FıkıhMakaleler

Cumhur Ulemanın Taklit Anlayışı (Taklit Serisi -5- Son)

Taklidin Kısımları

Taklit Serisi -4- yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

“Taklit”in Kısımları

Cumhur ulema taklidi, mütebahhir alim ve avamın taklidi olmak üzere iki başlık altında değerlendirir. Mütebahhir alim, içtihat mertebesine ulaşmamış fakat şer‘i ilimleri, alanında mütehassıs kimselerin yanında tahsil etmiş daha sonra uzun bir müddet, ilimde kök salmış alimlerin gözetimi altında ders okutmuş kimsedir. Bu vasıfları haiz olan kimse, kendisinde oluşan fıkhî meleke ile belirli şartlar çerçevesinde taklid etmiş olduğu imamın görüşü ile amel etmeyebilir. Fakat avam tabakası için böyle bir şey mümkün olmadığından, tâbi olduğu imamın görüşleri dışına çıkamaz.

Mütebahhir Alimin “Taklit”i

Yukardaki vasıfları zikredilen bir alimin mezhep içerisinde herhangi bir görüşü tercih edebileceği hususunda alimler arasında ittifak vardır. Mezhep dışında bir görüşü taklid etmesi de iki türlü olabilir. Ya kendi mezhebi dışında bir mezhebi taklid eder yahut mezhebine muhalif bir hadis ile amel eder.

  • Bu vasıflara sahip bir alim, kendi mezhebi dışında dört mezhepten bir mezhebin görüşü taklid etmek istediği takdirde şartlarını yerine getirmek üzere taklid etmesi caizdir. Sözgelimi Hanefi olan bir alim seferde namazı cemetme meselesinde Şafii mezhebini taklid etmek isterse şartlarına uygun yapması durumunda bir beis olmayacaktır. Nitekim İbn Abidin Haşiye’sinde bunu açıkça ifade etmiştir.[1]
  • Mütebahhir alimin mezhebine muhalif bir hadis ile amel etmesi hususunda da birçok görüş nakledilmiştir. Biz, Şah Veliyyullah ed-Dihlevi’nin ve Hakimü’l-Ümme et-Tehanevî’nin görüşleri üzerinden meseleyi değerlendirmeye çalışacağız.

ed-Dihlevî’nin (rahimehullah) Tespiti

Şah Veliyyullah ed-Dihlevi şöyle der:

“Mütebahhir olan alim, mezhebine muhalif bir sahih hadisi tespit ettiği zaman, mezhebin görüşünü terk edip o hadis ile amel edebilir mi? Bu mesele, uzun tartışmalara yol açmıştır. Bu konuda Hizânetü’r-Rivâyât isimli eserin sahibi Düstûru’l-Mesâkîn isimli kitaptan naklederek meseleyi şu şekilde açıklamıştır:

  1. Görüş: Bu kişi içtihada ehil olmadığından dolayı [sahih de olsa] mezhebine muhalif olan hadisle amel etmesi caiz değildir. Zira bu kişi o hadisin mensuh, müevvel veya zahirine hamledilmiş muhkem[2] bir hadis olduğunu bilemez.
  2. Görüş: Nasları bilen ve onların sıhhatini muhaddislerin bizatihi kendilerinden öğrenen veya onların kitaplarından okuyup anlayabilen dirayet sahibi bir alimin, mezhebine muhalif dahi olsa bu hadisler ile amel etmesi caizdir. Bu görüş cumhur ulemanın görüşüdür.[3]

et-Tehânevî (rahimehullâh) ve Beş Şart

 Hakîmü’l-Ümme et-Tehânevî ikinci görüşün beş şart ile caiz olabileceğini dile getirir.

  1. Yukarıda beyan edilen vasıfları haiz mütebahhir âlim olması.
  2. Mezhep imamının içtihadına muhalif olarak tespit ettiği hadisin, bütün alimler katında sahih olarak kabul edildiğini kesin olarak bilmesi. Şöyle ki bazı müçtehitler bir hadisi sahih kabul ederken diğerleri sahih olarak kabul etmeyebilir. Buna binaen müçtehitler arasında bu hadisin sahih olduğuna kanaat getirenler onunla amel edecek, zayıf olduğuna hükmedenler ise amel etmeyecektir. Netice olarak herhangi bir müçtehit, bir hadisi zayıf olduğundan dolayı terk ediyorsa müçtehit olmayanın o hadisle amel etmesi caiz değildir.
  3. Bu hadise muarız ayet veya sahih hadis bulunmaması.
  4. Hadisten kastedilen mananın açık olması. Çünkü bazı hadisler birden fazla doğru manaya ihtimal ederler. Müçtehit ise bu muhtemel manalardan birini belirler. Bu durumda mukallit, “müçtehidin görüşü sahih hadise muhaliftir” diyerek tâbi olduğu imamın tercih ettiği ihtimali terk ederek bir diğer ihtimale yönelmemelidir. Zira taklidin manası, kendisinde birden fazla doğru mana barındıran şer‘i delilde, müçtehidin anlayışını kendi anlayışına tercih etmektir. Bu durumda müçtehidi taklid etmek hadise aykırı tutum sergilemek sayılmayacaktır.
  5. Bu alimin hadisten yola çıkarak tercih edeceği görüşün dört mezhebin dışında olmaması. Zira biz dört mezhepten çıkılması durumunda meydana gelecek fesadı önceki satırlarda izah etmiştik.[4]   

Avamın “Taklit”i

Avam tabakasını “İslami ilimlere dair hiç bilgisi olmayan veya az bilgi tahsil etmiş zümre” olarak tanımlayabiliriz. Dört mezhep uleması arasında avam tabakasının bir müçtehide yahut bir fakihe sorarak amel etmesinin vacip olduğunda ittifak vardır.

Netice

Netice olarak, cumhur ulemaya göre mütebahhir alimin, şartlarına riayet ederek başka bir mezhebin görüşü ile amel etmesi caizdir. Hadisle amel etmesi ise beş madde ile mukayyet olarak caizdir.

Allah Teala en doğrusunu bilir.


[1] İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, I, 382.

[2] Muhkem ve Müevvel Usûl-ü Fıkıh terimidir. Muhkem, neshe ve değişime ihtimali olmayan lafızdır. Örneğin Efendimizin “Cihat kıyamet gününe kadar devem edecektir” ifadesinde “kıyamet gününe” kadar kaydı ile hadis muhkem olmuştur. Zira nesih ihtimali ortadan kalkmıştır. Müevvel ise belli bir düşünce sonucunda müşterek (eş anlamlı) kelimelerden bir mananın tercih edilmesidir. (Cürcâni, et-ta‘rifât, Dâru’l-Kütübü’l-Arabi, s.263-304.

[3] Dihlevi, el-İkdü’l Cîd, s.21-23.

[4] Burada sayılan dört şart Hakimü’l-Ümme et-Tehânevî’nin el’İktisât fi’t-Taklîdi ve’l-İçtihât isimli eserinden, beşinci şart ise Dihlevî’nin el-İkdü’l-Cîd isimli eserinden alınmıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu