Soru-Cevap

Cuma Namazı Geçmiş Tüm Günahlara Kefaret midir?

Bismillâhirrahmânirrahîm

Soru: Cuma namazı geçmiş tüm günahlara kefâret midir?

Cevap: Müslümanlar katında Cuma namazı, bayram namazı; cuma günü ise bayram günü hükmündedir. Cuma günü, içerisinde bulunduğu Cuma namazı ve günü itibariyle pek çok önem ve değere sahiptir. Bu değerlerden bir tanesi de Cuma namazının günahlara kefaret olmasıdır.

Bu hususta Peygamber Efendimiz (sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem)’den nakledilen pek çok hadis-i şerif vardır. Bunlardan bir tanesi Ebû Hureyre (radıyallâhü anh)’ın Nebî (sallallâhü aleyhi ve sellem)’den naklettiği şu hadis-i şeriftir:

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: مَنِ اغْتَسَلَ، ثُمَّ أَتَى الْجُمُعَةَ، فَصَلَّى مَا قُدِّرَ لَهُ، ثُمَّ أَنْصَتَ حَتَّى يَفْرُغَ مِنْ خُطْبَتِهِ، ثُمَّ يُصَلِّي مَعَهُ، غُفِرَ لَهُ مَا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجُمُعَةِ الْأُخْرَى، وَفَضْلُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ.

Manası:

Bir kimse (güzelce) gusül abdesti alıp cuma namazına gelir ve kendisi için yazılmış olan (nafile) namazı kılar, ardından da imam hutbeyi bitirinceye kadar ses çıkarmadan dinleyip daha sonra imamla birlikte (Cuma) namazını kılarsa, iki cuma arasındaki ve fazla olarak üç günlük daha günahı bağışlanır.”[1]

Bu rivâyetin benzeri Selmâni Fârisî (radıyallâhü anh)’tan “koku sürmek ve iki kişinin arasını açmamak”[2] kaydıyla, Abdullâh b. Amr (radıyallâhü anhuma)’dan ise “herhangi bir kimseye eziyet etmemek”[3] gibi birtakım farklılıklar ile gelmektedir.

Büyük-Küçük Her Günaha Kefaret mi?

Zikrettiğimiz hadis-i şeriflerin zahirinden Cuma namazı ile ilgili iki şey söyleyebiliriz:

  1. Cuma namazı, büyük-küçük günah ayrımı olmaksızın mutlak olarak 2 Cuma arası ve fazladan 3 gün yani toplam 10 gün içinde olan günahlara kefarettir.
  2. Cuma namazı birtakım şartlar ile birlikte günahlara kefarettir.

Peygamber Efendimiz (sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem) birtakım şartlar ile Cuma namazının toplam 10 günlük günahları bağışladığını söylemiş ve günahlar ile ilgili büyük-küçük ayrımında bulunmamıştır. Dolayısıyla burada zikri geçen günahların büyük-küçük ayrımı olmadığından bütün günahlar olarak anlaşılması gayet muhtemeldir.

İbn Receb el-Hanbelî (rahmetullâhi aleyh) hadis-i şerifi şerh ederken burada kastedilen günahların “segâir” dediğimiz küçük günahlar olduğunu söylemiştir.[4] Bunun delili olarak Ebû Hureyre (radıyallâhü anh)’ın Peygamber Efendimiz’den (sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem) naklettiği şu hadisi zikretmiştir:

عن أبي هريرة رضي الله عنه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يقول: الصلوات الخمس، والجمعة إلى الجمعة، ورمضان إلى رمضان – مُكفرات ما بينهن إذا اجتنب الكبائر

Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz, Cuma (namazı) diğer cumaya kadar ve Ramazan diğer Ramazan’a kadar olan günahlara kefarettir.”[5]

Hadis-i şerifte açıkça Cuma namazı ile ilgili olarak “büyük günahlardan kaçınma” şartı getirilmiştir. Dolayısıyla yukarıda zikrettiğimiz hadis-i şeriflerde mutlak olarak zikredilen günahların bağışlanması durumunun, büyük günahlar işlenmediği takdirde küçük günahların affedilmesidir.

Ulema, hadis-i şerifte zikredilen “büyük günahlardan kaçınma” şartı ile alakalı ihtilaf etmiş olsa da cumhurun görüşü hadis-i şerifte geçen “günahlar”dan maksadın küçük günahlar olduğunu tercih etmektedir.[6]

Ayrıca “Cuma namazı” gibi “abdest” ve “namaz” gibi başka ameller sebebiyle de günahların bağışlandığı söylenen hadis-i şerifler mevcuttur. Bu hususta İbn Hacer el-Askalânî (rahmetullâhi aleyh) Cuma namazı ve benzeri hadis-i şeriflerde mutlak olarak gelen günahların bağışlanması şeklindeki hadislerin, az önce zikrettiğimiz “büyük günahtan kaçınma” hadis-i şerifi ile mukayyet olduğunu söylemiştir.[7]

Bununla beraber küçük ya da büyük herhangi bir günahı bulunmayan birisi, bu amellerden birisini işlemesi durumunda kendisine sevap yazılarak makamı yükseltilir.[8]

ومن الله التوفيق


[1] Müslim, Cuma, 2/587-588 no: (857-26-27); Ebû Dâvûd, Salât, no: (1050); Tirmizî, Cuma, no: (498); İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât, no: (1090).

[2] Buhârî, Cuma, hadis no: (910).

[3] Ebû Dâvûd, Salât, hadis no: (1113).

[4] İbn Receb el-Hanbelî, Fethu’l-Bârî, Dâru’l-Haremeyn, 8/114.

[5] (Müslim, Tahâret 16. Ayrıca bk. Müslim, Tahâret 14, 15)

[6] İbn Atıyye, Tefsîr, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 3/213; İbn Abdilber, et-Temhîd, Vüzâratü Umûmi’l-Evkâf, 4/48; Şerefüddîn en-Nevevî, el-Minhâc, Dâru İhyâ’i’t-Türâsi’l-Arabî, 3/112; İbn Battâl, Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, İbn Hacer el-Heytemî, el-Fethu’l-Mübîn, Dâru’l-Minhâc, s. 356.

[7] İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, Dâru Taybe, 2/372.

[8] Şerefüddîn en-Nevevî, el-Minhâc, Dâru İhyâ’i’t-Türâsi’l-Arabî, 3/113.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu