AkaidMakaleler

Büyük – Küçük Günah Nedir? -1-

Giriş

Yüce dinimiz İslam iman ve amel olmak üzere iki temel unsurdan oluşur. Bunlardan her birinin de kendi için aslî (birincil) ve tâlî (ikincil) meseleleri vardır. Allah ve peygamberi, neye inanmanın doğru veya yanlış olduğunu beyan ettiği gibi, neyi yapmanın doğru veya yanlış olduğunu da beyan etmiştir ki, birincisine itikâdî, ikincisine amelî meseleler denir. İşte günah da iman ve amelde Allah’ın emrettiği şeklin dışına çıkmaktır.

Günah kelimesi, peygamber, namaz, oruç ve diğer birçok dinî kavram gibi dilimize Farsçadan geçmiş, sözlükte “suç, kabahat, hata” gibi anlamlara gelen bir kelimedir.[1] Bu kelimenin, Kur’ân-ı Kerîm’de birçok yerde geçen ve günah anlamına gelen “cünah”[2] kelimesiyle etimolojik bir ilişkisi olması muhtemeldir.

Dînî ıstılahta ise günah, “ilâhî emir ve yasaklara aykırı fiil ve davranışlar” şeklinde tanımlanabilir. Seyyid Şerif Cürcânî (rahimehullah) günaha “seni Allah’tan alıkoyan her şey”[3] şeklinde genel bir anlam yüklemiş ve tasavvufî bir tarif yapmıştır.

Kur’ân-ı Kerîm’de daha çok “ism[4], zenb[5], fısk[6], isyan[7] ve fücûr[8] gibi kelimelerle ifade edilen günah, Fahreddin Razî’nin de (rahimehullah) dikkat çektiği üzere bazen yasak olan işin kendisine, bazen de karşılığında verilecek olan cezaya delalet eder.[9]

Günah kavramı, ayet ve hadislerde şirk koşmak, putlara secde etmek gibi küfür olan işlere kullanılmışsa da ulema arasında -özellikle günümüzde- daha çok amelî hatalara kullanılmaktadır. Bu yüzden birçok ibarede küfür ve günah birbirlerinin karşısında kullanılır. Zira biri imanda hata, diğeri ise amelde hatadır. Biz de bu yazımızda günah derken daima amelî günahları kastedeceğiz.

Genel olarak “Allah’ın farz kıldığı bir işi terk ederek veya haram kıldığı bir işi yaparak ilâhî emre aykırı davranmak” şeklinde tarif edebileceğimiz günah için, tarihte ulemâ tarafından farklı açılardan yapılan birçok kısımlandırma mevcuttur. Bunların en meşhuru günahın “büyük günah” ve “küçük günah” şeklinde ikiye ayrılmasıdır. Zira birçok ayet ve hadiste büyük anlamına gelen “kebîre” ve küçük anlamına gelen “sağîre” kelimeleri zikredilmiştir. Dolayısıyla ulemâ günahları büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayırmış, fakat büyüğün ve küçüğün tanımında veya hangi günahların büyük, hangilerinin küçük olduğunda ihtilaf etmişlerdir. Bu konuda seleften gelen rivayetler de muhteliftir. Hatta bazı alimler konuyla ilgili özel eserler kaleme almışlardır. Bunlardan en meşhurlarını yazının sonunda zikredeceğiz.

Büyük ve Küçük Günah

Ulemânın söz konusu ihtilafına girmeden önce büyük ve küçük tabirlerini zikrederek böyle bir ayırıma gidilmesine sebep olan ayet ve hadisleri serdedelim;

  • “Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük büyük hiçbir şey (günah) bırakmadan hepsini sayıp dökmüş” derler.”[10]
  • “Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.”[11]
  • “(Onlar öyle kimselerdir ki) büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar”[12]

Yine Peygamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) birçok hadisinde kebîre/kebair kelimesi günahlar için kullanılmıştır;

  • “Büyük günah işlenmediği sürece Cuma namazı, diğer Cuma namazı ile arasında işlenen günahlara keffarettir.” [13]
  • “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu üç defa tekrarladı. Sahabe “Evet ya Rasûlellah” diye cevap verince Rasûlullah (sallallahu aleyi ve sellem) buyurdu ki: “Allah’a şirk koşmak, anne babaya karşı gelmek ve yalan söylemek.”[14]
  • Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisine “en büyük günah hangisidir?” diye sorulunca “Seni yarattığı halde Allah’a ortak koşmandır” “Sonra hangisidir?” denilince “Rızık endişesiyle çocuğunu öldürmendir” buyurdu. Tekrar sonra hangisi olduğu soruldu ve “Komşunun helaliye zina etmendir.” buyurdu.[15]

Bu gibi ayet ve hadislerden ve aklî açıdan günahların hepsinin aynı derecede olmadığı, bir kısmının diğerlerinden daha büyük veya daha küçük olduğu anlaşılmış ve genel olarak büyük ve küçük şeklinde ikili bir ayrıma gidilmiştir.

[1] Bkz. Mehmet Kanar, Büyük Farsça-Türkçe Sözlük, s. 523,

[2]  Bkz. Bakara 158, 198, 229, 233, Nisa 23, 101.

[3]  Bkz. Seyyid Şerif Cürcânî, et-T‘arîfât, Thk. Dr. Muhammed Abdurrahman el-Maraşlî, Dâru’n-Nefâis, 2012, Baskı: 3, s. 177.

[4] Bkz. Bakara 85, 173, 181, 182, 188, 203, 206, 219, 283, Âli İmran 178, Nisâ 20, 48, 50, 111, 112, Mâide 2, 3, 29, 62, 63, 107, En‘âm 120, Nûr 11, Ahzâb 58, Şûrâ 37, Hucurât 12, Necm 32, Mücâdele 8, 9, İnsan 24.

[5]  Bkz. Yusuf 29, Şuarâ 14, Ankebût 40, Mümin 3, 55, Muhammed 19, Feth 12, Rahman 39, Mülk 11, Tekvir 9, Şems 14.

[6]  Bkz. Maide 3, En‘âm 121, 145.

[7] Bkz. Hucurât 7.

[8]  Bkz. Şems 8.

[9]  “Bu işin günahı şu kadar azaptır” gibi ifadelerdeki “günah” kelimesi ikinci anlamda kullanılmıştır. Bkz. Fahreddîn Râzî, Mefâtihu’l-Gayb,  Dâru’l-Fikr, 2005, Baskı: 1, II/1228.

[10] Bkz. Kehf 49.

[11]  Bkz. Nisa 31.

[12] Bkz. Şûrâ 37, Necm 32.

[13] Bkz. Müslim, Sahih, No: 233, Tirmizi, Sünen, No: 214, İbn Mâce, Sünen, No: 1086.

[14] Bkz. Buhari, Sahih, No: 2654, Müslim, Sahih, No: 143.

[15]  Bkz. Buhari, Sahih, No: 4477, Müslim, Sahih, No: 86.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu