MakalelerTefsir

Kur’an’da Arapça Olmayan Lafız Var mı?

Kur’an-ı Kerim’in Arapça olarak indirildiğini biliriz. Lakin onda bulunan bütün kelimeler Arapça mıdır yoksa başka dillerden intikal eden lafızlar da bulunmakta mıdır? İşte bu konu ile ilgili olan kelimelere Muarrab denir. Muarrab, tam olarak “aslı itibariyle Arapça olmayan fakat Arapçalaştırılmış kelime” demektir. İşte yazımızın konusu bununla alakalıdır.

A-Kur’an’da Arapça Dışında Kelime Yoktur Diyenler

İmam Şafii, İbn Cerir et-Taberî, Ebu Ubeyde, Ebu Bekir İbni Arabi, İbn Faris Rahimehumullah ve ulemanın çoğuna göre Kur’an-ı Kerim’in tamamı Arapçadır.[1] Onda başka dilden hiçbir kelime bulunmamaktadır. Zira Mevla Teala Kur’an’da ﵟإِنَّآ أَنزَلۡنَٰهُ ‌قُرۡءَٰنًا ‌عَرَبِيّٗاﵞ [يوسف: 2]  “ Gerçekten Biz onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik!” ve ﵟوَلَوۡ جَعَلۡنَٰهُ ‌قُرۡءَانًا ‌أَعۡجَمِيّٗا لَّقَالُواْ لَوۡلَا فُصِّلَتۡ ءَايَٰتُهُۥٓۖ ءَا۬عۡجَمِيّٞ وَعَرَبِيّٞۗﵞ [فصلت: 44]  “Eğer Biz onu acemce bir Kur’ân yapsaydık, (bu sefer) elbette: “Onun âyetleri (, anlayacağımız bir dilde) iyice açıklansaydı ya! Bir yabancı (kitap) ve bir Arap (toplum), hiç (birbirine uygun) olabilir mi?!”” buyurmaktadır.

Ebu Ubeyde (rahimehullah) Mecazu’l-Kur’an isimli eserinde şöyle demektedir:

“Kur’an apaçık bir Arapça lisanıyla indirilmiştir. Her kim onda Arapça dışında bir şey olduğunu zannederse çok büyük bir laf etmiş olur.”[2]

İbn Faris rahimehullah: “Eğer Kur’an’da Muarrab (Arapça olmayan bir) lafız olsaydı şöyle düşünülebilirdi: Kur’an, Arapça olmadığı için Araplar onun benzerini getirmekten aciz kaldı.”[3]

Yani eğer Kur’an baştan sona Arapçadır demezsek Mevla Teala’nın “Eğer kulumuza indirmiş olduğumuz şey (in Bizim tarafımızdan gönderildiğin)den bir şüphe içindeyseniz, haydi siz de onun misli olan bir sûre (meydana) getirin ve Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın. Eğer (sözlerinizde) doğru kimseler olduysanız. Artık eğer yapamıyorsanız, zaten de asla yapamayacaksınız; o halde kâfirler için hazırlanmış olan o ateşten iyice sakının” ayetinde muhataplarına meydan okuması boşa düşmesi lazım gelirdi. Zira Kur’an, tamamen Arapça olmadığından Araplar onun benzerini getiremediler. Böyle olmasa idi getirebilirlerdi diye düşünmeye kapı açılırdı.

İbn Abbas Radıyallahu anhuma’dan rivayet edilen “Kur’an lafızlarının bazısı Farsça, Habeşçe veya başka dillerden gelen kelimelerdir” sözünü ise Taberi Rahimehullah şöyle izah etmiştir:

“Bu bahsedilen kelimelerde lügatler birbirine tevafuk etmiştir. Araplar, Farisiler ve Habeşliler aynı lafızlar ile konuşmuştur.”[4] Yoksa bu kelimeler asılları itibariyle Arapça değildir demek yanlış olur.

İbn Atıyye Rahimehullah: Kur’an’ın kendisi üzerine inmiş olduğu Arab-ı âribenin (halis, katışıksız Araplar) yaptıkları bazı seferlerde diğer lisanlar ile bazı karışmalar oldu. Böylece o lügatlerden birtakım kelimeler bazı değişiklikler ile Arap lisanına geçti. Araplar onları şiirlerinde ve aralarındaki konuşmalarda kullandı da bu kelimeler fasih Arapça mecrasına geçti. Kur’an da böylece nazil oldu.”[5]

Bazı alimler de şöyle demiştir: Bu kelimelerin tamamı katışıksız Arapçadır. Lakin Arap lügati o kadar geniştir ki koca alimlere bile bunların gizli kalması mümkündür. Zaten İmam Şafii de “lügati ancak peygamberler ihata edebilir (tamamına vakıf olabilir)” demiştir.[6]

B- Kur’an’da Arapça Olmayan Lafızlar Vardır Diyenler

Birtakım alimler de Kur’an-ı Kerim’de aslı itibariyle Arapça olmayan lafızlar bulunmaktadır demiş ve “Biz onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik” ayetine de şu manayı vermişlerdir: Nasıl ki Farsça bir kasidede Arapça olan bir veya birkaç lafız o kasideyi Farsça olmaktan çıkarmıyorsa, Kur’an’da bulunan az birkaç kelime de onu Arapça olmaktan çıkarmaz. Dolayısıyla Arapça olması gâlibi/ekseri itibarladır.

Yine bu alimler, nahiv alimlerinin mesela إبراهيم İbrahim kelimesinin gayri munsarif olduğunu anlatırken sebebinin alemiyet (özel isim olma) ve ucme (yabancı dilden geçmiş olma) olduğunu söylemeleri ile delil getirmiş, birinci gruptaki alimler ise “biz alemleri (özel isimleri) tartışmıyoruz, ihtilafımız alemlerin dışındaki kelimelerdir” deseler de “alemlerde ittifak sağlandıktan sonra cins isimlerin vaki olmasına ne mâni var?” diyerek cevaplandırmışlardır.

C- Ebu Ubeyd Kasım Bin Sellam’ın Görüşü

Ebu Ubeyd Rahimehullah ise ‘fukahaya göre muarrab lafızların Kur’an’da olduğunu, lügat alimlerine göre ise olmadığını nakletmiş ve sonrasında ise:

“Bana göre doğru olan bu iki mezhebin sözünü de tasdik eden şu fikirdir: Bu bahsi geçen muarrab kelimelerin asılları fukahanın dediği gibi Arapça değildir. Lakin bu kelimeler Arap lisanında kullanılmış ve onlar bu kelimeleri kendi dillerine münasip bir şekilde arapçalaştırmış ve acem lafızlardan kendi kelimelerine çevirip öylece kullanmışlardır. Dolayısıyla bu kelimeler Arapçaya dönüşmüş ve Kur’an da bu haldeyken inmiştir. Artık kim bu kelimeler Arapçadır diyorsa doğrudur, kim de acemcedir diyorsa o da doğru söylemiş olmaktadır.”[7]

Cevâlikî Rahimehullah ve İbn Cevzî Rahimehullah da bu görüşe meyletmişlerdir.[8]

Kur’an’da başka dilden Arapçaya geçtiği söylenen kelimelerin tafsilatı ise Cevaliki RahimehullahMuarrab’ında, Suyuti Rahimehullah de Mühezzeb ve İtkan’da alfabetik olarak zikretmişlerdir. Vallahu alemu bissavab.


[1] İmam Şafii, Risale, s.34; Taberi, Tefsir, 1/11-12 ve 1/20; Ebu Ubeyde, Mecazü’l-Kuran 1/8 ve 1/17; Ebu Bekir Bakıllani, et-Takrip ve’l-irşad, 1/399-402; İbn Faris, es-Sahibi, s.32-33.

[2] Ebu Ubeyde, Mecazü’l-Kuran 1/17

[3] İbn Faris, es-Sahibi, s.33.

[4] Taberi, Tefsir, 1/15

[5] İbn Atıyye, Tefsir, 1/51

[6] İmam Şafii, Risale, s.34

[7] İbn Faris, es-Sahibi, s.33.

[8] Ebu Mansur Cevaliki, Muarrab s.92, Ebu’l-Ferec ibn Cevzi, Funun’ul-Efnan s.343-344

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu