Soru-Cevap

Evrim Teorisi ve İslam -2-

Bilimsel Teorinin Şartları

Evrim Teorisi ve Bilimsellik

Bir önceki yazımızda evrim teorisinin manasını, kurucularını ve sosyolojik etkisini kısaca göstermeye çalıştık. Dileyen buraya tıklayarak onu okuyabilir. Yazımızın ana muhtevasının bu başlıktan sonra başladığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Evrim savunucuları bu teorinin bilimselliğinde herhangi bir şüphe duymazlar. Hatta Ernst Mayr şöyle demektedir: “Bu teori göz önündeki gerçektir ve eğitimli bir insan onu reddedemez.”[1] Peki durum gerçekten böyle midir? Bu başlık altında bir teorinin bilimsel olması için gerekli olan üç şartı ve evrim teorisinin bu üç maddeye ne kadar uyduğunu görmeye çalışacağız.

Bilimsel Teorinin Şartları

1. Gözlem

Bilimsel bir teorinin olmazsa olmaz şartı hiç şüphesiz “gözlemlenebilirlik”tir. Tabiatta veya laboratuvarda deneylenemeyen veya gözlemlenemeyen bir iddianın bilimsel olduğundan nasıl bahsedilebilir? Zira astroloji ile astronominin farkı gözlem ve matematiktir. Nitekim Kant, 1786’da yayınladığı Doğa Bilimlerinde Metafizik Unsurlar isimli eserinde bir bilimin ancak matematiksel olduğu oranda gerçek bir bilim olacağını söylemiştir.

Evrim teorisine baktığımızda ise bir türün başka bir türe evrimleşmesi hakkında herhangi bir gözlem mevcut değildir. Bakteriler, antibiyotik karşısında direnç kazansa da onlar hala bakteridir. DDT’ye karşı direnç kazanan hamam böcekleri hala hamam böceğidir. İspinoz kuşlarının gagaları çevre şartlarına göre boyut farkı kazansa da onlar hala ispinoz kuşudur. Hatta 1910 yılından itibaren sirke sineklerine (Drosophila) sürekli x ışını verilerek mutasyon geçirip geçirmediği gözlemlenmiştir. Yapılan deneylerde De Vries’in beklentisine uygun şekilde, Drosophila’nın “yepyeni özelliklere sahip bir türe/cinse” dönüştüğü gözlemlenememiştir.[2]

Evrimcilerin, tür içindeki küçük değişimleri göstererek evrim teorisinin gözlemlenebilir bir teori olduğunu söylemeleri spekülasyondan ibarettir. Zira evrim karşıtları bu tarz küçük değişiklikleri zaten inkâr etmemektedir. Fakat söylenmek istenen kısaca şudur: Günlük hava durumunda meydana gelen değişimler yüksek ve alçak basınç farklılıklarıyla açıklanabilirken mevsimler arasındaki hava durumu farkını, günlük hava değişimlerine neden olan faktörler ile açıklamaya kalkmak hataya sebebiyet verir. Zira mevsimlik hava değişimleri için astronomik olayların ele alınması gerekir. Dolayısıyla canlılarda meydana gelen küçük değişimler, büyük değişimlerin delili olamazlar.

2. Tahmin

Bilimsel bir teoriden beklenen şartlardan biri de tahmin edilebiliyor olmasıdır. Mesela fizik ve kimya bilimlerindeki teorilere dayanarak bir metali doğa şartlarına bıraktığınızda metalin oksijen ve nemle etkileşime girip oksitleneceğini bilirsiniz. Hatta bir atığın doğada ne kadar süre sonra yok olacağını çeşitli hesaplamalar yaparak tahmin edebilirsiniz. Suyun hangi yükseklik ve basınçta, kaç derecede kaynayacağını tahmin edebilirsiniz. Bir cismi yüksekten bıraktığınızda hesaplayarak ne zaman yere düşeceğini tahmin edebilirsiniz.

Evrim teorisi ise bırakın tür değişimini gözlemlemeyi, canlıların geleceğine dair herhangi bir tahminde bile bulunamaz. Zira canlıların kompleks yapısı ve çok uzun süreye dayalı süreçler evrim teorisi hakkında öngörüde bulunmanın imkanını ortadan kaldırır. Şöyle ki tamamen izole edilmiş bir adaya kurbağa, fare, kelebek ve timsah koyulsa bunların kaç sene sonra ve hangilerinin file dönüşeceği kestirilemez, öngörülemez. Elbette bu da evrim teorisinin bilimselliği açısından ciddi bir problemdir. Evrim teorisinin herhangi bir tahminde bulunamamasının esas sebebi de onun belirli kanuna dayanmıyor olmasıdır.[3] Nitekim J.C. Smart biyolojide hiçbir yasanın bulunmadığını söyler.[4]

3. Yanlışlanabilirlik

Bilimsel bir teorinin yanlışlanabilmesi fikrini ihdas eden Karl Popper’a göre evrim teorisi yanlışlanamaz ve bu yüzden de bilimselliğin kriterlerini karşılamaz. Sadece metafizik bir araştırma konusu olabilir.[5] Gerçekten de bir türün milyonlarca sene sonra falan türe dönüşme iddiası yanlışlanabilme veya test edilebilme potansiyelini haiz değildir. O halde bilimsellikten nasıl bahsedilebilir?

Bununla beraber Popper, teorinin gözlemi öncelediğine vurgu yapar. Yani neyin gözlemleneceği bile gözlemcinin belirlemesine bağlıdır.[6] Zaten meşhur evrimci Ernst Mayr de evrim teorisinin matematiksel deliller gibi mutlak olmadığını, sadece alternatif görüşler içinde daha muhtemel olduğu için kabul edilmesi gerektiğini itiraf etmektedir.[7] Evet, canlıların varlığı ve tarihi geçmişi ile ilgili birden fazla teori ortaya atılmıştır. Mendel’in melezleşme yoluyla türlerin oluşumunu izah etmesi veya Linnaeus’un türlerin sabit olduğunu söylemesi gibi başka görüşler de vardır. Mayr’in “alternatif teoriler” dediği yine “bilim(!) içindeki alternatif teoriler”dir. Zira her canlının bizzat bir yaratıcı tarafından yaratılıyor olması bilimsel değildir. Bilimsel olmayan bir fikrin de -her ne kadar makul olsa da- onlar katında bir kıymeti yoktur. Çünkü bilim dünyası menhec olarak “metodolojik natüralizm” fikrini benimsemiştir. Metodolojik natüralizm ise sadece doğa bilimlerinin metotları kullanılarak gerçek bilgiye ulaşılacağını savunur. Bilim insanları tabiatı açıklarken doğaüstü hiçbir varlığa başvurmamalı, bilim yaparken Tanrı tarafından yönlendirilen doğaüstü sebeplerin olmadığını varsaymalı ve doğa her şeymiş gibi ilerlemelidir.[8] Dolayısıyla kişi şayet “bilim” yapacaksa bu dünya içinde kalmalı, metafizik müdahaleyi kabul etmemelidir. Zaten bir sistem kendisine baştan böyle bir kural koymuşsa, canlıların nasıl oluştuğu ve nasıl çeşitlendiği ile alakalı birbirlerinden türeme yolundan başka bir seçenek bulamaması son derece tabiidir.

Evrim Teorisi ve İnanç Sahibi Olmak

Evrim teorisi, inançsız insanların yeryüzündeki yaşamı izah etmek babında tutundukları bir dal mesabesindedir. Dolayısıyla bu teori tarih boyunca ateizmin bayraktarlığını yapmıştır. Fakat ateist olup da evrim teorisini reddeden kişiler de yok değildir. Nitekim Auguste Comte ateist olmasına ve Lamarck’ın evrim teorisini de bilmesine rağmen kendisi türlerin korunmuşluğunu kabul ediyor ve evrim teorisini reddediyordu.[9]

 Teistler içinde evrim teorisini kabul eden birçok kişi vardır. Evrim teorisini ortaya atan ilk kişi olan Lamarck bunlardan biridir. Keza doğal seleksiyonlu evrim fikrini söyleyen Wallace da evrimin bilinçli bir yaratılış süreci olduğunu savundu.[10]

Aynı şekilde Nobel ödüllü biyolog Christian de Duve evrimin ateizme bir kapı aralamayacağını söyler.[11] Bir başka biyolog olan Kenneth R. Miller da evrimin Tanrı karşıtı olmadığı fikrindedir.[12]

Bununla beraber Darwinizm’in Tanrı inancı ile bağdaşmayacağı görüşü de çoğunluktadır. Sözgelimi Nancy Pearcey şöyle der: “Tanrı inancı veya doğal seçilim inancına sahip olabilirsiniz. Ama ikisine birden hayır![13] Pearcey’in doğal seçilimi “inanç” olarak nitelemesi manidardır.

Son zamanlarda gerek ülkemizde gerekse dünyada teistik evrim düşüncesine sahip kişilerin sayısı artmıştır. Bu kimseler hem Tanrı’ya hem de evrim teorisini kabul etmektedirler. Zira onlara göre Tanrı, canlıları ister müstakil bir tür olarak isterse de birbirlerinden türeme yoluyla yaratabilir. Yani teistlere göre evrimin varlığı veya yokluğu ciddi bir sorun teşkil etmezken[14] bir ateist için evrim teorisinin alternatifi bulunmadığından reddetmek elbette kolay değildir.

Devam edecek…


[1]  Lee Strobel, Hani Tanrı Ölmüştü?, s. 45.

[2] Theodosius Dobzhansky, Evolution, Genetics and Man, s. 83.

[3] Fatih Buğra Sarper, Teistik Evrim Düşüncesinin Eleştirisi, s. 255.

[4] Paul Thompson, Biology, s. 17.

[5] Karl R. Popper, Darwinism as a Metaphyscial Resarch Program, s. 144.

[6] Karl R. Popper, Bilimsel Araştırmanın Mantığı, s. 130-134.

[7] Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought, s. 26-27.

[8] Kemal Batak, Natüralizm Çıkmazı: Dennett’ten Dawkins’e Yeni Ateizm’in Felsefi Temelleri ve Teistik Eleştirisi, s. 30.

[9] Auguste Comte, Pozitif Felsefe Kursları, s. 62.

[10] Richard Milner, Charles Darwin Bir Doğabilimcinin Evrimi, s. 163.

[11] Alıntı içinde Gregg Easterbrook, The New Convergence, Aralık, 2022.

[12] Alıntı içinde Holly J. Morris, Life’s Grand Design, U.S News and World Report, Temmuz, 2002.

[13] Nancy Pearcey, Design and the Discriminating Public: Gaining a Hearing from Ordinary People, s. 44

[14] Akidemize göre Cenab-ı Allah fail-i muhtar olup dilediğini yapabilir. Ama bu ihtimalin varlığı, canlıların evrimle yaratıldığı manasına elbette gelmemektedir. Zira biz Kur’an ve hadislerin zahirinden Hz. Adem’in (Aleyhisselam) topraktan müstakil olarak yaratıldığını görmekteyiz. Yazımızın sonuna bu meseleye daha detaylı değineceğiz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu