-Bakıllânî, el-İntisâr li’l-Kur’an, Dâru’l-Feth, 2/807.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. aslında bu konudaki cevapları min vechin tekrarlanan kıssalar için de nakledebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu