HadisMakaleler

İbn Sa’d (rahimehullah)’ın “et-Tabakâtü’l-Kebîr” Kitabının Râvileri

Bismillahirrahmânirrahîm

İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’in günümüze ulaşan en meşhur eseri “et-Tabakâtü’l-Kebîr”dir. Bir önceki makalemizde“et-Tabakâtü’l-Kebîr”de problem gibi gözüken İbn Sa‘d’in kendi vefat tarihi ve kendisinden sonrakilerin vefat tarihlerinin bulunmasını incelemiştik. Bu makalemizde ise “et-Tabakâtü’l-Kebîr” adlı eserini, İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’ten okuyan ve bir sonraki nesle aktaran ravilerin terceme-i hallerinden ve rivâyetlerinin günümüze ulaşıp ulaşmadığından bahsedeceğiz.

“et-Tabakâtü’l-Kebîr” Kitabının Râvileri

İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’in kendisinden “et-Tabakâtü’l-Kebîr” adlı eserini kesin olarak rivâyet ettiği bilinen 3 talebesi bulunmaktadır:

  • Ebû Bekir İbn Ebi’d-Dünyâ (v. 281)
  • el-Hâris b. Muhammed b. Ebî Üsâme (v. 282)
  • el-Hüseyin İbn Fehüm (v. 289)

Ayrıca bu 3 zatın dışında, “Ahmed b. Ubeyd” adında bir zatın da İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’in “Tabakât” kitabının râvisi olduğu zikredilmektedir.

Ebû Bekir İbn Ebi’d-Dünyâ (v. 281) [1]

Tam adı Ebû Bekir Abdullah b. Muhammed b. Ubeyd b. Süfyân b. Kays el-Kuraşî’dir. Hicri olarak 208-281 yılları arasında yaşamıştır.[2] Hocaları arasında el-Hâris b. Ebî Üsâme, Halef b. Hişâm el-Bezzâr, Sa‘îd b. Süleyman Sa‘dûyeh, Ali b. el-Ca‘d el-Cevherî gibi kimseler bulunmasıyla beraber, talebeleri arasında da İbn Mâce, Ebû Sehl el-Kattân, Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed varrâku İbn Ebi’d-Dünyâ, Ahmed b. el-Fazl b. Huzeyme, Ebû Ali Hüseyin b. Safvân ve İbn Ebî Hâtim er-Râzî (rahmetullâhi aleyhim) gibi meşhur kimseler bulunmaktadır. Kendisi her ne kadar Ahmed b. Hanbel (rahmetullâhi aleyh)’in dönemine yetişmiş olsa da Zehebî (rahmetullâhi aleyh)’in ifade ettiğine göre kendisinden herhangi bir şey işitmemiştir.[3]

Kendisinin ilmi birikiminin ve ahbâra vukûfiyetinin çok fazla olduğu bilinmektedir. Hatta buna binaen “birisi ile oturduğu vakitte isterse karşısında bulunan kimseyi güldürür, isterse ağlatabilirdi” şeklinde bir nakil yapılmaktadır.[4] İbnü’l-Cevzî, onun zühd hakkında yazdığı eserlerin sayısının 100’den fazla olduğunu söylemiştir. Kendisi çok takvalı ve edepli olması hasebiyle halifelerin oğullarını terbiye etme işi kendisine verilmiş ve bundan dolayı da her ay kendisine 15 dinar tahsis edilmiştir.[5]

Ebû Bekir İbn Ebi’d-Dünya’nın rivâyeti günümüze ulaşmamıştır. Ancak Hatîb el-Bağdâdî “Târîhu Bağdâd” adlı eserinde İbn Asâkir “Târîhu Dimaşk” adlı eserinde onun isnadı vasıtası ile İbn Sa‘d’dan fazlaca nakil getirmektedir.

Ayrıca İbn Hayr el-İşbîlî (rahmetullâhi aleyh) “Fihrist” adlı eserinde “et-Tabakât” kitabı için Ebû Bekir İbn Ebi’d-Dünyâ vasıtası ile musannife ulaşan iki farklı tarik zikretmiştir.[6]

el-Hâris b. Muhammed b. Ebî Üsâme (v. 282)[7]

Tam adı Ebû Muhammed el-Hâris b. Muhammed b. Ebî Üsâme et-Temîmî’dir. Hâris b. Muhammed’in dedesi Ebû Üsâme’nin ismi hakkında Hatîb el-Bağdâdî şöyle buyurmuştur: “Ebû Üsâme’nin ismi Zâhir b. Yezîd b. Adî b. es-Sâ’ib (şeklinde devam eden uzunca nesebini zikretmiş)dir. Ben Ebû Üsâme’nin nesebini bu şekilde Ebû Ömer b. Hayyûyeh’in hattıyla okudum.”  Hatîb el-Bağdâdî (rahmetullâhi aleyh) bunun akabinde isnadlı bir şekilde el-Hâris’in talebesi Abdüssamed’den naklen, ismini “Ebû Muhammed el-Hâris b. Muhammed b. el-Hâris b. Dâhir” olarak zikretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Abdüssamed Dâl harfi ile “Dâhir” dedi ve ondan (Dâhir’den) önce de araya “el-Hâris” ekledi. Aynı şekilde bize bu bilgiyi Ali b. el-Kâsım el-Basrî, (el-Hâris’in talebesi olan) Ali b. İshâk’tan haber vermiştir. Doğrusunu en iyi Allah bilir.”[8]

Zehebî (rahmetullâhi aleyh) de el-Hâris’in 2 talebesi gibi “Ebû Üsâme”’nin isminin “Dâhir” olduğu zikretmiştir.[9]

Ayrıca dedesinin ismi hususunda zikredilen ihtilafla alakalı olarak İbn Nokta (rahmetullâhi aleyh) “el-Hârîs”in terceme-i halini zikrederken isminin “el-Hâris b. Muhammed b. Ebî Üsâme Dâhir” olduğunu verse de bir görüşe göre “el-Hâris b. Muhammed b. el-Hâris b. Dâhir” denildiğini de ifade etmiştir.[10]

Hicri 186 yılında doğmuş olup, Muhammed b. Ömer el-Vâkıdî, Muhammed b. Sad, Ebû Âsım en-Nebîl, Yezîd b. Harun, Ali b. Âsım, Ravh b. Ubâde, Ebû Nuaym e-Fazl b. Dükeyn; Yahyâ b. Ebî Bükeyr (rahmetullâhi aleyhim) gibi kimselerden ilim tahsilinde bulunmuştur.

Kendisinden Ebû Bekir İbn Ebi’d-Dünyâ, Ebû Bekir eş-Şâfiî, Abdüssamed b. Ali b. Muhammed b. Mükrem, Ali b. İshâk ve Muhammed b. Cerîr et-Taberî (rahmetullâhi aleyhim) gibi büyük zatlar istifade etmiştir.

Kendisinin kaleme almış olduğu en meşhur eseri “Müsned” olmasıyla birlikte bu eser günümüze kadar ulaşmamıştır. Zehebî (rahmetullâhi aleyh) eser ile alakalı olarak şöyle söylemektedir: “Kendisinin büyük/hacimli bir “Müsned”i vardır. İsnadlı bir şekilde ondan birkaç cüzü işittik.[11] Kendisi bu eseri sahabe tertibi ya da bab tertibi üzerine yazmamıştır.”[12]

Nurettin el-Heysemî (rahmetullâhi aleyh) müsnedinin, Kütübü’s-Sitte’ye itibarla zevâidini “Buğyetü’l-Bâhis an Zevâidi Müsnedi’l-Hâris” adlı eserde yapmıştır. Bu vasıta ile eserin bir bölümü günümüze ulaşmıştır.

Hicri 286 yılında 96 yaşında vefat etmiştir.

el-Hüseyin İbn Fehüm (v. 289)

Tam Adı Ebû Ali el-Hüseyin b. Muhammed b. Abdirrahmân b. Fehüm el-Bağdâdî’dir.[13] Hicri 211 yılında doğmuştur. Yahya b. Maîn, Muhammed b. Sad, Ebû Hayseme Züheyr b. Harb, Halef b. Hişam gibi hocalardan ve babası Muhammed’den ders almıştır. Kendisinin ilminden Ahmed b. Marûf el-Haşşâb, Ahmed b. Kâmil el-Kâdî ve Ebû Ali İsa b. Muhammed ed-Dûvmârî gibi kimseler istifade etmiştir.

Hicri 289 yılında 78 yaşında vefat etmiştir.

“el-Hâris b. Muhammed b. Ebî Üsâme” ile “el-Hüseyin İbn Fehüm” rivâyetleri günümüze kamil olarak ulaşmamaktadır. Ancak günümüze ulaşan ve matbu olan baskılarda esas alınan nüshalardan bazısı “el-Hâris b. Muhammed b. Ebî Üsâme” rivâyeti olarak gelirken,[14] bazısı da “el-Hüseyin İbn Fehüm” rivâyeti olarak gelmektedir.[15] Bununla beraber her ikisinin rivâyet ettiği bölümler de elimizde mevcuttur.[16] Günümüzde kitap bu farklı iki kişinin rivâyetleri mezcedilerek kâmil olarak basılmıştır.

“Ahmed b. Ubeyd”

Diyânet İslam Ansiklopedisi’nde İbn Sa’d (rahmetullâhi aleyh) maddesinde, “Ahmed b. Ubeyd”in hem İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’in talebesi olduğu hem de “Tabakât” kitabının râvisi olduğu bilgisi verilmektedir. Ulaşabildiğimiz kadarıyla ulema kitaplarında, “Ahmed b. Ubeyd” vasıtası ile İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’ten toplamda 5 nakil getirmektedir. Bunlardan 4 tanesini, Kelâbâzî (rahmetullâhi aleyh) “el-Hidâye ve’l-İrşâd” adlı eserinde şu şekilde nakletmektedir:

  • عبد الصمد بن عبد الوارث بن سعيد أبو سهل التميمي العنبري مولاهم… وذكر أبو داود عن أحمد بن عبيد، عن محمد بن سعد قال: مات آخر سنة سبع ومائتين. اهـ

Kelâbâzî (rahmetullâhi aleyh) burada “Ebû Sehl Abdüssamed b. Abdilvâris b. Sa‘îd”in terceme-i halini yapmış ve vefat tarihi ile alakalı olarak Ahmed b. Ubeyd vasıtası ile Muhammed b. Sa‘d’ın bu zat için “207” yılında vefat etti” dediğini nakletmiştir.[17]

Abdüssamed adındaki bu zat, aynı zamanda İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’in hocalarından olup “et-Tabakâtü’l-Kebîr”de terceme-i halini zikrettiği bir kimsedir. Ancak vefat tarihi ile alakalı olarak “et-Tabakâtü’l-Kebîr” kitabının baskıları arasında ihtilaf bulunmaktadır. “Mektebetü’l-Hancî” baskısında Abdüssamedin vefat tarihi hiç zikredilmezken[18], “Dâru Sadır” ve “Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye” baskılarında ise, Kelâbâzî (rahmetullâhi aleyh)’in zikrettiği (207) tarihi yerine, (224) tarihi zikredilmektedir.[19]

Zehebî (rahmetullâhi aleyh) ise “Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ” ve “Târîhu’l-İslâm” adlı eserlerinde Abdüssamed’in terceme-i halinde İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’den naklen (Kelâbâzî (rahmetullâhi aleyh)’in Ahmed b. Ubeyd’den naklettiği gibi) (207) tarihini vermektedir.[20]

  • محمد بن إسماعيل بن مسلم بن أبي الفديك… وقال محمد بن سعد كاتب الواقدي مات سنة 199، وذكر أبو داود قال نا أحمد بن عبيد عن محمد بن سعد قال مات سنة إحدى ومائتين. اهـ.

Kelâbâzî (rahmetullâhi aleyh) burada “Muhammed b. İsmail b. Müslim b. Ebi’l-Füdeyk”in terceme-i halini zikretmiş ve vefat tarihi ile alakalı olarak Muhammed b. Sa‘d’ın bu zat için “199” yılında vefat etti” dediğini nakletmiştir. Ancak akabinde yine bu zat için Ahmed b. Ubeyd vasıtası ile Muhammed b. Sa‘d’ın “201 yılında vefat etti” dediğini nakletmiştir.[21]

Burada zikredilen (199) tarihi “et-Tabakâtü’l-Kebîr” kitabında bulunmasıyla beraber, Ahmed b. Ubeyd vasıtası ile gelen (201) nakli bulunmamaktadır.[22]

  • محمد بن عرعرة (بن) البرند بن النعمان الناجي السامي القرشي البصري… ذكر أبو داود نا أحمد بن عبيد عن محمد بن سعد وهو كاتب الواقدي قال مات محمد بن عرعرة سنة 212. اهـ.

Kelâbâzî (rahmetullâhi aleyh) burada “Muhammed Ar‘ara” adında bir zatın terceme-i halini zikretmiş ve akabinde Ahmed b. Ubeyd vasıtası ile Muhammed b. Sa‘d’ın “Muhammed b. Ar‘ara (212) yılında vefat etti” dediğini nakletmiştir.[23]

Bu zikredilen (212) tarihi “et-Tabakâtü’l-Kebîr” kitabında (213) olarak geçmektedir.[24]

  • محاضر بن المورع أبو المورع الهمداني ثم اليمامي الكوفي… وذكر أبو داود عن أحمد بن عبيد عن محمد بن سعد قال مات محاضر سنة ست ومائتين. اهـ.

Kelâbâzî (rahmetullâhi aleyh) burada “Ebü’l-Müverri‘ Muhâzır b. el-Müverri‘” adında bir zatın terceme-i halini yaptıktan sonra Ahmed b. Ubeyd vasıtası ile Muhammed b. Sa‘d’ın “Muhâzır (206) yılında vefat etti” dediğini nakletmiştir.[25]

Zikredilen bu bilginin aynısı “et-Tabakâtü’l-Kebîr” kitabında da zikredilmektedir.[26]

“Ahmed b. Ubeyd” vasıtası ile gelen bir diğer nakil ise, Mizzî (rahmetullâhi aleyh)’in “Tuhfetü’l-Eşrâf” adlı eserinde, Ebû Dâvûd (rahmetullâhi aleyh)’ten naklettiği şu nakildir:

  • قال د (أبو داود): حدثنا أحمد بن عبيد، عن محمد بن سعد، عن أبي الوليد قال: يقولون: قبيصة بن وقاص له صحبة[27].

Burada Ebû Dâvûd (rahmetullâhi aleyh), Ahmed b. Ubeyd, Muhammed b. Sa‘d, ve Ebü’l-Velîd’in bulunduğu bir isnad ile, Kabîse b. Vakkâs (radıyallâhü anh)’ın sahabe olduğunu nakletmiştir.

Zikredilen bu bilginin aynısı “et-Tabakâtü’l-Kebîr”de de zikredilmektedir.[28]

“Ahmed b. Ubeyd” (rahmetullâhi aleyh) vasıtası ile İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’dan zikredilen bu 5 nakilden sadece 2 tanesi şuan günümüzde matbu olan İbn Sa‘d (rahmetullâhi aleyh)’in “et-Tabakâtü’l-Kebîr” adlı eserinde birebir bulunmaktadır. Ancak geri kalanlardan bir tanesi farklılık gösterirken diğerleri ise bulunmamaktadır.

“Ahmed b. Ubeyd”i, “İbn Sa‘d” (rahmetullâhi aleyh)’in talebesi olarak -bu nakiller dışında- zikreden ilk kişi Mizzî (rahmetullâhi aleyh) olmuştur.

Zikri geçen 5 nakilde de “Ahmed b. Ubeyd’in talebesi Ebû Davûd (rahmetullâhi aleyhimâ) olarak zikredilmektedir. Ancak mütekaddim alimlerden olan ve Ebû Dâvûd (rahmetullâhi aleyh)’in “Sünen” adlı eserindeki hocalarını toplayan “Ebû Ali el-Gassânî el-Ceyyânî” (rahmetullâhi aleyh) bu zatı hocaları arasından zikretmemektedir.[29]

Bunun yanı sıra İbn Hacer el-Askalânî (rahmetullâhi aleyh) Mizzî (rahmetullâhi aleyh)’in “Tehzîbü’l-Kemâl” adlı eserinin üzerine “Tehzîbü’t-Tehzîb” adında bir çalışma yapmaktadır. Bu çalışmasında Mizzi (rahmetullâhi aleyh)’e tabi olarak “Ahmed b. Ubeyd” (rahmetullâhi aleyh)’in terceme-i halini olduğu gibi nakletmiş ve Sünen-i Ebî Dâvûd” kitabında, Mizzî (rahmetullâhi aleyh)’ten getirdiğimiz nakle işarette bulunmuştur. Ancak bunun akabinde konu ile alakalı olarak “terceme-i hali yapılan zat ile Ebû Dâvud’un hocası ve “Sünen”de rivâyeti bulunan zatın aynı olduğu söylenildi” demiştir.[30]

Zikrettiğimiz bu bilgilerin dışında açıkça “Ahmed b. Ubeyd” (rahmetullâhi aleyh)’in “et-Tabakâtü’l-Kebîr” kitabının râvisi olduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Netice

“et-Tabakâtü’l-Kebîr” kitabının 3 tane râvîsi olduğu kesin olarak bilinmekle birlikte bunlardan sadece 2 tanesi günümüze ulaşmıştır. Bunun dışında “Ahmed b. Ubeyd” vasıtası ile gelen bazı bilgilerin, “et-Tabakâtü’l-Kebîr” kitabının bir başka rivâyeti olduğuna işaret etse de elde edilen bilgiler ile kesin bir şey söylemek mümkün değildir.

والله تعالى أعلم بالصواب وإليه المرجع والمآب


[1] Terceme-i hali için bkz. İbnü’l-Cevzî, el-Müntezam, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 12/341-341; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zamân, Dâru’r-Risâle el-Âlemiyye, 16/175-177; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 6/768-769; Siyerü A‘lâmi’n-Nübelâ, Mü’essesetü’r-Risâle, 13/397-404.

[2] Bazı kaynaklarda vefat tarihi hususunda ihtilaf bulunsa da sahih olan görüş Sıbt İbnü’l-Cevzî (rahmetullâhi aleyh)’in de zikrettiği üzere 281 yılında vefat etmesidir. Bkz. Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zamân, Dâru’r-Risâle el-Âlemiyye, 16/17.

[3] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 6/768.

[4] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 6/768.

[5] İbnü’l-Cevzî, el-Müntezam, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 12/341.

[6] İbn Hayr el-İşbîlî, el-Fihrist, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, s. 279.

[7] Terceme-i hali için bkz. İbn Hıbbân, es-Sikât, Dâru’l-Fikr, 8/183; Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 9/114; Telhîsu’l-Müteşâbih, Tallâs li’d-Dirâsât, 2/770; İbnü’l-Cevzî, el-Müntezam, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 12/350; İbn Nokta, et-Takyîd li’Marifeti Rüvâti’s-Süneni ve’l-Mesânîd, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, s. 260-261; Zehebî, Siyerü Alâmi’n-Nübelâ, 13/388-390; Siyeru Alâmi’n-Nübelâ, Mü’essesetü’r-Risâle, 6/731-733.

[8] Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 9/114.

[9] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 6/731.

[10] İbn Nokta, et-Takyîd li’Marifeti Rüvâti’s-Süneni ve’l-Mesânîd, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, s. 260.

[11] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 6/732.

[12] Zehebî, Siyerü Alâmi’n-Nübelâ, Mü’essesetü’r-Risâle, 13/388.

[13] Terceme-i hali için bkz. Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 8/657; İbnü’l-Cevzî, el-Müntezam, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 13/11-13; İbn Nokta, et-Takyîd li’Marifeti Rüvâti’s-Süneni ve’l-Mesânîd, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, s. 250; Zehebî, Siyerü Alâmi’n-Nübelâ, Mü’essesetü’r-Risâle, 13/427-428; Târîhu’l-İslâm, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 6/743-744.

[14] Bkz. Topkapı Kütüphanesi, Ahmed-i Sâlis Koleksiyonu, nr. (2835).

[15] Bkz. Süleymaniye Kütüphanesi, Şehit Ali Paşa Koleksiyonu, nr. (1905).

[16] Bkz. Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya Koleksiyonu, nr. (3305)

[17] Kelâbâzî, el-Hidâye ve’l-İrşâd, Dâru’l-Ma‘rife, 2/495-496.

[18] İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kebîr, Mektebetü’l-Hancî, 9/301.

[19] İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kebîr, Dâru Sadır, 7/300; Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 7/219.

[20] Zehebî, Siyerü A‘lâmi’n-Nübelâ, Mü’essesetü’r-Risâle, 9/517; Târîhu’l-İslâm, Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 5/111.

[21] Kelâbâzî, el-Hidâye ve’l-İrşâd, Dâru’l-Ma‘rife, 2/637.

[22] İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kebîr, Mektebetü’l-Hancî, 7/615.

[23] Kelâbâzî, el-Hidâye ve’l-İrşâd, Dâru’l-Ma‘rife, 2/672.

[24] Bkz. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kebîr, Mektebetü’l-Hancî, 9/306.

[25] Kelâbâzî, el-Hidâye ve’l-İrşâd, Dâru’l-Ma‘rife, 2/875.

[26] Bkz. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kebîr, Mektebetü’l-Hancî, 8/521.

[27] Mizzî, Tuhfetü’l-Eşrâf, el-Mektebü’l-İslâmî, 8/276/11070.

[28] Bkz. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kebîr, Mektebetü’l-Hancî, 9/54.

[29] Bkz. Ebû Ali el-Gassânî el-Ceyyânî, Tesmiyetü Şüyûhi Ebî Dâvûd.

[30] Bkz. İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbü’t-Tehzîb, Matba‘atü Dâ’irati’l-Me‘ârif, 1/60.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu