MakalelerTasavvuf

Beyzâde Mustafa Efendi’nin Mektupları (İnceleme-Metin) -1-

بسم الله الرحمن الرحيم

Müellifin Tanıtımı

Beyzâde efendinin terceme-i halini yaptığımız yazı için buraya tıklayabilirsiniz.

Mektuplar

Beyzâde Efendi, Hicaz, Mısır ve Anadolu’ya seyahat etmiş ve buralardaki alim ve hocalarla görüşüp ilmi veya tasavvufi icazet almış bir şeyh efendidir. İstanbul’da şeylik yaptığı Murad Molla tekkesine döndükten sonra da oralarda görüştüğü zatlarla mektuplaşmaya devam etmiştir.

İşte bu mektuplardan günümüze ulaşan 4 mektup şu şekildedir:

1. Geyve Müftüsüne Gönderilen Mektup

İsmini ve kimliğini tespit edemediğimiz bu zata gönderilen mektupta Beyzâde Efendi, besmele, hamdele ve selamdan sonra takvanın üç mertebesi olduğunu; akıllı kimseye yakışanın alt mertebelerle yetinmeyip en üst dereceye terakki etmek olduğunu; bunların da ancak rezil ve düşük ahlaktan kurtulup fazilet ve kemâlât ile süslenmek, kalbi Allah’tan başka her şeyden temizlemek ve gece-gündüz sesli-sessiz Allah’ı zikre devam etmekle mümkün olabileceğini beyan eder.

Daha sonra bu ifadelerinin icmâlî bir nasihat olduğunu; tafsilatın Tarîkat-ı Muhammediyye ve İmam Gazâlî’nin (rahimehullah) eserleri gibi tasavvufi kitaplarda mezkûr olduğunu ifade eder.

Sonunda mektubu şöyle bitirir:

“Bunlardan sonra eğer halimizi sorarsanız hamdolsun sıhhat ve afiyetteyiz, Allah’ın nimetleri içindeyiz. Allah Teala habibi hürmetine sizlere ve bizlere nimetlerini daim eylesin! Bizim tarafımızdan hâfız-ı kütüb İsmail Efendi ve diğer kardeşler size selam söylerler. Gönderdikleriniz bize ulaştı ve Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) “Hediyeleşin, birbirinizi seversiniz”[1] hadisi gereğince son derece muhabbet ve sürura vesile oldu. Size ancak dua hediye ederiz. Bizim olanları bıraktık, kardeşlere ait olanları aralarında taksim ettik. Sizi özledik; ziyarete gelesiniz.”

2. Kastamonu Müftüsüne Gönderilen Mektup

Yine ismini tespit edemediğimiz zata gönderilen bu mektupta hamdele ve selamdan sonra Beyzâde Efendi, kendisinin halinden sorulursa hamd edip, iyi olduğunu; surre emini ile beraber sağ salim Kostantiniye’ye ulaştığını zikreder.

Daha sonra büyük ihtimal Kastamonu müftüsünün Kastamonu’da kurduğu meclislerine devam eden Hafız Süleyman Efendi, Seyyid Hasan Efendi ve diğer kardeşlere selam söyleyerek iki beyitlik bir şiirle mektubu bitirir.

Buradan Beyzâde Efendi’nin Kastamonu müftüsü ile Mekke’de hacda iken tanışıp görüştüğü ve padişah tarafından İstanbul’dan Mekke’ye gönderilen eşya ve hediyeleri (surre) taşıyan kervanla birlikte İstanbul’a döndüğü anlaşılmaktadır.

3. Şeyhi Hafız Efendi’nin Tezkiresi ve Cevabı

Beyzâde Efendi’nin şeyhi Hisarlı Hafız Mehmed Efendi (ö. 1199), Eyüp Murad Buhari Tekkesinde şeyh olduğu zaman Çarşamba Murad Molla Tekkesinde şeyh olan halifesi Beyzâde Efendi’ye bir tezkire yazmış, Ârif Efendi tarafından kendisine gelen Seyyid Hüseyin Efendi’nin, İsmail Efendi kardeşimizden boşalan hücreye yerleşmesine izin verilmesini talep etmiş ve Şeyh Niyaz (?) isimli bir zata selam söylemiştir.

Beyzâde Efendi de tezkireye cevap olarak sözün şeyhe ait olduğunu; kendisinin tezkire yazılmaya bile layık olmadığını ifade ederek ciddi mütevazı bir mektupla şeyhinin isteğini kabul etmiştir.

Hücreye giriş izni Beyzâde Efendi’den alındığına göre bu hücrenin günümüzde var olmayan Murad Molla tekkesindeki bir hücre olduğu düşünülebilir. Doğrusunu Allah Teala bilir.

4. Murtazâ Ez-Zebîdî’nin Mektubu ve Cevabı

Murtazâ ez-Zebîdî ve Beyzâde Efendi’nin edebî bir şekilde birbirlerini övdükleri iki mektuptan ibarettir.

Murtazâ ez-Zebîdî, Beyzâde Efendi’yi methederken mantık ilminin ıstılahlarını; Beyzâde Efendi ise nahiv ilminin ıstılahlarını kullanmıştır.

Mesela Murtazâ ez-Zebîdî’nin mektubunda Beyzâde Efendi’ye hitap ederek der ki:

“Her kemâli gerektiren (kazıyye-i mucibe), saadet mukaddimelerinin ve fazilet neticelerinin kendisine tevcih ediliği (müvecceh) kazıyye! İstisnasız bütün seyyidlik makûlâtının küllîsi, mecd ve şeref heykelinin cüzlerinin küllü, kâsır ve eksik olmayıp evla olan şekl-i evvel!”

Murtazâ ez-Zebîdî, bu girişten sonra Beyzâde Efendi’nin isteği üzerine kendisinde bir nüshası bulunmayan sebetini tahrir etmeye azmettiğini ifade edip Hisarlı Hafız Efendi’ye selam söyleyerek ve hac emiri Mustafa Bey’in kendisine selamını ileterek mektubu bitirir.

Beyzâde Efendi ise mektubunda Murtazâ ez-Zebîdî’ye hitaben der ki:

“İlmin bayraklarını kaldıran amel sahibi (âmil ve râfi‘)! Hal ve makam olarak kemâlin zirvesine yükseltilmiş kişi (merfû‘)!… Nesep olarak seyyidlerin seyyidine muzaf olan, her çeşit fazilet ve kemâlâtın ise muzâf-ı ileyhi olan zat! Komşu ve dostlarına ihsan olarak dünya ve ahiret menfaatlerini ulaştıran (câr)! Fazilet cazibesiyle kemal taliplerinin şevk ve sevgisini çeken (mecrûr)! Kendisinden istekte bulunanlara tevazu kanadını indiren (hâfid)! Gözü insanların ayıplarından çevrilmiş olan (mahfûd)! Levm edenlerin levminden korkmadan nakıs fiilleri ve illetli halleri cezmeden (câzim)! Allah Teala’nın korumasıyla düşmanlarının düşmanlığı kesilen (meczûm)!”

Bu girişten sonra Beyzâde Efendi, kıymetli kardeşlerden Hâlid el-Bağdâdî isimli bir zat ile beraber ulaşan Murtazâ ez-Zebîdî’nin mektubunun sevinç kaynağı olduğunu ifade eder.

Sonra Borlulu Hacı Seyyid Muhammed kardeşimizle birlikte bir hediye ve mektup gönderdiğini söyleyip ulaşıp ulaşmadığını sorar. Daha sonra Beyzâde Efendi, Murtazâ ez-Zebîdî’den talep ettiği sebetin[2] hala kendisine ulaşmadığını ve geç de olsa kendisi için hüccet ve burhan olarak saydığı bu sebetin ulaşmasını umduğunu yazar.

Son olarak eski hac emiri Mustafa Şahin Bey’e, Defterdar Eyüp Bey’e, Seyyid Halil Efendi’ye, Abdurrahman Efendi ve Murtaza ez-Zebîdî’nin meclislerine intisap eden tüm kardeşlere selam söyleyerek mektubu bitirir.

Beyzâde Efendi’nin mektuplarının sonuna yazdığı imzası şöyledir:

مِنَ الفَقِيرِ مُصْطَفَى خَادِمِ زَاوِيَةِ مُرَاد مُلَّا المرحوم.

“Merhum Murad Molla Efendi’nin zaviyesinde hizmetçi olan fakîr Mustafa’dan…”

Birinci ve dördüncü mektuplarda bu şekilde iken iki ve üçüncü mektuplarda “merhum” kaydı yoktur. Merhum kaydı olan mektupların, tekkenin bânîsi Damadzâde Murad Molla Efendi’nin vefat ettiği 1192 senesinden sonra yazıldığı anlaşılmaktadır.

Nüsha Tavsifi

Mektupların 2 nüshası tespit edilmiştir.

  • Matbu Nüsha

Mehmed Murad Efendi’nin 1264 senesinde Beyzâde Efendi’nin tüm eserlerinin bastırdığı mecmuanın içindeki nüshadır.

  • Darülmesnevi Nüshası

Süleymaniye Kütüphanesi, Darülmesnevi Koleksiyonu, nr. 135’te kayıtlı nüshadır. Nüsha, Mehmed Murad Efendi’nin hattıyla olup Beyzâde Efendi’nin tüm eserlerini içermektedir.

Bir sonraki bölümde mektuplar tahkik edilmiş olduğu halde inşallah yayınlanacaktır.

Muvaffakiyet Allah’tandır.


[1]  Bkz. Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, No: 594; el-Beyhakî, es-Sünenü’l-Kebîr, No: 11946.

[2] Sebet: Âlimlerin, hocaları ile onlardan okudukları kitapların adını alfabetik olarak kaydettikleri eserlerin ortak adı. Bkz. DİA, Sebet md.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu