Soru-Cevap

İlah Varsa Dünyada Neden “Kötülük”ler Var? 3/3

Kötülük Problemine Cevap 3/3

Kötülük problemi serimizin bir önceki yazısını okumak için tıklayınız.

Bu meselenin sonuna gelirken değinmek istediğimiz üç nokta kaldı;

1. Kur’an-ı Kerîm’de Bu Dünyada Kötülük Yaşanmayacak Diye Bir Ayet Yok

Bu soru bir Müslümana sorulduğunda ilk önce, “Acaba Kur’an’da çelişki mi var? Allah kötülük, musibet olmayacak dedi de tersi mi çıktı?” gibi vehimlere düşebilir. Halbuki Kur’an’da bu dünyanın imtihan yeri olduğuna ve dolayısıyla musibetlerin yaşanacağına dair onlarca ayet mevcuttur. Birkaç tanesini zikretmekle iktifa edelim;

“Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.”  (Bakara,156)

“Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.” (Hac, 35)

Dolayısıyla bu dünyada hastalık, musibet, ölüm, eziyet Müslüman için sürpriz bir durum değil. Başta Peygamberimiz (aleyhissalatü vesselam) olmak üzere sahabe-i kiram en büyük eziyetlere maruz kalmadılar mı? Bu dava uğruna canını verip şehit olmadılar mı? Ama hiçbiri başımıza neden bunlar geliyor diye endişe etmedi ve bunu bir problem olarak tartışmadı. Çünkü onlar, dünyanın bir imtihan yeri olduğunun farkındaydılar.

2. İslâmî Perspektiften Baktığımızda Musibetlere Gerçekten Kötü Diyebilir Miyiz?

Biz burada farklı bir bakış ortaya koyarak diyoruz ki musibetler kötü olmak bir yana, sabredildiği takdirde iyi şeylerdir. Zira Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) birçok hadisinde bunu değinmiştir. Birkaç tane misal verecek olursak;

“Bir Müslümana herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunsa, hatta kendisine bir diken bile batsa, mutlaka Allah bunları onun günahına kefaret yapar.”[1]

“Müminin durumu ne acayiptir başına hayr gelse hamd eder ve bundan ecir alır. Aynı şekilde başına musibet gelse buna sabreder ve ecir alır.”[2]

Görüldüğü üzere Müslümanın başına gelecek problemler sabredildiğinde avantaja çevrilebilecek durumlardır. Dolayısıyla kötülük problemi, Müslümanlar için bir problem değildir. Belki cenneti kazanmalarına vesile olacak imkanlardır.

3. İyilikler %99 iken, Kötülükler Sadece %1 Seviyesindedir

Hepimiz her gün üzücü haberler duyuyoruz seller, cinayetler, hastalıklar, ölümler… Tabii olarak bunlar bizleri mahzun ediyor. Fakat hayatı sadece haber kanallarından ibaret görmemeliyiz. Haberlerde ilgi çekmesi için normalin dışında yaşanan hadiseler gösteriliyor.

Halbuki yıllarımız deprem olmadan geçiyor ve biz bunun farkında olmuyoruz. Ama 25 saniye deprem olunca; “Allah neden bunlara müsaade etti?” diyoruz. Peki senelerce 1 saniye bile deprem olmadı. Bunu hiç düşündük mü?

Hastalıklardan dolayı her gün yüzlerce insanın ölmesi bizi ziyadesiyle müteessir etmesine rağmen sağlıklı olup da ölmeyen milyonları hiç aklımıza getirdik mi?

Dünyanın muhtelif bölgelerinde savaşların olması bizi tedirgin ediyor lakin kâhir ekseriyetinde barışın hâkim olması ne kadar mutlu etti?

Kurduğunuz tüm iyilik-kötülük terazilerinde iyiliklerin çok daha fazla olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Hatta her gün yaşatılan insanlar ile ölenleri, doğal afet olan yerler ile olmayanları oranlasak %99 a karşı %1 gibi bir netice elde ederiz. O %1 de insanların “şükür” gibi bir vazifeyi unutmaması için bırakılmaktadır.

Kötülükler her zaman %1 seviyesindedir ama şeytan bizim tüm dikkatimizi oraya çekmekte ve algılarımızı kapatmaktadır. Sadece %1 yüzünden yaratıcının -haşa- merhametsiz olduğunu bize söyletmeye çalışmaktadır. Halbuki bu meselede sorulacak asıl soru “İlah varsa kötülük neden var?” yerine “İlah yoksa iyilik neden bu kadar fazla?” olmalıdır. Zira ezici üstünlük her zaman iyiliktedir.

Özet olarak kötülük problemini imtihan, hikmet, irade, kötülüğün izafi oluşu, tahayyül, eşyanın zıttı ile anlaşılması gibi başlıklarda ele alıp cevaplamaya gayret gösterdik. Girişte 2, son tarafta da 3 mühim meseleye vurgu yapmaya çalıştık. Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.


[1] Buhârî, Sahîh, No: 5641

[2] Müslim, Sahîh, No: 2999

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu