Soru-Cevap

“Müşrikleri Bulduğunuz Yerde Öldürün” Ne Demek?

Soru:Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün” (Tevbe, 5) ayetine göre her müşrik öldürülmeli midir?

Cevap: Gerçekten bu ayete bakıp Müslümanların gücü ele geçirdiğinde sokak sokak gezip müşrik avına çıkacağı mı düşünülmektedir? Eğer buna evet cevabı verilirse, on beş asırlık İslam medeniyetinin on ikisinde süper güç olan İslam devletlerinin hiç böyle bir şey yaptığına dair vesika mevcut mudur? İsteselerdi gerek Emevîler, gerek Abbasîler, gerek Selçuklu, gerek Osmanlı ve daha niceleri soykırımda bulunmaz mıydı?

Günümüzün en ciddi problemlerinden biri hiç şüphesiz Kur’an okumalarında herhangi bir usûl gözetmeden, bunun eğitimini almadan yorumda bulunmaktır. Dünyevî en küçük meselelerde bile haftalarca hatta aylarca eğitim almaktan çekinmeyen kimselerin, varlığın en mühim hâdisesi olan din hakkında bu ciddiyetsiz tavrı elbette üzücüdür ve görüldüğü gibi hazîn neticelere yol açmaktadır.

İlgili ayetin tamamı şu şekildedir: (İçinde savaşılması) Haram aylar (süre tanınmış dört ay) geçip-bitince, (hâlâ barışa yanaşmayan) müşrikleri, bulduğunuz yerde öldürün (veya) onları yakalayıp tutuklayın, (ya da ablukaya alıp) kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun (ve gözetlemeye alın…) Eğer tevbe edip (Müslüman olarak) namaz kılarlarsa ve zekâtı verirlerse (onları serbest bırakın ve) yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

Görüldüğü üzere burada kastedilen dünyadaki tüm müşrikler olmayıp Peygamber Efendimiz ile anlaşma yapıp ardından bunu bozan ve barışa yanaşmayan müşriklerdir.[1] Zaten ayetin Arapçasındaفاقتلوا المشركين  ifadesi yer almakta, müşrikîn kelimesinin başına lam-ı tarif bulunmaktadır. Buradaki lam-ı tarif de istiğrak için yani tüm fertleri içine alan olmayıp, ahd-i harici yani belirli, hususi, anlaşmayı bozan, barışa yanaşmayan o müşrikleri öldürün demektir.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki ayetler hakkında tutarlı konuşmak ve isabetli sonuçlara varmak istiyorsak meal ile yetinmemeli, ayetlerin iniş sebebini, bağlamını, lafızların mecaz mı hakikat mi olduğunu anlatan tefsirler okumalıyız. Bunu yaptığımız takdirde bu tarz soruların gündemimizden düştüğünü göreceğiz.


[1] Ebu’l-Berakât en-Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, Dâru’l-Kelimi’t-Tayyib, Beyrut, I/664

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu