İstigâse ile alakalı serimizi incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.
İstigâsenin cevazına delalet eden birçok hadis bulunmaktadır. Onlardan bazıları şunlardır:
1. Delil: Abdullah b. Ömer (Radıyallahu Anhuma) hadisi
Abdullah b. Ömer’den (radıyallahu anhuma) rivayet edildiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Kıyamet günü güneş, insanların terleri kulaklarının yarısına ulaşıncaya kadar onlara yaklaşır. İnsanlar bu durumdayken bir ara Âdem (aleyhisselam) ile istigase yaparlar, sonra Musa (aleyhisselam) ile sonra da Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ile.”[1]
Hadisin istigaseye delalet veçhi şu şekildedir: İlk olarak insanlar Allah’tan (celle celalühü) başka hiç kimsenin kaldıramayacağı çok büyük bir sıkıntının içindeyken bile Allah (celle celalühü) ile değil Allah’tan başka varlıklarla istigase yapmaktadırlar. Şayet böyle bir istigase şirk olsaydı Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Allah (celle celalühü) katındaki fazilet ve üstün konumunu ispat eden bu sözlerinin arasına böyle şirk içeren sözler ekler miydi? Bütün müminler asırlardır bu hadis-i şerifi okumakta ve onu, Efendimizin kıyamet günü Allah’ın izni ve yardımıyla insanlara yardım edeceği şeklinde anlamaktadırlar. Dolayısıyla muhaliflerin Allah dışındaki herhangi bir varlıkla istigase yapan kişileri şirke ve dalalete nispet etmeleri nasıl mümkün olabilir? İnsaf, vasıfların en hayırlısıdır.
2. Delil: Osman b. Huneyf (radıyallahu anh) Hadisi
Osman b. Huneyf’ten (radıyallahu anh) şöyle rivayet edildi: “Kör bir adam Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) geldi ve ona, ‘Allah’a dua et bana şifa versin’ dedi. Resulullah, (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘dilersen dua edeyim, dilersen de sabret, sabretmen senin için daha hayırlıdır’ buyurdu. Adam ise dua etmesini istedi.” Osman b. Huneyf (radıyallahu anh) rivayetin devamında dedi ki: “Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ona abdest almasını, uzuvlarını güzelce yıkamasını ve şu lafızlarla dua etmesini emir buyurdu: ‘Ey Allah’ım! Ben senden rahmet peygamberi olan elçin Muhammed hürmetine istiyor ve onun hürmetine sana yöneliyorum.
Muhakkak ki ben seninle (Peygamberimizle) bu sıkıntımı gidermesi için rabbime yöneldim. Onu bana şefaatçi kıl.’”[2]
Hadisin istigaseye delalet veçhi şu şekildedir: Adam duada Resulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) önce Allah’a (celle celalühü) vesile kılmakta, yani onunla tevessül yapmakta, bunun hemen peşine ise doğrudan Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) hitap ederek onunla istigase yapmaktadır. İşte bu rivayetin istigasenin cevazına delil olma veçhi, Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) adama, duada kendisine hitap etmek suretiyle istigase yapmasını emretmesidir.
3. Delil: Utbe b. Gazvân (radıyallahu anh) Hadisi
Utbe b. Gazvân’dan (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Sizden biri bir şey kaybettiği zaman ve civarında yardımcı bulamayıp yardıma ihtiyacı olduğu zaman şöyle desin: ‘Ey Allah’ın kulları! Bana yardım edin, Ey Allah’ın kulları! Bana yerdim edin. Ey Allah’ın kulları! Bana yardım edin.’”[3]
Hadisin istigaseye delalet veçhi şu şekildedir: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), eşyasını kaybeden kişilere, Allah’ın (celle celalühü) kullarına nida etmelerini ve onlardan yardım talep etmelerini emretti. Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yapılmasını emrettiği bu şey istigasenin ta kendisidir. Bu emir istigasenin cevazına delalet eder.
İmam et-Taberânî (rahimehullah) bu hadisi rivayet ettikten sonra şu ifadeleri kullanır: “Bu, tecrübe edildi.”[4]
Burada meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için İmam et-Taberânî’nin (rahimehullah) istigase tecrübesini aktaralım: Ebü’l-Minkarî’den (rahimehullah) şöyle rivayet edildi: “Ben, Taberânî ve Ebü’ş-Şeyh Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) haremi Mescid-i Nebevîdeydik. Orada meşgul olurken acıktık. Akşam vakti geldiğinde Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kabrine gittim ve ‘açlık bizi vurdu Ya Resulallah!’ dedim. Geri döndüğümde Ebü’ş-Şeyh bana dedi ki; ‘otur artık, ya rızık var ya ölüm.’” Ebü’l-Minkarî (rahimehullah) kıssanın devamını şöyle aktardı: “Ben uyudum. Ebü’ş-Şeyh ve Taberânî ise bir şeyle meşgullerdi. Kapıya ehl-i beytten biri geldi ve kapıyı çaldı. Yanında her birinde içi dolu büyük zembil olan iki kişi vardı. Oturduk ve yedik. Kalan yemekleri götüreceklerini zannetmiştik fakat gittiler ve kalanları bize bıraktılar. Yemeği bitirdiğimizde ehl-i beytten olan o kişi dedi ki: ‘Ey kavim! Allah Resulüne şikayette mi bulundunuz? Zira ben onu rüyamda gördüm ve size bir şeyler getirmemi emretti.’”[5]
Şüphe: Bazı muhalifler bu delilimize, hadiste geçen “Allah’ın kulları” ifadesinden kastedilenin melekler olduğunu söyleyerek itiraz etmektedirler.
Cevap: Hadisteki “Allah’ın kulları” ifadesine getirdikleri bu tevil onların lehine hiçbir delil teşkil etmemektedir. Çünkü bu lafızla kastedilen kişiler melekler olabileceği gibi melek dışındaki varlıklar da olabilir. Yani hadiste bu lafızların manasını meleklerle sınırlandırmayı gerektirecek hiçbir karine bulunmamaktadır. Eğer hadisteki bu lafızlardan meleklerin kastedildiğini kabul etsek bile bizim, istigasenin cevazına dair yaptığımız istidlal hala geçerlidir. Çünkü muhaliflere göre, meleklerle istigase yapıp onlara hitap etmek suretiyle onlardan yardım talep etmek de şirktir.
[1] Buhari, es-Sahîh, (1474).
[2] Tirmizi, es-Sünen, (3578); İbn Mâce, es-Sünen, (1385); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned (28/478/1724).
[3] Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, (17/117/290).
[4] Bu satırları tercüme eden kişi olarak ben de bu hadisle amel edip faydasını gördüm, tecrübe ettim.
[5] İbn el-Cevzî, el-Vefâ bi-Ahvâli’l-Mustafa, (2/559).