Bir Müfessirin Bilmesi Gereken İlimler
Kur’an-ı Kerim’i doğru bir şekilde izah etme ameliyesine tefsir, bu işi yapan alimlere de müfessir denmektedir. Peki müfessir olabilmek için hangi ilimlere ihtiyaç duyulmaktadır? Bu alanda yazılmış kitaplar var mıdır? Bu yazımızda bunları ele alacağız.
1- Lügat İlmi
Malum olduğu üzere Kur’an-ı Kerîm, Arapça indirilmiştir.[1] Bu sebeple her bir dili tercümelerden değil kendi asıl kaynaklarından, o dili kullanan nazım ve nesirde mahir kişilerden istifade ederek değerlendirmek gerekmektedir.
Lügat (sözlük) ilmi sayesinde az kullanılan, pek bilinmeyen lafızların manaları bilinir. Bir lafız bazen müşterek[2] olabileceği için, bu ilimden eser miktarda malumat sahibi olmak kâfi gelmeyebilir. Zira kişi müşterek lafzın bir manasını bilirken, kastedilen kelimenin diğer manası da olabilir. O halde Arap lügatini bilmeyen birinin Kur’an-ı Kerîm’i tefsir etmesi caiz değildir. Hatta bu kişi İmam Malik’in de (rahimehullah) dediği gibi ibreti alem için cezaya çarptırılır.[3]
Arapçada kelime; isim, fiil ve harften müteşekkildir. Harfler diğer ikisine nispetle daha az olduğu için onların manaları üstünde nahiv alimleri tafsilatlı bir biçimde konuşmuştur. Dolayısıyla harflerin manaları ve onunla alakalı mevzular nahiv kitaplarından alınırken[4] isim ve fiiller için lügat kitaplarına bakılmalıdır. Bu konuda yazılmış en hacimli kitap İbn Seyyid’in “el-Âlem fi’l-Lüga” isimli eseridir. Ardından Ezherî’nin “Tehzibü’l-Lüga”sı, İbn Sîde’nin “el-Muhkem”i, Cevherî’nin “es-Sıhah”ı zikredilebilir. Yalnızca fiiller hakkında ise İbn Kûtiyye’nin “el-Ef’al”ı ve onun mühezzebi sayılan ibn Katta’ın “el-Ef’al” isimli eseri bulunmaktadır.
2- Nahiv ve Sarf İlmi
Arapça kelimelerin müfred ve mürekkep hallerindeki konumlarıyla alakalı hükümlerin bilinmesi için de mutlaka nahiv ilmi bilinmelidir.
Nitekim Hasan-ı Basri’ye (rahimehullah) güzel konuşmak ve düzgün okumak için Arapçayı öğrenen bir adamın durumu sorulduğunda; “Güzel, onu öğrensin. Zira öyleleri var ki ayeti okuyor da ne dediğini anlamaktan aciz kalıp helake sürükleniyor” demiştir.[5]
Nahiv ilminin kurucusu kabul edilen Ebu’l-Esved ed-Düeli’nin bu ilmi kurmasına sebeb olarak şu kıssa anlatılmaktadır: “Bir gün kızı babasına şaşkınlığı kastederek (ما أحسنُ السماءِ) (mâ ahsenü’s-sema) (Gökyüzünde en güzel şey nedir?) demiş, babası da “yıldızlar” diye cevap vermiş. Bunun üzerine kızı “ben onu kastetmedim, ne güzel sema demek istedim” deyince Ebu’l-Esved “O zaman (ما أحسنَ السماءَ) (mâ ahsene’s-sema) demen gerekirdi” şeklinde mukabele etmiştir.[6]
Mütekaddim ulema tarafından nahiv ilmi hakkında yazılan en geniş eserlerin başında İmam Sibeveyh’in el-Kitab’ı gelir. Müteaahirunda ise İbn Mâlik’in Teshilü’l-Fevaid’i, Zemahşeri’nin el-Mufassal’ı en meşhur kitaplardandır. Sarf ilminde ise İbn Usfûr’un el-Mümti’i, İbn Hâcib’in “eş-Şafiye”si ve Ahmed b. Ali b. Mesud’un Merâhu’l-Ervah’ ı oldukça faydalıdır.
3- Belâgat (Meâni, Beyan ve Bedi‘) İlmi
Bir lafzın veya bir terkibin hangisinin daha güzel ve daha fasih olduğunu bilebilmeyi sağlayan belagat ilmi de müfessirin bilmesi gereken ilimlerdendir.
Meani ile; kelamı oluşturan terkiplerin, murad manayı ifade edebilmesi açısından bazı özellikleri bilinirken, Beyan ilmiyle değişik yollarla meramı ifade etmenin nasıl olacağı, Bedi‘ ile de kelamı güzelleştirmenin yolları bilinir.
Bu ilimde de istifade edilecek kaynaklar arasında Abdulkahir Cürcani’nin Esrâru’l-Belâga’sı, Sekkaki’nin Miftahu’l-Ulûm’u ve Hatib el-Kazvinî tarafından ona yapılan muhtasar eser Telhisü’l-Miftah sayılabilir.
4- Hadis İlmi
Mübhemin beyanı, mücmelin tebyini, sebeb-i nüzul ve neshi bildiren mevzular da hadis ilminden alınır.
Bu konulara yer veren başlıca hadis kitapları olarak; İmam Buhari ve İmam Müslim’in Sahihleri, Tirmizi’nin Cami’i, Ebu Davud, Nesai ve İbn Mace’nin Sünenleri, Tahavi’nin Şerhu Meani’l-Âsâr ve Şerhu Müşkili’l-Âsâr’ını zikredebiliriz.
5- Usulu Fıkıh İlmi
Umum-husus, ıtlak-takyid, emir ve nehyin delaleti gibi konular usulü fıkıh kitaplarından alınır. Aslında usul konularının çoğu lügat ilmine râcidir. Zira usulde, Arapların vazettiği şeyler üzerine konuşulur. Bunun yanı sıra aklî deliller ve mantık ilimleri ile de mezcolmuştur.
Fahreddin Razi’nin el-Mahsul’u, İbn Hâcib’in el-Muhtasar’ı, Şâtıbî’nin el-Muvafakat’ı ve Sadruşşeria’nın et-Tenkih’i başlıca usul kitaplarındandır.
6- Kelam İlmi
Allah hakkında kullanılması caiz olan, vacip olan ve imkânsız olan şeyler, nübüvvet, semiyyât gibi konular da kelam ilminde işlenmiştir. Bu hususta eskiden beri ulemamız birçok eser telif etmiş olup imamımız İmam Maturidi’nin “Kitabu’t-Tevhid”i, Fahreddin Razi’nin “el-Muhassal”ı, Sadeddin et-Taftazani’nin Şerhu’l-Akaid’i başlıca eserlerdendir.
Kelam ilmi zor bir ilimdir. Zira buradaki bir kayma -ki bundan Allaha sığınırız- müfessiri çıkmaza sokar hatta dünya ve ahiret hüsranlığına sebep olabilir.
7- Kıraat İlmi
Lafzın ziyadelik ve noksanlığı, hareke değişikliği, bir lafzın yerine diğerinin tercihi gibi mütevatir ve haber-i vahid olan çeşitli okuyuşlar da kıraat ilmi sayesinde bilinir. Bununla Kur’an’ın nasıl okunacağı ve ihtimal olan bazı vecihlerin diğerine tercihi bilinebilir.
İslam alimleri bu konuda da sayılamayacak kadar eser vermişlerdir. Yedi kıraat hakkında İbn Bâzeş’in el-İkna’ı, ed-Dâni’nin et-Teysir’i, on kıraatte ise, Şehrezûri’nin el-Misbâh’ı ve İbn Cezerî’nin en-Neşr’i en seçkin eserlerdir.
Bu konuda daha başka ilimler sayılmış olsa da bazıları zikrettiğimiz ilimlerin içine dâhildir. Bazıları ise ulemanın gerekliliği konusunda ihtilaf ettiği ilimlerdir.
KAYNAKÇA
- İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Tahkik: Abdullah b. Abdülmühsin, Dar Hecer, 1.baskı, 1997.
- Ebu Ubeyde, Fedailü’l-Kur’an, Kasım b. Sellam, Tahkik: Mervan Atiyye, Dar İbn Kesir, Beyrut, 1. Baskı, 1995.
- Ebu Bekir Beyhaki, Şuabü’l-İman, Tahkik: Abdulhamid Hamid, Meketebetü’r-Rüşd, 1. Baskı, 2003.
- İbn Asakir, Tarihü Dimeşk, Tahkik: Amr b. Garame, Daru’l-Fikr, 1995.
[1] Bkz. Yusuf, 2; Taha, 113; Zümer, 28; Fussilet, 3; Şura, 7; Zuhruf, 3.
[2] Birden çok manaya ihtimalli olan.
[3] Beyhaki’nin İmam Malik’ten yaptığı rivayette o şöyle demiştir: “Arap lügatlerini bilmeyen bir adama rastlarsam muhakkak onu cezaya çarptırırım”. Bkz. Beyhaki, Şuabü’l-İman, (2090).
[4] İbn Hişam’ın “Mugni’l-Lebîb” ile Muradi’nin “el-Cene’d-Dâni fi Hurufi’l-Meânî” bu konuda akla ilk gelen eserlerdendir.
[5] Ebû Ubeyde, Fedailü’l-Kur’an, s.350.
[6] İbn Asâkîr, Târihu Dimeşk, 25/190; İbn Kesîr, el-Bidaye, 12/127.