İlcâmü’l-Avâm An İlmi’l-Kelâm
Çalışılan Eserle İlgili Malumat
Çalışılan Eserin Adı:
“İlcâmü’l-Avâm An İlmi’l-Kelâm”.
Eserin Müellifinin Adı:
Hüccetü’l-İslâm Zeynüddin Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed el-Gazâlî.
Müellifin Kısa Tercüme-i Hali:
İmam Gazâlî Hicri 450 yılında, İran’ın Horasan bölgesinde bugün Meşhed diye anılan Tûs’ta doğmuştur. Bu bölgede hicri 465 yılında Ebû Hâmid Ahmed b. Muhammed et-Tûsî’den fıkıh dersleri almış, daha sonra Cürcân’a giderek Ebu’l-Kâsım İsmail b. Mes’ade el-İsmâîlî’ye (v. 487) talebelik yapmıştır. Burada beş yıl kaldıktan sonra Tûs’a dönmüş ve hicri 473’te Nîşâbur’a giderek burada Nizâmiye Medrese’sine girip İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin (v. 478) talebesi olmuştur. Hocası tarafından “Gazâlî, engin bir ummandır” övgüsüne layık görülmüş, el-Menhûl adlı kitabını inceleyen hocası beğenisini: “Beni sağken mezara koydun, ölümümü bekleyemez miydin” ifadesiyle dile getirmiştir. Tasavvufi olarak Ebu’l-Kâsım el-Kuşeyrî’nin (v. 465) talebesi Ebû Ali el-Fârmedî kuddise sırruhu’dan (v. 477) istifade etmiştir. Nizâmülmülk tarafından hicri 484’de Bağdat Nizâmiye Medresesi’ne müderris olarak atanmıştır. Felsefe ve bâtınîlik üzerine araştırma ve reddiyeler yapmıştır. Son olarak tasavvufu nazarî ilimle incelemiş ve tasavvufun en derin noktalarına nazarla değil hal ilmiyle vakıf olunabileceğine kanaat getirmiştir. Hicri 488’de Bağdat’tan ayrılıp, Şam, Kudüs, Mekke ve yollarında on yılı aşkın bir süre ilim ve şöhret dünyasını terk edip inzivaya çekilmiştir. Bu dönemde İhyâu Ulûmi’d-Dîn eserini kaleme almıştır. Hicri 499 yılında tekrar Nîşâbûr’a dönüp Nizâmiye Medresesi’nde üç sene daha hocalık yapmıştır. Ardından Hicri 503 yılında Tûs’a dönüp evinin yanına fukaha için bir medrese, sûfiyye için de bir hankah yaptırmış ve ömrünün son demlerini ders okutmak, maneviyat ehlinin sohbetlerine katılmak ve eser yazmakla geçirmiştir. Gazâlî 14 Cemâziyelâhir 505’de vefat etmiş ve Tûs’ta ünlü şair Firdevsî’nin (v. 411) mezarının yakınına defnedilmiştir. İmam Nevevî’nin (v. 676) hocası Tiflîsî: “Gazâlî’nin telif ettiği eserleri saydım ve ömrüne taksim ettim, her gününe dört cüz düştü” demiştir. Bazı araştırmacılar tarafından, yanlışlıkla nispetin yanı sıra eserlerinden seçme veya özet olanlarla beraber İmam Gazâlî’ye nispet edilen eserlerin adedine dair 405 ve 450 sayıları verilmiştir.
Çalışılan Eserin Vasfı ve İlmi Değeri:
İlcâmü’l-Avâm, tenzih meselesi hakkında müteşâbih nasları okuyan dinleyen kişilerin vazifesinin ne olduğuna dair kendisine iletilen soruya İmam Gazâlî’nin vefatından kısa bir müddet önce cevap verdiği bir eserdir. Eser, nüzûl, sûret, tahmîr, kadem, istivâ, fevk, yed, vech gibi müteşâbih naslar hakkında Haşviyye’nin selefin itikadı olduğunu iddia ettikleri bazı iftiralara karşı cevap sadedinde selef-i sâlihinin itikadını, selefin hak, muhaliflerinin bidat üzere olduklarının delilleri ve mevzu ile alakalı birtakım bilgileri ihtiva eder. Eser üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda müteşâbih naslar hususunda selef-i sâlihinin itikadını, bu itikadla beraber âlim olmayan kimselerin riayet etmesi gereken yedi (takdis, tasdik, acziyeti itiraf, sükût, keff, imsâk, teslim) tavırdan bahseder. İkinci kısımda, selef-i sâlihinin mezhebinin hak olduğunun delillerini aklî ve naklî delillerle ispatından bahseder. Son kısımda ise, Rasûlüllâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in bu lafızları kullanmasının sebepleri, bu lafızlardaki teşbih vehminin giderilmesine dair misaller, müteşâbih lafızlarda mecazî anlatımın tercih edilme sebepleri, Kur’ân-ı Kerim’in mahluk olup olmadığı, imanın kadim olup olmadığı, inanmak için delile dayanmanın şart olup olmadığı, varlık ve tasdikin mertebelerine dair mevzu ile alakalı faydalı birtakım bilgilerden bahsetmektedir.
Eser, müellifin kendi zamanında şekil, sûret ve benzeri mahlûka ait sıfatları olduğu gibi zahirleri üzere Allah’a nispet eden Haşeviyye’ye reddiyesinin bir nevi günümüzde de kendilerini selefe nispet eden ve bu sıfatlar hususunda bidat itikadlara saplanmış bir zümreye cevap sadedinde, asırlar önce İmam Gazâlî tarafından verilmiş bir cevap mahiyetindedir. Değerini müellifinden alan eser, gerçekten de mevzuyu tedkik ve tahkik etme hususunda basit ve anlaması kolay aklî ve naklî ifadelerle çok güzel bir şekilde takrir etmiştir. Günümüzde canlılığını ve güncelliğini muhafaza eden bir mevzuya ehli tarafından yazılmış bir eser olması hasebiyle ehemmiyeti hâizdir.
Çalışılan Eserin İstifade Ettiği Kaynaklar:
Eser, sahasında orijinal bir hüviyete sahiptir.
Eserden İstifade Eden Kaynaklar:
Eserden, aralarında İbn Salah (el-Fetâvâ), Nevevî (el-Mecmû’), İbnü’l-Vezîr (el-Avâsım ve’l-Kavâsım), Zerkeşî (el-Burhân ve el-Bahru’l-Muhît), Şâtıbî (el-Muvâfakat), Muhammed Pârsa (Faslü’l-Hitâb), Suyûtî (et-Tevşîh) gibi zatların da bulunduğu çok sayıda âlim istifade etmiştir.
Eser Üzerine Yazılan Şerh ve Haşiyeler:
Eser üzerine herhangi bir şerh veya hâşiye tespit edilememiştir. Fakat Mısırlı âlim Fedâlî’nin Kifâyetü’l-avâm fîmâ yecibü aleyhim min ilmi’l-kelâm (Bulak 1285; Kahire 1298) adlı eserinin İlcâmü’l-avâm’a reddiye olarak yazıldığı kabul edilir.
Tahkik Çalışması İle İlgili Malumat
Çalışma Yapılan Eserin Tahkikinin Önemi:
Eserin tahkik çalışması birkaç yönden önemlidir.
– Eser, sahasında orijinal olma vasfına sahiptir.
– Müellifinin meseleye vukûfiyeti ve mevzuyu takrirdeki mahirliği.
– Mevzunun güncelliğini devam ettirmesi.
– Eserin önceki baskılarında birçok hatanın mevcut olması ve yazma eserlerden tahkik edilip basılmamış olması.
Çalışılan Eserin El Yazma Nüshaları ve Mukabelesi:
İlcâmü’l-Avâm adlı eserin tahkikinde hepsi de tam ve noksansız olan üç nüshadan istifade edilmiştir. Nüshalardan hiçbiri asıl nüsha olarak değerlendirilememiştir. Zira her birinde farklı yerlerde düşüşler veya hatalar bulunmaktadır. Bundan dolayı, nassın ispatı hususunda nüshalar arasından doğru olanı tercih edilmeye çalışılmış ve diğer nüshalardaki farklara taliklarda yer verilmiştir. Fiil, zamir ve ism-i işaretlerde fayda sağlamayacak ufak tefek müeeneslik-müzekkerlik farklarına dair nüsha bilgisi verilmemiştir.
1- Süleymaniye Kütüphanesi Şehit Ali Paşa Nüshası: Kayıt no: (1712). Varak adedi 33 olup, her sayfada ortalama 23 satır bulunmaktadır. Bu nüsha, ulaşılabilen en eski nüshadır. Müstensih, İmam Gazâlî’nin eserlerini istinsah eden muhaddis ve âlim bir zat olan Abdülmecid b. el-Fadl b. Ali b. Hüseyin el-Kazzâzî et-Taberî’dir. İstinsah tarihi müellifin vefatında üç sene sonrası hicri 507’dir. Nüshaya verilen remz: (أ)’dir.
2- Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Beşir Ağa Nüshası: kayıt no: (650). Varak adedi 26 olup, her sayfada 24 satır bulunmaktadır. İstinsah tarihi, hicri 806’dır. Nüshaya verilen remz: (ب)’dir
3- Kuveyt Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye Nüshası: Kayıt no: 157-(3). Varak adedi 30 olup, her sayfada 20 satır bulunmaktadır. Nüshaya verilen remz: (ت)’dir.
Çalışılan Eserin Önceki Baskıları:
1- İlk baskısı hicri 1278’de İstanbul’da yapılmıştır.
2- Hicri 1306’da Madras’da basılmıştır.
3- Kahire’de hicri 1303, 1309, 1328, 1350 ve 1351 yıllarında basılmıştır.
4- Hicri 1414 (miladi: 1994) yılında Beyrût’ta Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye tarafından Mecmû’u Resâili’l-İmâm el-Ğazzâlî içerisinde basılmıştır.
Çalışmanın Hal-i Hazırdaki Durumu:
Çalışma sona ermiş ve basılmıştır. Siraç Yayınevi’nden temin edilebilir.