Tasavvuf Kütüphanesi

“Levâmi‘u Envâri’l-Kulûb fî Cevâmi‘i Esrâri’l-Muhibbi ve’l-Mahbûb” İncelemesi

Tasavvuf Kütüphanesinden Kitap Tanıtımları (2)

لوامع أنوار القلوب

في جوامع أسرار المحب والمحبوب

“Levâmi‘u Envâri’l-Kulûb

fî Cevâmi‘i Esrâri’l-Muhibbi ve’l-Mahbûb”

Giriş

Tasavvuf tarihinde her tarikatın veya sufinin kendisiyle temayüz ettiği nazarî veya amelî bir tasavvuf düşüncesi vardır. Gümüşhânevî (rahimehullah) birtakım mutasavvıfların hususiyetlerini şu şekilde örneklendirir; Şâh-ı Nakşibend’de (kuddise sirruhu) vahdet, fena ve istiğrak denizine atılmak, Abdülkadir Geylânî’de (kuddise sirruhu) imdat ve tasarruf kuvveti, Muhyiddin İbn Arabî’de (kuddise sirruhu) irfan ve kemal, Necmeddin Kübra’da (kuddise sirruhu) vecd ve cezbe vs…[1]

Buna binaen başta Mevlâna Celaleddin Rûmî (kuddise sirruhu) olmak üzere İmam Ahmed Gazâlî ve Fahreddîn Irâkî (rahimehumallah) gibi birtakım sufilerin hususiyeti de ilâhî aşk ve muhabbettir.

Tasavvuf tarihinde sevgi, aşk, ilâhî aşk, muhabbet, muhabbetullah, şevk, üns, bâde ve şürb gibi ıstılahlar ile tabir edilen bu hal, tarihte birçok tasavvuf kitabında özel olarak incelenmiştir. En eski sufilerin bile bu konudaki beyanları nakledilmiş ve klasik eserlerde bu konuya hususi olarak ihtimam gösterilmiştir. Nitekim İran ve Türk edebiyatında oluşan ve birçok mutasavvıf şairin eser verdiği “Leyla ve Mecnun” geleneği bu ihtimamın bir neticesidir.

O kadar ki bazı alimler bu konuya dair özel eserler telif etmişlerdir. İşte bu yazımızda inceleyeceğimiz eser, bu konuya dair telif edilmiş kadim tasavvuf kaynaklarından biri olan İbn Şeyzele’nin (ö. 494/1100 rahimehullah) “Levâmiu Envâri’l-Kulûb” isimli eseridir.

Müellifin Tanıtımı

Aynı zamanda Eşarî kelamcısı, Şafi Fakihi ve edip olan müellifin tam adı Ebu’l-Me‘âlî Azîzî b. Abdülmelik el-Cîlî el-Bağdâdî’dir. Doğum tarihi net olarak bilinmese de 449/1057 senesinde vefat eden Ebû Osmân es-Sâbûnî’den (rahimehullah) hadis dinlediğine göre bu tarihten önce doğmuş olmalıdır.[2]

Doğum yeri olan İran’ın Gilan Eyaletine nispetle el-Cîlî[3], ömrünün çoğunu Bağdat’ta geçirmesi ve orada kadılık yapması sebebiyle el-Bağdâdî nispetini almıştır. Konumuz olan kitabının sonundaki bir beytinden Arap asıllı olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Gilan’da doğması ve büyümesi sebebiyle Farisî olması muhtemeldir.

Müellif, “Şeyzele” lakabı ile meşhurdur. Babasının da bu lakaba sahip olması sebebiyle yer yer İbn Şeyzele diye de anılır. İbn Hallikân (rahimehullah) İbn Şeyzele hakkında ciddi malumata sahip olmasına rağmen bu lakabın manasını bilmediğini ifade eder. [4]

Başta İmam Kuşeyrî (rahimehullah) olmak üzere birçok hocası ve talebesi olan Şeyzele’nin (rahimehullah) ulûmu’l-Kur’ân, hadis, vaaz ve tasavvufa dair birçok eseri vardır. Bunlardan bir tanesi de bu yazıda konumuz olan Levâmi‘ adlı muhabbete dair eseridir.

Levâmi‘u Envâr’ın Özellikleri

Kitabı tahkik eden Enes eş-Şerfâvî’nin de belirttiği üzere kitabın genel olarak şu özelliklerini sayabiliriz;

  • Muhabbete dair Sufilerin sözlerine ulaşmak için birincil bir kaynak olması.
  • Müellifin şiirlerini görmek için müracaat edilebilir olması. Zira müellif eserde, diğer şairlerden naklettiği şiirlerin yanı sıra kendisine ait beyitleri de bolca zikretmektedir.
  • Bazı sözlerin veya şiirlerin kime ait olduğu veya olmadığı hakkında bilgi vermesi.
  • Diğer kaynaklarda bulamayacağımız ve müellifin Kuşeyrî ve ed-Dâmegânî (rahimehumallah) gibi hocalarından nakil yapması.
  • Hicri beşinci yüzyıla kadar tasavvufta muhabbete dair oluşan müktesebatın büyük bir bölümünü bir arada mürettep olarak sunması.
  • Meseleleri tasavvuf, tevhid ve edebiyatı güzel bir şekilde cemederek ele alması.
  • İnsanın kalbindeki Allah ve peygamber sevgisi fitilini ateşlemeye gayret etmesi.[5]

Bunların yanı sıra müellif, işlediği her konuya dair hikayeler ve kıssalar aktarmaktadır. Öyle ki son derece belagat ve fesahat içeren bir hamdele-salvele mukaddimesinden sonra, daha kitabın ismini ve konusunu zikretmeden bile üç tane hikâye anlatmaktadır. Kitabı bu üslup üzere devam ettireceğini söyleyen müellif, bunu Cüneyd-i Bağdâdî’nin (kuddise sirruhu) şu sözüyle temellendirir: “Hikayeler Allah’ın ordularından bir ordudur ki onlar ile müridlerin kalpleri kuvvetlenir.”[6]

Eserin Muhtevası

Daha sonra müellif kitabı on bölüme ayırır. Bu bölümlerin başlıkları şu şekildedir:

  • Sevenlerin Kalplerinin Halleri ve Sırlarının Özellikleri.

Bu bölümde aşıkların, yaptıkları ve söylediklerinden her zaman mesul tutulamayacağından bahsedilmektedir. Zira aşıklara muhabbet hali galip gelir de kavil ve fiillerinde kasıt ve tercih bulunmayabilir. Bu bölümde anlatılan hikayelerden birine göre Süleyman (aleyhisselam) zamanında erkek bir serçe, dişi bir serçeyle Hz. Süleyman’ın (aleyhisselam) sarayının kubbesinde çiftleşmek istedi. Dişi serçe buna razı olmayınca erkek serçe: “Neden razı değilsin, istesem şu kubbeyi Süleyman’ın başına yıkarım” dedi. Süleyman (aleyhisselam) bu sözü duyunca serçeyi çağırdı ve neden böyle söylediğini sordu. Serçe “ey Allah’ın peygamberi! Ben aşka düşmüşüm, aşıklar sözlerinden mesul olmazlar” deyince Süleyman (aleyhisselam) “evet, doğru söyledin” dedi.[7]

  • Muhabbetin Manaları ve Muhakkik Alimlerin Bu Konudaki İhtilafı.

Bu konuda aslın, Kur’an sünnet ve icmâ‘ olduğu ifade edilerek başlayan bölümde genel olarak “İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler” (Bakara 165) ayetinden yola çıkarak kafirlerin putlarına olan muhabbeti ile müminlerin Allah’a olan muhabbeti arasındaki farklar birkaç maddede muhtelif rivayet ve hikayelerle desteklenerek anlatılır. En bariz fark şudur ki kafirlerin sevgisi, kendileri gibi mekan ve cihete hapsedilmiş bir cisme karşı olduğundan cinsin cinsine sevgisidir ve çok normaldir. Acayip ve zor olan ise bir müminin, hiçbir konuda kendisi gibi olmayan, görmediği ve hakikatini kavrayamadığı Allah’ı sevmesidir. İşte gerçek sevgi budur.

Bu farklardan bahsedilirken Allah tarafından gelen bela ve imtihanların mümin için nimet olduğu konu edilir ve şu hikaye geçer: Ali b. Saîd dedi ki: “Abadan’da üzerini eşekarıları sarmış kör ve cüzzamlı bir adam gördüm. Kendi kendime “onu müptela kıldığı sıkıntıdan beri koruyan, onun gözünden sakladığı şeyleri benim gözüme açan Allah’a hamd olsun” diye dua ederken bir ara (sara hastalığından kaynaklı olarak) düşüp yere serildiğini gördüm. Bir baktım ki topal imiş. Kendi kendime “İnna lillah ve inna ileyhi raciun! Hem kör hem topal hem cüzzamlı ve sara hastası!” diye içimden geçirdim. Tam o esnada başını kaldırdı ve dedi ki: “Ey mükellef! Sana ne oluyor da sevdiğim ile arama giriyorsun? Bırak bana ne yaparsa yapsın.” Sonra (Allah Teala’ya hitap ederek) şöyle dedi: “Ey Allah’ım! İzzet ve celaline yemin olsun ki beni parça parça kessen, belaları sağanak sağanak üzerime yağdırsan da sana karşı ancak ve ancak sevgim artar!”.

  • Sevenlerin Hallerine Dair Hadis ve Eserler.

Bu bölümde müellif, geçmiş Sufilerin hikayeleri ve hikmetli sözleri ile destekleyerek incelediği 11 hadisi ele alır.

  • Usûl Alimlerine Göre Muhabbet.

Bu bölümde irade, rahmet, muhabbet, gazap ve saht gibi kavramlar ve farkları ele alınır.

  • Muhabbet Kelimesinin Arapçadaki Kökü.

  • Muhabbetin İsim ve Sıfatları.

Bu bölümde muhabbetin diğer isimleri olan mika, meveddet, hullet, muhabbet, tevk, şevk, aşk, vimak, niza, sababe ve heva kavramları ve bunların arasındaki farklar ele alınır.

  • Vecd Sahiplerine Göre Muhabbetin Hakikati.

Bu bölümde 113 sufinin muhabbet tarifi detaylı bir şekilde incelenir. Kitabın en uzun bölümü bu kısımdır. Burada tarifi incelenen Sufiler şunlardır:

Fuzayl b. İyaz, İbrahim b. Edhem, Zünnun-ı Mısrî, Bişr-i Hâfî, Serî es-Sakatî, Hâris-i Muhâsibî, Şakîk-i Belhî, Bâyezîd-i Bistâmî, Ebû Süleyman ed-Dârânî, Maruf el-Kerhî, Hâtim el-Esam,  Ahmed b. Ebi’l-Havârî, Ahmed b. Hadraveyh,  Yahya b. Muaz er-Râzî, Ebû Hafs en-Nîsâbûrî, Hamdûn el-Kassâr, Mansur el-Bûşencî, Ahmed el-Antâkî, Abdullah el-Antâkî, Ebû Türâb en-Nahşebî, Cüneyd-i Bağdâdî, Ebu’l-Hüseyin en-Nûrî, Ebu Osman el-Hîrî, Ahmed b. el-Cellâ, Ruveym-i Bağdadi, Yusuf er-Razi, Şâh Şucâ‘-ı Kirmânî, Semnûn, Amr b. Osman el-Mekkî, Sehl et-Tüsterî, Muhammed b. el-Fadl el-Belhî,  Hakim-i Tirmizi, Ebu Bekir el-Varrâk, Ebu Said el-Harrâz, Ali b. Sehl el-İsfahânî,  Ebu’l-Abbas İbn Mesrûk,  Ebu Abdillah el-Mağribî, Ebu Ali el-Cûzecûnî, Muhammed b. Ebi’l-Verd, Ahmed b. Ebi’l-Verd, Ebu Abdillah es-Siczî, Ebu Muhammed el-Cerîrî, İbn Atâ el-Edemî, Mahfuz en-Nîsâbûrî,  Tahir-i Makdisî, Ebu Ömer ed-Dimeşkî,  Ebu Bekir et-Tirmizî,  İbrahim Havâs, Ebu Muhammed el-Harrâz er-Râzî, Bünân-ı Hammâl, Ebu Hamza el-Bağdâdâ, Ebu Hüseyin el-Varrâk, Ebu Bekr el-Vâsitî, Hallâc-ı Mansûr, Ebu’l-Hasen es-Sâiğ, Mimşâd-ı Dîneverî, İbrahim el-Kassâr, Hayr en-Nessâc, Ebu Hamza el-Horasânî, Abdullah es-Subeyhî, Ebu Cafer en-Nîsâbûrî, eş-Şiblî, el-Murtaiş,  Ebu Ali Rûzbârî, Ebu Ali es-Sakafî,  Abdullah b. Muhamed en-Nîsâbûrî,  Ebu’l-Hayr el-Ekta‘,  Ebu Bekir el-Kettânî, Ebu Yakub en-Nehrecûrî, Ebu’l-Hasen el-Müzeyyin,  Hüseyin b. Kâtib, Ebu’l-Hüseyin b. Bünân, Ebu Bekir el-Ebherî, Muzaffer el-Kırmiseini, Ebu Hüseyin Fârisî, Ebu İshak el-Kırmisîni, Hüseyin b. Yezdâniyâr,  Ebu İshak b. Müvelled,  Ebu Abdillah el-Basrî, İbn Alyân, Ahmed b. Ebî Sa‘dan, Ebu Said İbnu’l-A‘rabî, Ebu Amr ez-Zeccâcî, Cafer el-Huldî, Ebu Abbas es-Seyyârî, Ebu Bekir ed-Dukkî,  Ebu Muhammed eş-Şarânî, İsmail b. Nüceyd, Ebu’l-Hasen el-Bûşencî, İbn Hafif, Bündar, Ebu Bekir et-Tâmestânî, Ebu Abbas ed-Dîneveri, Ebu Osman el-Mağribî, Ebu’l-Kâsım en-Nasrâbâzî, Ebu’l-Hasen el-Husrî, Ebu Abdillah Turûğbezî, Ebu Abdillah Rûzbârî, Ebu’l-Hasen es-Sayrafî, Ebu Bekir eş-Şebehî, Ebu Bekir el-Ferrâ, Ebu Abdillah el-Mukrî, Ebu’l-Kâsım el-Mukrî, Ebu Muhammed er-Râsibî, Ebu Abdillah ed-Dîneverî, Ebu Yakub es-Sûsî, Ebu Sehl ez-Zevzenî, Ebu Abdillah el-Kureşî, Ebu Ali ed-Dekkâk, Ebu Talib el-Mekkî, İbn Semnûn el-Bağdâdî, Ebu Abdirrahman es-Sülemî, Ebu Abdillah ed-Dâmegânî, Ebu’l-Kâsım el-Kuşeyrî.

  • Muhabbetin Şartları, Rükünleri ve Delilleri.

Bu bölümde muhabbetin şartları, parçaları, rükünleri, delilleri ve durumlarından bahsedilmektedir.

  • Muhabbetin Hallerinin Değişmesi.

Bu bölümde muhabbetin on mertebesinden ve tafsillerinden bahsedilir ki şunlardır; ülfet, sadakat, meveddet, heva, şağaf, aşk, hullet, teteyyüm, veleh. Bu mertebelerden her birinin üç menzili vardır.

  • Kitaptaki Eksiklerden Dolayı Akıl Sahibi Okuyuculardan Özür.

Bu son bölümde de müellif kitapta noksan bıraktığı hususlardan dolayı okuyuculara özür beyan etmektedir.

Son olarak kitabın iki baskısı vardır.

Biri de Enes Muhammed Adnan tarafından tahkik edilen Daru’t-Takva baskısı olup, diğeri Ahmed Sıdkı tarafından tahkik edilen Daru’-Nineva baskısıdır.


[1]  Bkz. Gümüşhânevî Ahmed Ziyâeddin, Câmi‘u’l-Usûl, Mısır, 1901, s. 5-6.

[2]  Bkz. es-Sübkî, Tabakât, Thk. Mahmud et-Tenâhî, Hecer, Baskı: 2, Mısır, V/235.

[3]  Sübkî (rahimehullah) Şeyzele’nin Gilanlı olup da Eşarî olan nadir insanlardan olduğunu ifade eder. Bkz. es-Sübkî, a.g.e, V/235.

[4]  Bkz. İbn Hallikân, Vefeyâtu’l-A‘yân, Thk. İhsan Abbas, Dâru Sâdır, Baskı: 1, 1968, Beyrut, III/26.

[5]  Bkz. Şeyzele, Levâmi‘, Thk. Enes Muhammed Adnan eş-Şerfâvî, Dâru’t-Takvâ, Baskı: 1, 2021, s. 44-45 (muhakkıkın mukaddimesi).

[6]  Bkz. el-Kuşeyrî, er-Risâle, Thk. Enes Muhammed Adnan eş-Şerfâvî, Dâru’l-Minhâc, Baskı: 1, 2017, s. 469.

[7]  Bkz. Şeyzele, a.g.e, s. 88.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu