Tasavvuf Kütüphanesi

“el-Müntehab fî Usûli’r-Rüteb” Eserinin İncelemesi

Tasavvuf Kütüphanesinden Kitap Tanıtımları (4)

المنتخب في أصول الرُّتب

“el-Müntehab fî Usûli’r-Rüteb”

Müellifin Tanıtımı

Tam adı Ümmü Abdilvehhâb Âişe binti Yûsuf b. Ahmed b. Nâsır b. Halife el-Bâûniyye es-Sâlihiyye olan müellif, daha çok el-Bâûniyye veya Bintü’l-Bâûnî diye bilinir. Babası Kâdî Yusuf Cemaleddin olup doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Cemaleddin el-Hârizmî ve halife Yahya el-Urmevî’den (rahimehumallah) ilk tasavvufî eğitimini aldı ve 919 senesinde Kahire’ye gitti. Orada Memlük Sultanı Kansu Gavri ile perde arkasından görüştü ve birçok eserini burada telif etti. Meşhur Arap Lügatı ve Edebiyatı alimi Abdürrahim el-Abbâsî (rahimehullah) ile manzum olarak mektuplaştı. Bu zatın talebesi meşhur tarihçi Radıyyüddin İbnu’l-Hanbelî (rahimehullah), bu mektupların metnini olduğu gibi aktarmaktadır.[1]

Daha sonra 922 senesinde Dımaşk’a dönen müellif o sene vefat etmiştir.

Müellif, fıkıh ve hadis gibi birçok ilimde vukufiyeti bulunmakla beraber daha çok tasavvuf, şiir ve edebiyat ile öne çıkmıştır. Eserlerinin birçoğu da bu alanlara dairdir. “el-Kavlu’s-Sahîh” ismi ile Kaside-i Bürde’ye yazdığı tahmis, Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) methiyesi için yazdığı el-Fethu’l-Mübin, Fütûhu’l-Hak ve Tekâyîsu’d-Dürer isimli üç kitap ve Hâce Abdullah Herevî’nin (kuddise sirruhu) Menâzilu’s-Sâirîn’ini nazmen ihtisar ederek hazırladığı el-İşârâtu’l-Hafiyye isimli eseri bunlardan birkaç tanesidir.[2]

Burada tanıtacağımız eseri ise tasavvufa dair mensur olarak kaleme aldığı “el-Müntehab fî Usûli’r-Rüteb” isimli kitabıdır.

Eserin Yazılış Sebebi ve İçeriği

Belagat ve fesahat dolu bir mukaddimeden sonra müellif, telif sebebi olarak samimiyetine güvenip inandığı bazı kardeşlerin, kendisinden tasavvufa dair bir eser kaleme almasını talep etmesi üzerine istihare yaptıktan sonra bu kitabı yazmaya başladığını belirtir.[3]

Daha sonra Allah dostlarının makamlarının sayısız olduğunu lakin bunların hepsinin, kendisinden dallandıkları dört aslın bulunduğunu ifade eder ve kitabı da bu dört başlığa ayırır: Tövbe, ihlas, zikir ve muhabbet.

Birinci bölümde tövbenin lügat ve ıstılahtaki manası, zahir ve batın tövbe, sahih tövbenin şartları gibi konular ele alınır.

İkinci bölümde ihlasın tanımı, ihlasın hayvanlardaki tesiri ve muhlislerin sıfatları gibi konular incelenir.

Üçüncü bölümde zikrin tanımı, kısımları, fazileti ve en faziletli zikir gibi konular işlenir.

Dördüncü bölümde ise muhabbetin tanımı, alametleri, sıfatı ve sırları gibi konular zikredilir.

Eserin Üslubu

Her bölümde önce konu ile ilgili Kur’an ayetleri, hadis-i şerifler, seleften nakledilen eserler ve Sufilerin sözleri sırasıyla aktarılır. Ayetlerden sonra yer yer ayetlerin tasavvufî-işârî tefsirine değinilmiştir. Hadislerde de müellif hadisin ravisini ve kaynağını zikretmeyi es geçmez. Bunların dışında az da olsa lügavi izahların yapıldığı ve özellikle geçmiş peygamberlerin ümmetlerinden hikayeler aktarıldığı görülmektedir.

Eserde konu ile ilgili geçmiş müktesebatı güzelce tertip etmesinin yanı sıra edip bir şair olması hasebiyle müellifin kendi tespit veya nasihatlerini aktarırken beliğ ve fasih bir dil kullandığı da göze çarpan hususlardan biridir. Bolca teşbih içeren şu cümleler buna bir örnektir:

“Bilesin ki -Allah sana rahmet etsin- ihlas, nefis ve şeytan afetleri karanlıklarının kendisi ile var olamadığı bir nur ve ışıktır. Amel bir havuzdur, riya ise bulanıklıktır. İhlas da bu bulanıklığı gideren Allah’ın sırlarından bir sırdır. Riyakâr insanın, kabul gülünün güzel kokulu rüzgarından hiçbir nasibi yoktur. İhlas, bakırdan yapılmış kiloluk işçiliklere kendisinden bir gram atıldığında onu krala arz edilecek şekilde değerlendiren bir kibrit-i ahmerdir. Hiçbir kul Allah’a karşı muhlis olmaz ki yarın kabul nidası ile çağrılacak olmasın. Kabul güzergahında uçuş ancak iki kanat ile olur; sıdk ve ihlas. Riya ise bunları kesip uçmayı engelleyen bir makastır. İhlas, az bir amel tohumunu büyütüp olgunlaştıran bir sudur. Riya ise ekine estiği zaman harap edip tutuşturan ateşli bir rüzgardır. Artık hangisi sana tatlı geliyorsa onu seç!

İhlas temeli üzerine hiçbir amel binası dikilmemiştir ki ilelebet mamur olmasın. Riya temeline de hiçbir amel binası yapılmamıştır ki yıkılıp hezimete uğramış olmasın. Zira ihlaslı kişi evini takva ve Allah rızası temeline kurmuştur. Riyakâr ise evini cehennem ateşine yuvarlandığı bir uçurum kenarına kurmuştur. Riya ile çok amel eden kimseye de ki “Kiminle alay ediyorsun? Kimi hafife alıyorsun?!”[4]

Son olarak müellif eserde kaynaklardan şiirler naklettiği gibi birçok yerde bizzat kendi şiirlerini “Allah’ın bu konuda bize açtığı nazım şöyledir” diyerek zikreder.  Öyle ki eseri uzun bir kaside ile hitama erdirmiştir.

Eserin Kaynakları

Şüphesiz ki müellif eseri hazırlarken birçok tasavvufi kaynaktan istifade etmiştir. Bunlardan tespit edebildiklerimizi şöyle sıralayabiliriz;

  • et-Taarruf, Kelâbâzî (ö. 380, rahimehullah)

Bizzat veya vasıtalı olarak istifade ettiği bu eserden bir yerde kitabın değil müellifin adını vererek nakil yapmaktadır.[5]

  • el-Lüma‘, es-Serrâc et-Tûsî (ö. 378, rahimehullah)

Bu eserden bir yerde nakil yapılmıştır.[6]

  • Hakâiku’t-Tefsir, es-Sülemî (ö. 412, rahimehullah)

Müellif özellikle ayet tefsiri yaparken bu eserden istifade etmiştir.[7]

  • er-Risâle, İmam Kuşeyrî (ö. 465, rahimehullah)

Müellifin ilk kaynağının bu kitap olduğunda hiç şüphe yoktur. Hatta diyebiliriz ki müellif eserini bu kitabı esas alarak telif etmiştir. Zira neredeyse her bölümde önce Kuşeyrî’nin (rahimehullah) o konuda zikrettiklerini özetleyip[8] daha sonra kendi ekleyeceği ziyadelere geçmektedir. Birçok yerde “Kuşeyrî dedi ki” diyerek açıkça nakleder. Bunların çoğu er-Risâle’den alınmıştır. Eser, bu hususu ile bu serinin ilk yazısında incelenen Muhammed b. Ebi Bekir er-Râzî’nin (rahimehullah) Hadâiku’l-Hakâik isimli kitabına benzerlik arz etmektedir.

  • Letâifu’l-İşârât, İmam Kuşeyrî (ö. 465, rahimehullah)

Geride zikrettiğimiz üzere müellif, konuya dair zikrettiği ayetlerde tefsire de değinir. İşte bu bölümlerde tasavvufi tefsir olan bu eserden bolca istifade ettiği görülür. Nitekim bir yerde ismini zikrederek nakil yapar. [9]

  • et-Tahbîr fi’t-Tezkîr, İmam Kuşeyrî (ö. 465, rahimehullah)

Bu eser de müellifin kaynaklarındandır. Nitekim bir yerde açıkça ismini vererek nakil yapmıştır.[10]

  • Mehâsinu’l-Mecâlis, İbnu’l-Arîf (ö. 465, rahimehullah)

Müellif birkaç yerde İbnu’l-Arif’ten (rahimehullah) nakil yapar. Müracaat edildiğinde anlaşıldığı üzere bu nakiller bu eserden iktibastır.[11]

  • Avârifu’l-Me‘ârif, Sühreverdî (ö. 632, rahimhullah)

İki yerde müellif bu kaynaktan iktibasta bulunmuştur.[12]

  • Letâifu’l-Minen, İbn Atâillah İskenderî (ö. 709, rahimehullah)

İbn Atâillah’ın, şeyhi Ebu’l-Abbas el-Mürsî ve şeyhinin şeyhi Ebu’l-Hasen eş-Şâzelî (rahimehumullah) hakkında yazmış olduğu bu kitap da eserde kaynak olarak kullanılmıştır.[13]

Bunların dışında müellifin, İhyâ, Hilye ve Safvetu’t-Tasavvuf gibi kaynaklardan istifade etmiş olması da muhtemeldir.

Eserden Alıntılar

Bu kaynaklardan istifade ve iktibaslarla dolu olmakla beraber eser özgün bir çalışmanın semeresidir. Yukarda geçtiği üzere müellif Âişe’nin (rahimehellah) zikrettiği beliğ ve fasih nasihatler ve inşad ettiği şiirler bu özgünlüğün birer örnekleridir. Buna daha fazla örnek olması açısından birkaç alıntı yapmayı uygun görüyoruz.

Tövbe konusunu ayet, hadis ve selefin sözleri ışığında işledikten sonra şöyle der:

“Bilesin ki -Allah sana rahmet etsin- her organın tövbeden bir nasibi vardır; kalbin nasibi pişmanlık ve tekrar yapmamaya niyet etmektir. Gözün nasibi yummaktır. Elin nasibi tutmamak, ayağın nasibi gitmemek, kulağın nasibi de dinlememektir. Diğer organları da buradan kıyas et. Bu avamın tövbesidir. Havasın tövbesi ise bunlarla birlikte nefse muhalefet etmeyi, kalp gözünü tüm hazlardan yummayı ve fani olan her şeyden uzak durmayı içerir. İşte “Allah çokça tövbe edenleri ve temiz olanları sever” (Bakara, 222) ayetindeki muhabbete sebep olan tövbe budur. Bir de havasu’l-havas tövbesi vardır ki ibadetler, itaatler, haller, kerametler, mertebeler ve makamlar da dahil olmak üzere Allah’tan başka herhangi bir şeye bakmaktan, ona bağlanmak veya itimat etmekten tövbe etmektir. İşte bu en yüce makamdır.”[14]

“Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim” (Bakara, 152) ayetinde der ki:

“Bu ayetin tefsirine dair Allah’ın bize açtığı manalar şöyledir:

  • Beni ihlas ile zikredin, ben de sizi ihtisas ile zikredeyim.
  • Beni mücahede ile zikredin, ben de sizi müşahede ile zikredeyim.
  • Beni sıdk (doğruluk) ile zikredin, ben de sizi rıfk (yumuşaklık) ile zikredeyim.
  • Beni tazim ile zikredin, ben de sizi tekrim (kıymet ve değer verme) ile zikredeyim.
  • Beni haşyet (korku) ile zikredin, ben de sizi vuslat (ulaşma) ile zikredeyim.
  • Beni iltica (sığınma) ile zikredin, ben de sizi raca (ümit) ile zikredeyim.
  • Beni bende fani olmakla zikredin, ben de sizi benle baki olmakla zikredeyim.
  • Beni heybet ile zikredin, ben de sizi kurbet (yakınlık) ile zikredeyim.
  • Beni kulların arasında zikredin, ben de sizi sevgi ile zikredeyim.
  • Beni külli teveccühle zikredin, ben de sizi tecelli şerefi ile zikredeyim.
  • Beni kalp ile zikredin, ben de sizi kurb (yakınlık) ile zikredeyim.
  • Beni ruh ile zikredin, ben de sizi fütûh ile zikredeyim.
  • Beni sırlar ile zikredin, ben de sizi nurlar ile zikredeyim.”[15]

Yine son bölümde muhabbetten bahsederken der ki:

“Ey sevdiğini iddia eden kişi! Nerede zayıf düşüp hasta olman? Nerede meftun olup delirmen? Nerede şevke gelip çığırman, aşka gelip bağırman? Nerede vecde gelip daralman? Nerede yanıp yanıp tutuşman? Nerede kendinden kaçman, kendinden çıkman? Nerede sevdiğinde fani olup mahvolman?”[16]

Eserin Yazma ve Baskıları

Yazma nüshası nadir bulunan eserin iki baskısı vardır.

Birincisi Emil Homerin’in tahkiki ile el-Mektebetü’l-Arabiyye’den yayınlanan baskıdır. İkincisi ise Muhammed Seyyid İbrahim Nassar tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanan ve Merkezü İhya tarafından yayınlan baskıdır. Bu baskıda müellifi ve eseri inceleyen geniş bir mukaddime vardır.

Sonuç

Tarihte eser yazmış nadir kadın alimlerden olan müellif Âişe el-Bâûniyye’nin bu eseri, tasavvuftaki dört makam olan tövbe, ihlas, zikir ve muhabbet konularına dair kıymetli bir eserdir.

Allah’ın rahmeti müellife Âişe el-Bâûniyye üzerine olsun!


[1]  Bkz. İbnu’l-Hanbelî, Dürrü’l-Habeb, Nuruosmaniye Kütüphanesi, nr. 3293, vr. 192b-194a.

[2]  Bkz. İbnu’l-Hanbelî, a.g.e, vr. 192a-194a, İbn Tûlûn, Müt‘atu’l-Ezhân, Thk. Salaheddin Halil eş-Şeybânî, Dâru Sâdır, Beyrut, s. 878, el-Gazzî, el-Kevâkibu’s-Sâire, Thk. Halil Mansur, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1997, Beyrut, I/288, İbnu’l-İmâd, Şezerâtu’z-Zeheb, Mahmud Arnaût, Daru İbn Kesir, Beyrut, 1986, Baskı:1, X/157-158.

[3]  Bkz. el-Bâûniyye, el-Müntehab, Thk. Dr. Muhammed İbrahim en-Nassâr, Merkezü İhyâ, Kahire, 2019, Baskı: 1, s. 189.

[4]  Bkz. a.e, s. 240,241.

[5]  Bkz. a.e, s. 262.

[6]  Bkz. a.e, s. 205.

[7]  Mesela bkz. a.e, s. 248.

[8]  Nitekim bunu bir yerde tasrih etmiştir. Bkz. a.e, s. 203.

[9]  Bkz. a.e, s. 285, 247, 269-271.

[10]  Blz. a.e, s. 280.

[11]  Bkz. a.e, s. 302, 310.

[12]  Bkz. a.e, s. 300, 302.

[13]  Bkz. a.e, s. 288-292.

[14]  Bkz. a.e, s. 206, 207.

[15]  Bkz. a.e, s. 248-250.

[16]  Bkz. a.e, s. 321.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu