Makaleler

Nesefîler

 

 

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله رب العالمين والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين

Birbirleriyle Karıştırılması Muhtemel Bazı Hanefi Nesefî’ler

Nesefî kelimesi, “Nesef denilen yere ait” anlamında, ism-i mensûb bir kelimedir. Nesef, Ceyhûn ile Semerkand arasında bulunan büyük bir şehirdir.[1] Klasik kaynaklarda Nahşeb diye de anılan ve Özbekistan sınırları içerisinde bulunan Nesef, günümüzde Karşı adıyla anılmaktadır. Bağrından her alanda pek çok ilim adamı çıkmıştır. Burada İslamî ilim ve tasniflerde, isim ve eserlerini çok kez duyduğumuz Hanefî mezhebine mensub beş kişi hakkında kısa bilgiler vermeye çalışacağız. Zira genelde hepsine Nesefî denildiği için kendilerine ait karşımıza çıkan bazı eserlerin, zihinlerde hangi Nesefî’ye ait olduğu karıştırılabilmekte, zihin tarafından hemen algılanamamaktadır. Eser-müellif ilişkisindeki böyle bir sorunu hafifletmesi amacıyla deriz ki:

Nesefî nisbetiyle, Hanefî tabakâtı içerisinde birbirleriyle karıştırılması veya eser-müellif ilişkisinde hataya sebep olabilecek beş isim, zamansal sıralamaya göre şu şekildedir:

MEKHÛL EN-NESEFÎ

1- Ebû Mutî‘ Mekhûl b. el-Fazl en-Nesefî (أبو مطيع مكحول بن الفضل النسفي) (v. 318 h.): Meşhur el-Lü’lüiyyât adlı eserin sahibi.

Hadis hâfızı, imam, rahhâl (seyyah), büyük fakih ve tasnif ehlindendir.[2] İleride zikredilecek olan Ebu’l-Muîn en-Nesefî’nin atalarındandır.[3] Abdülkadir el-Kureşî, Mekhûl b. el-Fazl en-Nesefî ve Mekhûl en-Nesefî diye iki ayrı şahıs zikretmektedir.[4] es-Sünen sahibi Ebû İsâ et-Tirmizi, Ahmed b. Hanbel’in oğlu Abdullah ve Dâvud ez-Zâhirî gibi âlimlerden rivayette bulunmuştur.[5]

Bilinen eserleri şunlardır:

  • eş-Şu‘â‘ (الشُّعاع): Fıkıhla ilgili bir eserdir. Günümüze ulaşmamıştır.
  • Fazlü Sübhânellâh (فضلُ سبحان الله): Viyana’da bulunan bir nüshasından söz edilmektedir.[6]
  • el-Lüʾlüiyyât (الؤلؤيات): Elli kadar ahlâkî-tasavvufî konuyu ele alan bir eserdir. Konular, hadisler, İslam ve Tasavvuf büyüklerinin sözleri ve bazı ibretli kıssalarla işlenmiş, zaman zaman şiirlere de yer verilmiştir.
  • er-Red alâ ehli’l-bida’ ve’l-ehvâ (الرد على أهل البدع والأهواء): Fırka geleneğinin zamanımıza ulaşan en eski çalışmasıdır. “Yetmiş üç fırka” rivayeti esas alınarak hazırlanmıştır. Ana fırkalar Harûriyye, Revâfız, Kaderiyye, Cebriyye, Cehmiyye ve Mürcie diye altıya ayrılmış, her fırkanın on iki kolu verilerek sayı yetmiş ikiye, kurtuluşa erecek “cemaat” grubuyla da yetmiş üçe tamamlanmıştır.

EBÜ’L-MUÎN EN-NESEFÎ

2- Ebü’l-Muîn en-Nesefî (أبو المُعِين النسفي) (438-508): Meşhur Tebsiratü’l-Edille, Bahrü’l-Kelâmve et-Temhîd eserlerinin sahibidir.

Tam adı, Meymûn b. Muhammed b. Muhammed b. Mutemid b. Muhammed b. Muhammed b. Mekhûl b. el-Fazl en-Nesefî’dir. Görüldüğü üzere bir önceki Mekhûl en-Nesefî’nin soyundan gelmektedir. Ebü’l-Muîn en-Nesefî, hicri 438’de doğmuş, yetmiş yaşında iken 508’de vefat etmiştir.[7]

Talebeleri arasında Necmeddin Ebû Hafs en-Nesefî ve Alâüddin es-Semerkandî gibi büyük zatlar vardır. Ebü’l-Muîn en-Nesefî, İmam Mâtürîdî’nin kurduğu ehlisünnet mezhebini geliştiren, Mâtürîdî düşünceyi sistemleştiren ve ikinci kurucu mevkiinde bir kimsedir. Mâtürîdiyye’nin köklü bir Sünnî kelâm medresesi haline gelmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Özellikle Tebsıratü’l-Edilleadlı eseriyle, Mâtürîdiyye mezhebi için, Eş’ariyye’de Bâkillânî’nin yaptığına benzer bir hizmet ifa etmiştir.[8]

Ebü’l-Muîn en-Nesefî, fıkıh, hadis, tefsir ve diğer ilimler haricinde yalnızca kelam ilminde, Mâtürîdî mezhebinde -başkaları bulunmakla beraber- meşhur üç zattan[9] ilki ve üçü arasında Mâtürîdî mezhebi adına en çok eser telif eden kişidir.

Ebü’l-Muîn en-Nesefî, kelâm ilmi dışında tefsir ve fıkıh alanında da önemli bir âlimdir. Nitekim Alâeddin es-Semerkandî, İmam Mâtürîdî’nin Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân’ına yazdığı şerhin aslında hocası Ebü’l-Muîn ile Te’vîlât derslerindeki açıklamalarından oluştuğunu ve bunların kaybolmalarını önlemek için, uzun uzadıya değil de kısa ve öz bir anlatımla, ifadelerde de bir takım sadeleştirme ve kolaylaştırma yaparak, Şerḥu Teʾvîlâti’l-Ḳurʾân adlı bir kitapta toplayıp kendisine nisbet ettiğini belirtmektedir.[10] Fakat Ebü’l-Muîn en-Nesefî diğer ilimler yanında daha çok kelâm ilmi ile meşgul olup kelâm ilimde temâyüz etmiştir.

Eserleri:

  • Bahru’l-Kelâm (بحر الكلام): Gençlik dönemlerinde yazdığı muhtasar bir kelam kitabıdır. Diğer iki kelam kitabına göre telif içeriği açısından en kolayıdır.[11]
  • et-Temhîd (التمهيد): Bahru’l-Kelâm’dan biraz daha zordur ve Tebsıratü’l-Edille’nin bir özeti mahiyetindedir.
  • Tebsıratü’l-Edille fî Usûli’d-Dîn (تبصرة الأدلة في أصول الدين): Kelâma dair en hacimli; geniş, derin ve ince detaylı eseridir. İmam Mâtürîdî’nin Kitâbü’t-Tevhîd adlı eserinin şerhi niteliğindedir.
  • el-İfsâd li Hude‘i Ehli’l-İlhâd (الإفساد لخدع أهل الإلحاد): Bâtıniyye’nin, muhataplarını etkilemek amacıyla kullandığı yöntemleri (hiyel) eleştirdiği bir eserdir.[12]
  • Îzâhü’l-Mahacce fî Kevni’l-Akli Hucce (إيضاح المَحجَّة في كون العقل حُجَّة).[13]
  • Şerhu’l-Câmi’i’l-Kebîr (شرح الجامع الكبير): İmam Muhammed eş-Şeybânî’nin eseri üzerine yaptığı bir şerhtir.[14]

et-Temhîd’i neşreden Habîbullah Hasan Ahmed, Ebü’l-Muîn en-Nesefî’ye Kasîdü’l-Kavâ’id fî İlmi’l-Akâid (قصيد القواعد في علم العقائد) diye adıyla bir eser nispet etmektedir.[15] Fakat bu eserin, et-Temhîd’in bir nüshası[16] olduğu ortaya çıkmıştır.

EBÛ HAFS EN-NESEFÎ

3- Necmeddin Ebû Hafs en-Nesefî (نجم الدين أبو حفص النسفي) (461-537): Meşhur Akâidü’n-Nesefîadlı eserin sahibidir.

Tam adı, Ömer b. Muhammed b. Ahmed en-Nesefî es-Semerkandî’dir. Hicri 461’de Nesef’te doğmuş, 537’de yetmiş altı yaşında Semerkant’ta vefat etmiştir. Akâidü’n-Nesefî diye meşhur eserin sahibidir.

Ebû Hafs en-Nesefî’nin, çok sayıda hocadan ders aldığı, 550 hocadan hadis naklettiği ve haklarında Ta’dâdü Şüyûhi Ömer adıyla bir eser yazdığı kaydedilmektedir. Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî ve Ebü’l-Muîn en-Nesefî hocaları arasındadır. Çok sayıda hadis ezberlemesi sebebiyle Hâfız ünvanı almıştır.[17] Mekke’de Cârullah ez-Zemahşerî ile görüştüğü belirtilmiştir. Sem’ânî ile de muasırdır.

Talebeleri arasında, el-Hidâye müellifi Burhâneddin el-Merğînânî, Ebû Hafs el-Akîlî, Ahmed b. Musa el-Keşşenî ve kendi oğlu Ebu’l-Leys en-Nesefî gibi isimler bulunmaktadır.

Ebû Hafs en-Nesefî, daha çok fıkıh, hadis, tefsir ve usulle meşgul olmakla beraber, hocası Ebü’l-Muîn kadar olmasa da kelam ilmiyle de meşgul olmuştur. Buna rağmen yazdığı Nesefî Akâidi, her yere yayılmış ve herkes tarafından kabul görmüştür.

Eserleri:

  • Akâidü’n-Nesefî (عقائد النسفي): Nesefî’ye ününü veren eserlerin başında gelmektedir. Tebsıratü’l-Edille’nin bir fihristi mahiyetindedir.[18] Şerhleri arasında en meşhuru et-Teftâzânî’nin Şerhu’l-Akâid’idir.
  • el-Manzûmetü’n-Nesefiyye (المنظومة النسفية)[19]: İslâm hukuk tarihinde manzum fıkıh kitabı yazma geleneğinin ilk örneği veya ilk örneklerinden biridir. Ayrıca Hanefi mezhebine ait ilk hilâf çalışmalarından biridir. Hicrî 504’te yazılmıştır. 2666 beyittir. On bölümden oluşmakta ve her bölümde bir imamın diğer imamlarla olan ihtilafları sıralanmaktadır. Çok sayıda şerhi bulunmaktadır.[20] Eseri, Ebü’l-Berekât en-Nesefî de el-Müstasfâ fî Şerhi Manzûmeti’n-Nesefî fi’l-Hilâf adıyla şerh etmiştir.
  • et-Teysîr fi’t-Tefsîr (التيسير في التفسير): İmam Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân’ı ile Abdülkerim el-Kuşeyrî’nin Letâifü’l-İşârât’ını ana kaynak almıştır.
  • el-Kand fî zikri ulemâi Semerkand (القند في ذكر علماء سمرقند): Mâverâünnehir ulemasının biyografilerine dair bir eser olup, yirmi cilt olduğu söylenmiştir. Günümüze sadece muasır baskılara göre bir veya birkaç ciltlik bir kısmı ulaşmıştır.
  • Tılbetü’t-Talebe fî Istılâhâti’l-Fıkhiyye (طلبة الطلبة في اصطلاحات الفقهية): Fıkıh terimleri sözlüğüdür.
  • Tuhfetü’l-Mülûk (تحفة الملوك): Hanefi fıkhına göre yazılmış muhtasar bir ilmihaldir.

BURHANEDDİN EN-NESEFÎ

4- Burhâneddin en-Nesefî (برهان الدين النسفي) (600-687): Cedel ilminde meşhur el-Fûsûl adlı eserin sahibidir.

Tam adı Muhammed b. Muhammed b. Muhammed en-Nesefî’dir. Hicrî 600’de doğmuş, seksen yedi yaşında iken 687’de vefat etmiştir. İmam Azam Ebû Hanife’nin (rahimehullâh) türbesinin yanına defnedilmiştir.

Talebeleri arasında İbnü’l-Fuvatî, Birzâlî ve Şiiler’den el-Hillî bulunmaktadır. Kadılkudât Celâleddin Ahmed b. Hasan b. Enûşirvân’a ilm-i hilâf okutmuştur.

Burhâneddin en-Nesefî, daha çok kelâm, cedel ve hilâf ilimlerinde yazdığı eserlerle tanınmış, Hanefî olmasına rağmen itikatta Eş’arî mezhebini benimsemiştir. Felsefi ilimlerde de kendisini yetiştirmiştir. Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî metoduna karşı Amidî metodunu[21] benimsemiştir.

İbn Sinâ’nın el-İşârât ve’t-Tenbîhât’ına şerh yazmasına rağmen felsefeye mesafeli durup kelâm ilminde Gazzâlî ve Râzî çizgisinde olmuştur. Cüneyd-i Bağdâdî’den nakiller yapması ve Hallâc-ı Mansûr’un sünnî olduğunu savunması tasavvufa dair olumlu bir tavrı olarak değerlendirilmiştir.

Eserleri:

  • el-Fusûl fî İlmi’l-Cedel (الفصول في علم الجدل): Cedel ilmine dair en meşhur eseridir[22].
  • Menşeü’n-Nazar (منشأ النظر): el-Fusûl’den sonra yazılmış olup, onun muhtevasını oluşturan temel konuları ana hatlarıyla ele almıştır. Bizzat müellif tarafından el-İntişâr fî Şerhi Menşei’n-Nazar adıyla şerh edilmiştir.[23]
  • en-Nikâtü’z-Zarûriyyetü’l-Erba’îniyye (النقاط الضرورية الأربعينية): İmam Azam Ebû Hanîfe ile İmam Şâfiî arasındaki kırk ihtilâflı mesele ele alınıp cedel metoduyla tartışılmıştır. Bizzat kendisi bu eseri şerh etmiştir.
  • Muhtasaru Nihâyeti’l-Ukûl (مختصر نهاية العقول): Fahreddin er-Râzî’nin eserinin hülâsası olup, Nesefî’nin en hacimli eseridir.
  • el-Vâzıh (الواضح): Fahreddin er-Râzî’nin Mefâtîhu’l-Gayb’ının hülâsasıdır.

Bazı kimseler tarafından Akâidü’n-Nesefî, Burhâneddîn en-Nesefîye ait olduğu ileri sürülse de Teftâzânî, Kâtib Çelebî gibi pek çok kimse bu eserin Necmeddin en-Nesefî’ye ait olduğu yönündedir.

EBÜ’L-BEREKÂT EN-NESEFÎ

5 – Hâfizüddîn Ebü’l-Berekât en-Nesefî (أبو البركات النسفي) (620-710): Meşhur Tefsîrü’n-Nesefî’nin sahibidir.

Tam adı, Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd en-Nesefî’dir. Tahmini olarak hicrî 620’lerde Nesef’te dünyaya gelmiştir. Bağdat’tan memleketine dönerken 710’da Hûzistân eyaletinin Îzec (bugünkü Mâlülemir) şehrinde vefat etmiştir.

Mutasavvıf Fâryâbî’nin talebesi Şemsüleimme es-Kerderî’nin yetiştirdiği talebelerden ders almakla beraber en çok Hamîdüddin ed-Darîr’den faydalanmış ve hocası vefat edene kadar yanından ayrılmamıştır. Kerderî’nin yeğeni Hâherzâde Bedreddîn el-Kerderî de hocaları arasındadır.

Talebeleri arasında Hanefî büyüklerinden es-Siğnâkî, İbnü’s-Sââtî gibi isimler bulunmaktadır.

Ebü’l-Berekât en-Nesefî, İslâmi ilimlerin hemen hemen her dalında eser vermiş, bunların bir kısmı Hanefî çevrelerde çok etkili olmuş ve kabul görmüştür. Tabiri caizse ne yazsa mayası tutmuştur. Bunun altında yatan sebep de eserlerini medrese öğrencileri için sistematik bir biçimde yazması olsa gerektir.

Ebü’l-Berekât en-Nesefî, bazılarına göre içtihat bazılarına göre temyiz yetkisine sahip bir fıkıh âlimidir. Ayrıca tasavvufî yönüne işareten de “zâhidlerden biriydi[24] ifadesiyle anılmıştır.

Eserleri:

  • el-Müstasfâ (المستصفى): Ebü’l-Kâsım Muhammed b. Yusuf es-Semerkandî’nin el-Fıkhü’n-Nâfî’ (en-Nâfî) adlı eserinin şerhidir.
  • el-Musaffâ (المصفَّى): Necmeddin en-Nesefî’nin el-Manzûme’sinin şerhidir. Hicri 670’te tamamlanmıştır.
  • el-Vâfî (الوافي): Orta büyüklükte bir eser olup, Şâfii ve Mâlikîler’in görüşlerine de rumuzlarla yer verilmiştir.
  • Kenzü’d-Dekâik (كنز الدقائق): Hanefî mezhebinin temel metinlerinden biridir. el-Vâfî’nin özetidir.
  • el-Kâfî fî Şerhi’l-Vâfî (الكافي في شرح الوافي): el-Hidâye’nin eksik ve muğlak bıraktığı yönlerini el-Câmi’u’l-Kebîr, ez-Ziyâdât, Nazmü’l-Hilâfiyât, el-Asl ile beraber bazı vâkıât ve fetâvâ kitaplarından yararlanarak telif edilmiştir. Hicrî 684’te tamamlanmıştır.
  • Menârü’l-Envâr (منار الأنوار): Hanefî fıkıh usulü tarihinde üzerine en fazla çalışma yapılan eserdir. Pezdevî ve Serahsî’nin usullerini özetleyip Pezdevî’nin tertibine bağlı kalmıştır.
  • el-Münevver fî Şerhi’l-Menâr (المنور في شرح المنار): el-Menâr’ın kısa şerhidir.
  • Keşfü’l-Esrâr fî Şerhi Menâri’l-Envâr (كشف الأسرار في شرح منار الأنوار): el-Menâr’ın uzun şerhidir.
  • Şerhu’l-Müntehâb fî Usûli’l-Mezheb (شرح المنتخب في أصول المذهب): Ahsikesî’nin yazdığı muhtasar fıkıh usulüne dair bir şerh.
  • el-Umde (العمدة): Necmeddin en-Nesefî’nin Akâid’den büyük ölçüde etkilenmekle birlikte ondan biraz daha ayrıntılıdır. Medrese öğrencileri için giriş niteliğindedir.
  • el-İ’timâd fi’l-İ‘tikâd (الاعتماد في الاعتقاد): el-Umde’nin şerhidir. Hicrî 698’de tamamlanmıştır.
  • Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâikü’t-Te’vîl (مدارك التنزيل وحقائق التأويل): Meşhur Tefsirü’n-Nesefî’dir.

 

[1] Hamevî,Şihabeddin Yâkût b. Abdullah er-Rûmî, Mu’cemü’l-büldân, Dârü Sâdır, Beyrut, 2. Baskı, 1995, c. 5, s. 285.

[2] Zehebî, Şemseddin Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymaz, Siyer-i a’lâmi’n-nübelâ, tahkik: Şuayb Arnaût gözetiminde muhakkik bir grup, Müessesetü’r-Risâle, 3. Baskı, 1405/1985, c. 33, s. 15; Zehebî, Târihu’l-islâm, tahkik: Dr. Beşşar Avvâd Maruf, Dârü’l-Ğarbi’l-İslâmî, 1. Baskı, 2003, c. 7, s. 348; Şemseddin İbnü’l-Ğazzî, Ebü’l-Me’âlî Muhammed b. Abdürrahman b. el-Ğazzî, Dîvânü’l-islâm, tahkik: Seyyid Kesrevî Hasan, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût-Lübnân, 1. Baskı, 1411/1990, c. 4, s. 123.

[3] Ebu’l-Hasenât el-Leknevî, Muhammed b. Abdülhayy, el-Fevâidü’l-behiyye, tashih ve talik: Muhammed Bedreddin Ebû Ferâs en-Na’ânî, Dârü’s-Sa’âde, Mısır, 1. Baskı, 1324, s. 216.

[4] el-Kureşî, Abdülkâdir b. Muhammed b. Nasrullah, el-Cevâhirü’l-muziyye, Mir Muhammed Kütüphâne, Karaçi, c. 2, s. 180. el-Kureşî’nin iki zata dair ifadeleri ise şu şekildedir:

Mekhûl b. el-Fazl en-Nesefî: Ebû Mutî’, el-Lü’lüiyyât (الؤلؤيات) sahibi, (Meşhur Ebu’l-Muîn Meymûn en-Nesefî’nin dedelerinden) Ebu’l-Muîn Muhammed’in babası ve Ahmed b. Ebi’l-Bedî’in dedesidir.

Mekhûl en-Nesefî: eş-Şu’â’ adlı bir kitabı vardır. Bu kitapta, Ebû Hanife (rahimehullâh)’ın: “Kim, rükûya gitmeden önce ve rükûdan kalktıktan sonra ellerini kaldırırsa namazı fasid olur. Zira bu hareket, amel-i kesirdir” dediğini zikretmiştir. es-Sığnâkî, en-Nihâye’de bunu bu şekilde zikretmiştir. Burhâneddin İbn Mâze, el-Muhît’te (Ebu’l-Me’âlî Mahmud b. Ahmed b. Abdülaziz el-Buharî, tahkik: Abdülkerim Sâmî el-Cendî, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnân, 1. Baskı, 1424/2004, c. 1, s. 399): “Mekhûl, Ebû Hanife’den” diyerek bu meseleyi zikretmiş, fakat eş-Şu’â’ (الشعاع) diye bir kitap ismi vermemiştir. Hocamız Kâdı’l-kudât Ebu’l-Hasen derdi ki: “Bu rivayeti yapan râvî bilinmemektedir”. Kıvâmüddîn el-Etkânî, el-Hidâye üzerine çalışmasında, Mekhûl en-Nesefî’nin, el-Lü’lüiyyât eserinin sahibi olduğunu ifade etmiştir. el-Kureşî’nin sözü bitti.

Takî et-Temîmî, zann-ı galibine göre bu iki zatın aynı kişi olduğunu ifade etmiş ve ikisine tek terceme-i hal yapmıştır. Bkz. Takiyyüddin b. Abdülkadir et-Temîmî ed-Dârî el-Ğazzî, et-Tabakâtü’s-Seniyye, Abdülfettah Muhammed Hulv, Dârü’r-Rifâ’î, terceme no: 2531.

[5] Zehebî, es-Siyer, c. 15, s. 33.

[6] Fuat Sezgin, Târihü’l-türâsi’l-arabî, ta’rib: Mahmud Fehmi Hicâzî, Câmi’atü’l-İmam Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye, 1411/1991, c. 4, s. 34.

[7] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, c. 11, s. 119.

[8] Yazıcıoğlu, Mustafa Said, Mâtürîdî ve Nesefî’ye Göre İnsan Hürriyeti Kavramı, İstanbul, 1992, s. 14-17.

[9] Diğer ikisi; Necmüddin Ebû Hafs en-Nesefî ve Hâfizüddîn Ebu’l-Berekât en-Nesefî’dir.

[10] Alâüddin es-Semerkandî, Şerḥu Teʾvîlâti’l-Ḳurʾân, Süleymaniye Kütüphanesi, Hamidiye Koleksiyonu, no: 176, vr. 1/b.

[11] Bilinen iki şerhi vardır: Hasan b. Ali el-Makdisî’ye ait Ğâyetü’l-merâm fî şerhi Bahri’l-kelâm ve Ahmed b. Mahmud el-Buhârî’ye ait Şerhu Bahri’l-kelâm.

[12] Ebü’l-Muîn en-Nesefî, Meymûn b. Muhammed b. Muhammed, Tebsıratü’l-edille, tahkik: Hüseyin Atay, Ankara, 2004, c. 2, s. 837.

[13] Ebü’l-Muîn en-Nesefî, et-Temhîd, tahkik: Abdülhay Kâbil, Kâhire, 1407/1987, s. 52.

[14] Kâtip Çelebî, Hac Halife Mustafa b. Abdullah, Keşfü’z-Zünûn, Mektebetü’l-Müsennâ, Bağdad, 1941, c. 1, s. 570.

[15] et-Temhîd, tahkik: Habibullah Hasan Ahmed, Kahire, 1406/1986, Giriş, s. 43.

[16] İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, AY, no: 268.

[17] Kendisinden yazılı icazet alan Sem’ânî tarafından, rivayetlerinde hatalar bulunduğu, senedlerdeki isimleri değiştirdiği veya düşürdüğü hususunda eleştirilmiştir. Bkz. Es-Sem’ânî, Ebû Sa’d Abdülkerim b. Muhammed b. Mansûr, tahkik: Mün3ire Nâcî Sâlim, Riâsetü Düyûni’l-Evkâf, Bağdad, 1395/1975, c. 1, s. 527-529. Ayrıca Bağdat’ta Tatvîlü’l-Esfâr li Tahṣîli’l-Ahbâr (تطويل الأسفار لتحصيل الأخبار) adlı eserini okuttuğu, birçok kişinin kendisinden hadis naklettiği ifade edilmiştir. Bkz. İbnü’n-Neccâr, Zeylü Târihi Bağdâd, tahkik: Mustafa Abdülkadir Ata, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1. Baskı, 1417, c. 20, s. 99.

[18] Kâtip Çelebî, Keşfü’z-Zünûn, c. 1, s. 337.

[19] Kaynaklarda ve kütüphane kayıtlarında el-Manzûme fi’l-hilâfiyyât, Manzûme fi’l-hilâf, Manzûmetü’l-Hilâfiyyât, Manzûmetü’n-Nesefî fi’l-hilâf, Nazmü’l-Hilâfiyyât ve el-Muʿtekad fi’l-hilâf gibi adları ile de anılmaktadır.

[20] Bazıları şunlardır: Alâüddin el-Üsmendî: Avnü’d-dirâye ve muhtelifü’r-rivâye, Ebü’l-Mehâmid el-Efşencî: Hakāʾiku’l-Manzûme, Tâceddin ez-Zevzenî: Mülteka’l-bihâr min münteka’l-ahbâr, Hattâb Karahisârî: el-Kâfî fî şerhi Nazmi’l-Hilâfiyyât li’n-Nesefî, İbn Dihkân en-Nesefî: Şerhu Manzûmeti’n-Nesefî fi’l-hilâfiyyât, Radiyyüddin el-Hamevî: el-Cevâhirü’l-manzûme.

[21] Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî, cedel konusunda sadece nas, icmâ ve kıyasa dayanan delillerin kullanılması gerektiğini savunmuştur. Buna karşı ortaya çıkan Amidî metodu ise, hangi ilme ve konuya ait olursa olsun delil niteliği taşıyan bütün bilgilerle istidlâl edilebileceğini benimsemiştir.

[22] Bazı kaynaklarda Mukaddime fi’l-Hilâf, Fusûlü’n-Nesefî fî İlmi’l-Cedel adıyla kaydedilmiş, Taşköprizâde bunu Fusûlve Mukaddime diye iyi ayrı eser olarak göstermiştir. Bkz. Taşköprizâde, İsâmüddin Ebü’l-Hayr Ahmed b. Mustafa b. Halil, Miftâhu’s-Sa’âde, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnân, 1. Baskı, 1405/1985, c. 1, s. 281.

[23] Kâtip Çelebi, Ekmeleddin el-Bâbertî’nin de Menşeü’n-Nazar’ı şerh ettiğini söylemiştir. Bkz. Keşfü’z-Zünûn, c. 2, s. 1861.

[24] el-Kureşî, el-Cevâhirü’l-Muziyye, c. 2, s. 294.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu