HadisMakaleler

“Siz Dünya İşlerinizi Daha İyi Bilirsiniz” Hadis-i Şerifinin İzahı

İlgili makalenin Arapçasını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

بسم الله الرحمن الرحيم

Allah’a hamd, rasülüne salat ve selamdan sonra…

Allah (azze ve celle) Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde Peygamber Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) itaat etmeyi emreder. Bunu da dünya işleri veya ahiret işleri diye bir ayrıma gitmeksizin mutlak bir itaat olarak emretmiştir. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem)’e söylediği, emrettiği veya yasakladığı her şey hususunda itaat etmek farzdır.

Sual: Peygamber Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) den “Siz dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz” şeklinde bir hadis rivayet ediliyor. Bu hadis dünya işlerinde ona tabi olmayıp kendi bildiğimizi yapmak hususunda bize bir tercih hakkı vermez mi?

Cevap: Bir hadis-i şerifi anlamanın en iyi yolu onun bütün isnadlarını toplayıp, rivayet edilen lafızların hepsini görmek suretiyle olur. Öyleyse rivayetleri serdedelim.

Mevzu ile İlgili Rivayetler

Bu hadis-i şerif Aişe, Enes, Talha b. Ubeydullah, Cabir ve Rafi’ b. Dadic (radıyallahü anhüm) den rivayet edilmiştir.

  • Aişe ve Enes’in (radıyallahü anhüma) rivayeti Sahih-i Müslim’de yer almakta ve lafzı şöyledir “Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) hurma aşılayan bazı insanları gördü ve dedi ki: “Böyle yapmasanız da hurmanız iyi olur.” Akabinde insanlar aşılamadılar ve hurma bozuk çıktı. Sonra Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) onlara “Hurmalarınıza ne oldu” diye sual ettiler onlar da bozuk çıktığını söyleyince Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) “Siz dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz” buyurdular.[1]
  • Talha (radıyallahü anh)’ın hadisi yine Sahih-i Müslim’de olup lafzı şöyledir: Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) ile hurmalıkta bir topluluğa uğradık ve Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) onların ne yaptığını sordular. Cevaben onların hurma aşıladıklarını söylediler ve Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) “Bunun bir fayda vereceğiniz zannetmiyorum” buyurdular. Sonra hurma bozuk çıkınca Efendimize haber verdiler. O da: “Eğer fayda veriyorsa aşılasınlar. Zira ben aksini zannetmiştim. Beni zan üzere konuştuğum şeylerde sorumlu tutmayın. Fakat Allah’tan (azze ve celle) haber verdiklerim başka. Çünkü ben Allah adına yalan konuşmam.”[2]

 

  • Rafi’ b. Hadic (radıyallahü anh)’ın hadisini de Müslim rivayet etmektedir. Lafzı şöyledir: Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) Medine’ye geldiklerinde insanlar hurma aşılıyorlardı. Efendimiz onlara “Ne yapıyorsunuz?” diye sorunca onlar da “Hurma aşılıyoruz” dediler. Sonra Efendimiz “Herhalde bunu yapmasanız da hurmanız olur” dediler ve hurmaları aşılamadılar. Bunun üzerine hurma bozuk çıkınca Efendimize haber verdiler ve O da: “Ben bir beşerim, dininiz hususunda bir şey emredersem onu yapın, ama şahsi görüşüm olarak size bir şey emredersem biliniz ki ben bir beşerim (yanılabilirim)[3] karşılığını verdi.

 

  • Cabir (radıyallahü anh)’ın hadisini Bezzar (rahimehullah) Müsned’inde şu lafızlar ile zikretmştir: Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) hurma aşılayan bir topluluğa uğradı ve “Bunun bir faydası olacağını düşünmüyorum” buyurdular. O sene hurma bozuk çıkınca Efendimize haber verdiler. O da: “Siz dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz” buyurdular.[4]

Rivayetlerden Anlaşılacak İki Mana

Hadis-i şerifin lafızlarını topladığımızda iki şey anlaşılmaktadır:

1. Talha ve Rafi’ (radıyallahü anhüma) nın hadislerinde Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem)’in hurma aşılamaktan nehyetmesinin vahye dayalı olmadığı açık bir şekilde ortadadır. Nitekim vahye dayalı olsaydı Efendimiz “zannetmiyorum” veya “herhalde” gibi ifadeler yerine, kesinlik bildiren bir ifade kullanırdı.

Yani Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) ümmetini bütün dünyevi işlerde serbest bırakmayı kastetmemiş, bilakis zan üzere konuştuğu dünyevi işlerde onları muhayyer bırakmıştır. Dolayısıyla bakılacak şey, meselenin dünyevi mi uhrevi mi olduğu değil, zan üzere mi yoksa vahiy üzere mi söylendiğidir.

Ulemadan Nakiller

İmam Tahavî (rahimehullah) diyor ki: Bu hadis-i şeriften, Efendimiz zan üzere konuştuğu şeylerde diğer insanlar gibi olduğu anlaşılmaktadır. Söylediğinin zıttı vaki olabilir. Fakat söylediğinin aksinin olmayacağı şey ise Allah (azze ve celle) den naklettiğidir.[5]

Aynı şekilde İmam Nevevî (rahimehullah) şöyle buyurmuştur: Efendimize (sallallahü teala aleyhi ve sellem) itaat etmemizin vacip olduğu konular şer’an söylediği şeylerdir. Yoksa kendi görüşü üzere söylediği dünyevi işler bu kapsama girmez. Hurma aşılama meselesi de bu kabildendir.[6]

Kadı İyaz (rahimehullah) ise bu konuda şöyle söylemiştir: Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem)’in aşılama ile ilgili sahabeye yönelttiği sözü yalana veya doğruya ihtimali olan bir şey değildir ki aksi olması düşünülmesin. Bilakis bu, Efendimizin kendi görüşü olarak ileri sürdüğü bir şeydir. Bu sebeple “zannediyorum” ifadesini kullanmıştır. Peygamberlerin dünyevi işlerdeki görüşlerinin ise diğer insanların görüşlerinden farkı yoktur ve hata vaki olabilir ki bu peygamberlik makamına asla zarar vermez. Zira onlar ahiret ve Allah’ın emirleri ve yasaklarını tebliğ etmek gibi daha yüce bir işle meşguldürler. Onlar dünya ile meşgul olup da ahiretten habersiz olan kimseler gibi değillerdir.[7]

Buraya kadar zikrettiğimiz alimlerin hadis-i şeriften anladığı şey, Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem)’ in söylediği şeyin zan üzere mi yoksa vahiy üzere mi olduğunun anlaşılması yönündedir. Yoksa dini konularda mı, dünyevi konularda mı olduğu değildir. Çünkü Efendimiz dini veya dünyevi konularda vahiy üzere emretse veya nehyetse itaat vacip olur. Dini konularda zannı üzere içtihat etse ve ikrar edilse yine itaat vacip olur. Yok ikrar edilmeyip vahiy ile düzeltilirse vahye dayandığı için yine itaat vacip olur. Fakat hurma aşılama gibi bazı dünyevi meselelerde zannı üzere konuşması işte bu kısım hadis-i şerifin işaret ettiği durum olmuş olur yani itaat vacip değildir.

 2. Meselenin taksimini vahiy ve zan değil de dünya ve ahiret işleri üzerinden yapacak olsak bile -ki bu Aişe ve Enes (radıyallahü anhüma)’nın hadislerinin zahirinin verdiğidir- yine de durum farklı değildir. Zira “Siz dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz” sözü hurma aşılama kıssasından bağımsız olarak söylenen bir şey değildir ki genel bir kaide haline getirilsin.

Hem bunu genel manada anlayıp bütün dünyevi meselelerde icra etmek çok abes olur. Zira Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem)’in toplumun ıslahı, insanları idare etme ve siyasi meseleler gibi dünyevi işlerde ne kadar zekice ve hikmet üzere hareket ettiği herkes tarafından malum bir şeydir.

İbn İshak şöyle anlatıyor: Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) bir savaşta Bedir kuyuları tarafında konaklamak isteyince Hubab b. Münzir (radıyallahü anh) “Ya Rasülallah burada konaklamayı vahiy üzere mi tercih ettin yoksa, kendi görüşün üzere mi tercih ettin?” dedi, Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) cevaben “vahiy değil kendi görüşüm üzere tercih ettim” dedi. Sonra Hubab başka bir yerde konaklamayı ileri sürünce Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) onun dediğini beğenerek söylediği yerde konakladı.

Kadı İyaz (rahimehullah) bu kıssayı naklettikten sonra şöyle der: Bu ve bunun gibi dine taalluk etmeyen hadiselerde Efendimizin görüşleri diğer insanlar gibidir ve bu peygamberlik makamına asla zarar vermez. Çünkü bazı dünyevi işlerde o işin erbabının daha iyi bir fikri olabilir. Fakat bu dediğimiz gibi bazı dünyevi meseleler hakkında olup bütün dünyevi meseleleri kapsamaz. Zira Efendimizin siyasi ve insanların maslahatları gibi bazı dünyevi meselelerde insanları aciz bırakacak kadar zekice hareket ettiğine dair birçok haber varid olmuştur.

Netice

Hiçbir ehli sünnet alimi bu hadis-i şeriften günümüzdeki birtakım insanların anladığı “dünyevi meselelerde serbestlik” manasını anlamamıştır. Hadis kitapları yazılmaya başlandığından beri ulema, Efendimizden sadır olan söz ve fiillere ittiba etmeyi hep teşvik etmişlerdir ve kimse dünya işleri veya ahiret işleri diye bir ayrım yapmamıştır. Ayrıca bu hadis onların aleyhinedir. Zira Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem) dünyevi bir meselede zan üzere konuştuğu halde sahabe yine ona ittiba etmiştir.

Sahabenin Efendimizden sadır olan her şeye ittiba etmelerine misaller verecek olsak ciltler dolusu kitap yazmak gerekir. Nitekim Enes b. Malik (radıyallahü anh) şöyle buyurmuştur: “Sahabeden birisi Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem)’i yemeğe davet etti bende onunla gittim. Yemek yerken Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem)’in tabağın içinden kabakları seçerek onları yediğini fark ettim. O günden beri ben de kabak yemeği çok seviyorum.”[8]

Allah, Efendimiz (sallallahü teala aleyhi ve sellem)’e olan muhabbetimizi bu dereceye eriştirsin amin.


[1] Müslim, Sahîh, no: (2363).

[2] Müslim, Sahîh, no: (2361).

[3] Müslim, Sahîh, no: (2362).

[4] Bezzar, Keşfu-l estar, no: (202)

[5] Tahavi, Şerhu Meani-l Asar, (3/48)

[6] Nevevi, Şerhu Sahih-i Müslim, (15/116).

[7] Kadı İyaz, İkmalü’l-Mu’lim bi Fevaidi Müslim, (7/335).

[8] Buhari, Sahih, No: (2092).

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu