MakalelerTefsir

Kur’an Ehlinin “Edep”leri -3-

İmam Nevevi’nin (rahimehullah) et- Tibyan fî Âdâbi Hameleti’l-Kur’an’ından alıntıladığımız bundan önceki yazılarımızda Kur’an-ı Kerim okumanın ve ezberlemenin fazileti, Kur’an ehline ikram etmek ve onlara eziyet etmekten geri durmaktan bahsetmiş, Kur’an hocası ve talebelerinin “edep”lerinin bazılarından söz etmiştik. Onları okumak için buraya tıklayabilirsiniz.  Şimdi ise geri kalan edepleri anlatacağız.

Kur’an Hocası ve Talebesinin “Edep”leri

Öğretmenin Hükmü

İlim öğrenmek isteyen tâliplere ilmi öğretmek farz-ı kifayedir. Eğer buna elverişli tek kimse bulunursa bizzat onun öğretmesi farz olur. Öğretecek birden fazla kişi bulunur da hiçbiri öğretmezse hepsi günahkâr olur. Birtakımları öğretir ise diğerlerinden sorumluluk düşer. Eğer böyle birden fazla kişi bulunması durumunda belli bir hocadan ilim talep edilir de o da öğretmezse en zahir olan görüşe göre bu kişi günahkâr olmazsa da eğer bir mazereti yoksa mekruh işlemiş olur.

Muallimin Talebeye İlim Öğretmeye Hırslı Olması

Hocanın zaruri olmayan dünyevi meşgaleleri bırakıp talebeye bir şeyler öğretmeye dair hırslı olması, ders verirken kalbini meşgalelerden arındırıp tamamıyla derse odaklanması, onlara dersi anlatmaya istekli olup her bir öğrencisine kabiliyetine göre aktarması, fazla almaya istidadı olamayana aşırı gitmemesi, kabiliyeti olana da eksik vermemesi gerekir. Zaman zaman onların ezberlerini dinlemesi, içlerinden seçkin olanları -kendilerini beğenme gibi bir fitneden korkmadığı müddetçe- medh-ü sena etmesi yaraşır.

Derslerinde eksiklik yapan talebeyi -dersi bırakmasından endişe etmedikçe- latif bir üslupla uyarır. Derslerinde üstünlük gösterenlere de haset etmemelidir. Zira haset haramdır. Hem de evladı konumunda olan talebesine bunu nasıl yapar?! Şüphesiz onun elde ettiği sevaplar ahirette kendine de dönecek, dünyada ise övgülerden o da nasibdâr olacaktır.

Eğer izdiham olursa sırasıyla grup-grup derslerini alır. Bazıları sırasını verirse onları önce alır. Yine talebeye güler yüzlü, mütebessim bir halde yaklaşıp hallerini ara sıra sormalıdır. Onlardan derse gelmeyenleri de takip etmelidir.

Niyeti sahih ve sağlam değil diye hiçbir ilim tâlibini geri çevirmemelidir.

Süfyan b. Uyeyne (rahimehullah) şöyle demiştir: “Onların ilim talep etmesi (başlı başına) bir niyettir.[1]

Yine ulemadan bazısı şöyle demiştir: “İlmi başka şeyler için talep ettik ama sonunda Allah rızası için oldu.”[2]

Muallimin Dikkat Etmesi Gereken Edepler

Hoca abdest alarak güzel ve temiz elbiselerini giyip vakur bir şekilde kıbleye yönelerek ders vereceği yere oturmalıdır. Oturacağı yere varınca iki rekât nafile namaz kılar. Eğer mescidde ders veriyorsa zaten bu namaz (tahiyyetü’l-mescid) sünnet olduğu için daha kuvvetlidir.

Ders verirken boş şeylerle uğraşmaz, gözlerini sağa sola çevirmez. İster bağdaş kurarak isterse de başka şekilde oturabilir. Ancak Abdullah b. Mesud (Radıyallahu Anh)’ın mescidde ders verirken diz üstü oturduğu rivayet edilmiştir.

İlmi Aziz Tutmak

Kuvvetli “edep”lerden ve muhafaza edilmesi gereken hususlardan birisi de ilmi talebenin yanına götürerek zelil etmemektir. Öğrenen kimse halife bile olsa bu doğru değildir. Bilakis talebe hocasının bulunduğu yere gidip ondan ilim almalıdır. İlmi böyle şeylerden korumak gerekir. Nitekim selef-i sâlihîn böyle yapmış olup bu hususta birçok meşhur kıssa nakledile gelmiştir.

İlim Talebesinin “Edep”leri

Geride ilim öğreten hoca için zikrettiğimiz bütün edepler aynı zamanda öğrenenin de dikkat etmesi gereken edeplerdir. Ayrıca şunlara da dikkate etmesi gerekir:

-Tahsilinden alıkoyacak şeylerden uzak durmalı,

-Kalbini bütün pis şeylerden ve havâtırdan temizlemeli ki Kur’an’ı, hıfzını ve faydasını elde edebilsin. Nitekim Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Dikkat ediniz bedende öyle bir et parçası vardır ki o düzgün olursa bütün beden düzgün olur. O bozulursa bütün beden fesada uğrar. Agah olun işte o kalptir.”[3]

Nasıl ki tarlaya ekin ekebilmek için arazi temizlenirse ilim öğrenmek için de kalbin temizlenmesi gerekir.

İlim öğrenen şahıs hocasından yaşça büyük, nesebi ve takvası daha güzel olsa bile ona tevazu göstermeli ve edebine riayet etmelidir. Unutmamalıdır ki hocasına gösterdiği tevazu ile onun seviyesine yetişebilecektir. Yine üstadına itaat etmeli, işlerini istişare edip onun sözlerini akıllı bir hastanın, usta mahir bir doktorun tavsiyelerini kabul etmesi gibi dikkate almalıdır.


[1] Darimi, Sünen, No: 370; Hatib el-Bağdadi, el-Cami li Ahlakı’r-Ravi, No: 207.

[2] İbn Abdilberr, Câmiu Beyânü’l-İlm (1376); Hatib el-Bağdadi, el-Cami li Ahlakı’r-Ravi, No: 207

[3] Buhari, Sahih, No: 52; Müslim, Sahih, No: 1599

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu