MakalelerTasavvuf

Beyzâde Mustafa Efendi’nin İcâzetleri (İnceleme-Metin) -1-

بسم الله الرحمن الرحيم

Müellifin Tanıtımı

Müellifin terceme-i halini yaptığımız yazıyı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

İcâzetler

Beyzâde Efendi, Hicaz, Mısır ve Anadolu’ya seyahat etmiş ve buralardaki alim ile hocalarla görüşüp ilmî veya tasavvufî icazet almış ve daha sonra birçok kimseye icazet vermiş alim bir şeyh efendidir.

Nüshası bulunan bu icâzetler şu şekildedir:

1. İcâzet: Yusufefendizâde Hâfız Ahmed Rüşdü (ö. 1217)

Beyzâde Efendi, “kalbî oğlum, Allah yolunda yoldaşım, dostum ve sevenim” diyerek bahsettiği bu zatın kendisinden icâzet talep edip Ümmet-i Muhammed’e mahsus olan silsile ve isnat şerefine nail olmak istediğini zikrettikten sonra “o kadar celil selef ve aziz halef alimlerini görüp de sonra benim gibi icâzet almaya bile layık olmadığı halde icâzet vermeye kalkışanları gören zamanın gözlerinden nasıl yaş gelmesin?” diyerek tevazu ile bu işe ehil olmasa da mezkur zatın hüsn-i zannına binâen bu icâzetnâmeyi tahrir ettiğini ifade eder.

Daha sonra Recez bahrinden yazılmış 42 beyitlik bir manzume ile Beyzâde Efendi’nin terceme-i hâlini yaptığımız makalede zikrettiğimiz 11 hocasını beyan eder.

Sonra bazı tefsir ve hadis kitaplarındaki senetlerini zikretmeye başlar ve sırasıyla Beyzâvî, Ebussuud Efendi, Begavî ve Zemahşerî tefsirleri; kütüb-i sitte, Şifâ, Mesâbîh, Mişkât kitaplarının senetlerini zikreder.

Tasavvuftan da Nakşibendîlere mahsus kalbî ve hafî zikrin; Hatm-i Hâcegân’ın, Evrâd-ı Bahâiyye, Delâilü’l-Hayrât ve diğer Şâzelî ve Kâdirî virtlerinin icazetini verir.

İcâzetin sonunda kendisine ve mezkur zata takva sahibi olmayı, Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetlerine tâbi olmayı, gece-gündüz Allah’ı zikre devam etmeyi, az konuşmayı, yemek ve içmekte mutedil davranmayı, az uyumayı, avamla fazla beraber olmamayı, fakir, garip ve yetimlere hatta bütün mahlukata şefkatli davranmayı, gıybet, yalan, iftira, riya, süm‘a, kibir, ucup ve diğer mezmum ahlakları terk etmeyi, insanlara eziyet vermeyip onların verdiği eziyetlere katlanmayı, insanların sahip olduğu şeylere tamah etmemeyi, elinde bulunan her şeyi gücü yettikçe insanlar için harcamayı, hatırlanması darlıkları genişletip genişlikleri daraltan lezzet kesici ölümü çokça hatırlamayı ve son olarak sahibinin tek kalacağı kabir seferine tam hazırlık yapmayı vasiyet eder. Daha sonra hadislerden bir araya getirdiği ve okumasını tavsiye ettiği dört dua ile bitirir.

İcâzetin arasında kitap senetlerini zikretmeden önce “bazı kitapları zikredeceğim, bazılarını ise terk edeceğim. Zira sefer acelesi beni bundan engelledi” sözü, Beyzâde Efendi’nin bu icâzeti seferdeyken veya sefer arefesindeyken yazdığını gösterir.

2. İcâzet: Ahıskalı Abdülhalim Efendi (ö. 1230)

Beyzâde Efendi, “göz aydınlığım, Allah yolunda yoldaşım, inşallah cennette Rasûlullah civarında komşum, dostum” diyerek bahsettiği bu zata şunların icâzetini vermiştir:

  • Letâif-i hams ve ispat-nefiy zikri.
  • Hatm-i Hâcegân.
  • Delâil, Hizb-i A‘zam, Evrâd-ı Bahâiyye, Şâzelî ve Kâdirî virdleri, İbn Arabî’nin virdi ve diğer me’sûr dua ve zikirler.
  • Zikir telkini.
  • Tefsir, hadis, fıkıh ve alet ilimlerinin tamamı.

Sonra takva sahibi olmayı, sünnetlere yapışmayı, zikir zâkir ve mezkûru hakikatte tek olarak görünceye kadar zikirde boğulmayı vasiyet eder ve dualarında onu unutmamasını rica eder.

3. İcâzet: Bolulu Hacı Mustafa Efendi (ö. 1195’ten sonra)

Beyzâde Efendi bu zata da Abdülhalim Efendi’ye verdiği icazetlerin aynısını verir. Sadece farklı olarak Evrâd-ı Fethiyye’yi zikretmiştir.

4. İcâzet: Halil b. İbrahim Efendi

Beyzâde Efendi bu zata da yukarda mezkur olan icazetleri vermiş ve ona icazetini verdiği virtleri abdestli ve kıbleye dönmüş bir şekilde Allah’a karşı huşu ve zillet ile beraber O’nu görüyormuşçasına okumasını, okurken “Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine icabet ederim” (Bakara 186) ayetini mülahaza ederek duanın kabul olacağına kesin olarak inanmasını ve dua ederken ilk maksadın Allah’ın emrine yapışmak olmasını vasiyet eder.

5. İcâzet: Rizeli Ali b. Ahmed Efendi (1200’den sonra)

Bu icâzet, bazı eksiklerle birlikte birinci icâzetle aynıdır.

6. İcâzet: Safranbolulu Seyyid Ömer Efendi

Beyzâde Efendi, bu zatın kendisine arka arkaya mektuplar gönderip icazet talep ettiğini ve kendisini bu işe ehil görmediğinden söz konusu mektuplarda şeyhinden icazet talep edildiğini zannettiği yazdıktan sonra şeyhinin emriyle yazmaya başladığı bu icâzetnâmede el-Câmi‘u’s-Sağîr, Buhârî, Müslim ve Şifâ icâzetlerini vermiştir.

7. İcâzet: Yanyalı Yusuf Efendi (1245)

Beyzâde Efendi, “Kardeşim! Kalbini tezkiye ve sadrını tasfiye etmen için sana Nakşibendîlerin virdinin icâzetini vermeye dair bana bir hâtır -umulur ki bu ilâhî bir hâtırdır- geldi” diyerek başladığı icâzetnâmede Nakşibendî tarikatına göre zikir, murakabe, rabıta, fena ve bekadan bahsettikten sonra daha önce yayınladığımız Sülûk Risâle’sindeki meseleleri olduğu gibi zikreder.

İcâzetnâmedeki “bu mektubu getirene benim suretimi ve şahsiyetimi sor ve onu daima hayalinde ihzar et” ve “umulur ki Allah Teala ecel gelmeden bizleri bu dünyada bir araya getirir” sözlerinden bu zatın Beyzâde Efendi’ye hiç mülaki olmadığı anlaşılmaktadır.

8. İcâzet: Meçhul

Metinde ismi geçmeyen ve kim olduğunu tespit etmediğimiz zata gönderilen bu icâzetnâmede Beyzâde Efendi, şeyhi Hisarlı Hafız Efendi’den aldığı Nakşibendî ve Abdurrahman el-Ayderûsî’den umumi icâzetle aldığı Kâdirî ve diğer tarikatların icâzetini vermiştir.

Metindeki övgü dolu üsluptan ve “sizden de indinizde olan tarikatların icâzeti ile karşılık vermenizi rica ediyorum” sözünden bu meçhul zatın Beyzâde Efendi’nin akranından olduğu ve teberrüken icâzet verildiği anlaşılabilir.

Son olarak metinde Hisarlı Hafız Efendi’den merhum diye bahsedilmesi, icâzetnâmenin 1199 senesi Cemaziyelahir’inden sonra yazıldığını gösterir.

Bütün bu icâzetlerde Beyzâde Efendi’nin senedi, icâzetini verdiği müşahhas kitaplarda hocası Ahmed b. Ubeydullah ed-Dimeşkî el-Attâr’a (ö. 1218); Nakşibendî tarikatı icâzetlerinde şeyhi Hisarlı Hafız Efendi’ye (ö. 1199); diğer tarikatlarda ise Abdurrahman b. Mustafa el-Ayderûsî’ye dayanmaktadır. Sadece Safranbolulu Ömer Efendi’ye verilen icâzetnâmede Tirmizî’nin Şemâil’ini Muhammed b. Muhammed b. Mustafa ed-Dimeşkî el-Attâr’dan rivayet ettiği görülür.[1]

Nüsha Tavsifi

Mehmed Murad Efendi’nin 1264 senesinde Beyzâde Efendi’nin tüm eserlerinin bastırdığı matbu ve Süleymaniye Kütüphanesi, Darülmesnevi Koleksiyonu, nr. 135’te kayıtlı yazma nüshanın her ikisi, mezkur icâzetnâmelerden ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinciyi içermektedir. Dördüncünün ek olarak bir de Süleymaniye Kütüphanesi, Murad Molla Koleksiyonu, nr. 390’da kayıtlı nüshası vardır.

Birincisi ve sekizincisi sadece matbu nüshada mevcuttur.

Altıncının ise sadece Süleymaniye Kütüphanesi, Reşid Efendi Koleksiyonu, nr. 473 vr. 56b-57b’de kayıtlı nüshası vardır.

Yedincinin nüshası İBB Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Yazmaları, nr. 1395, vr. 10b-12a’da kayıtlıdır.

Son olarak mezkûr matbu nüshada Beyzâde Efendi’den rivayet edilen salavat-ı şerîfe ve onun Delâilü’l-Hayrât silsilesinin zikredildiği bir pasaj vardır. Bunlar da metin bölümünün sonuna eklenmiştir.

Muvaffakiyet Allah’tandır.


[1]  Bkz. Beyzade Mustafa Efendi, Safranbolulu Seyyid Ömer’e Verilen İcazetname, Süleymaniye Kütüphanesi, Reşid Efendi Koleksiyonu, nr. 473, vr. 56b.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu