Kitabiyat

Cemâl-i Halvetî (Rahimehullah) ve Eserleri -1-

Halvetiyye tarikatının Cemâliyye kolunun kurucusu Cemal Halvetî'nin (rahimehullah) Kısa Hayatı ve Eserleri

KISA TERCÜME-İ HALİ

Asıl adı Ebu’l-Füyûzât Hamîdüddîn Muhammed b. Mahmud b. Muhammed b. Cemâleddin el-Bekrî el-Aksarâyî olup, daha çok Çelebi Halife[1] veya Çelebi Halife Sultan[2] diye ve “Cemâl-i Halvetî” lakabıyla meşhurdur. Hz. Ebubekir’in (radıyallahu anh) neslinden olması itibarıyla “el-Bekrî” nispesini almıştır. Fahreddin er-Râzî ve Mevlânâ Cemaleddin-i Aksarâyî de onun dedelerindendir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 9./15. Yüzyılın başlarında doğduğu tahmin edilmektedir. Aksaray’da doğup orada büyüyen Cemal-i Halvetî, daha sonra İstanbul’a gitti ve oradaki alimlerden zâhirî ve bâtınî ilimleri okudu. Burada Zeyniyye Tarikatı Meşayıhından Hacı Halife diye tanınan Seyyid Abdullah el-Kastamûnî’ye intisap etti ve ondan icazet aldı. Daha sonra sırasıyla Karaman’a gidip Abdullah el-Karamânî’ye, onun vefatından sonra da Tokat’a gidip Ümmî Şeyh Tâhirzâde’ye, daha sonra Bakü’de bulunan Molla Pîrî Muhammed Bahâeddin el-Erzincânî’ye intisap etti. Amasya, İstanbul Ayvansaray’daki Gül Camii ve Koca Mustafa Paşa’daki dergâh gibi birçok yerde görev yaparak hizmet veren ve irşad failiyetinde bulunan Cemal-i Halvetî, 899/1494 senesinde, kırk dervişiyle birlikte padişah tarafından gönderildiği hac seferinde yolda vefat etti.

Tefsir, hadis ve tasavvuf gibi zâhirî ve bâtınî ilimleri zamanının en büyük alimlerinden tahsil eden Cemal-i Halvetî’nin, Halvetiyye Tarikatı’nın en önemli dört kolundan biri olan Cemaliyye’nin kurucusu olmasının yanı sıra en önemli özelliği, Halvetiyye’nin İstanbul’daki ilk büyük temsilcisi olması ve oradaki ilk Halvetî ayininin onun tarafından icra edilmiş olmasıdır. Kurucusu olduğu Cemaliyye Şubesi de daha sonra Bahşiyye ve Sünbüliyye gibi birçok şubeye ayrılmıştır.[3]

ESERLERİ

Osmanlı zamanında en çok eser yazmış mutasavvıflardan biri olan Cemâl-i Halvetî’nin eserlerinin çoğu, Arapça kısa risalelerden ibaret olup, geneli tefsir, hadis ve belli kelam veya beyitlerin şerhi kabilindendir. Kendisine nispet edilen eserlerinin sayısı kaynaklarda yirmi ile yirmi beş arasında değişmektedir. Bunları inceleyerek şöyle sıralayabiliriz:

1) “er-Risâletü’l-İslâmiyye”

Bazı yazma nüshalarında neden “İslamiyye” diye isimlendirildiği anlaşılmayan 9-10 varaklık bu risale, Ferîdüddîn Attâr’a ait beş beytin şerhidir. Eser şöyle başlamaktadır: “Ey sevgili! Büyük veli ve arif Feridüddîn Attâr’ın beyitlerini bu fakir Cemal-i Halvetî’nin dilinden dinle”

Müellif eserde beyitlerin şerhi esnasında “Eyyühe’l-Muhibb/Ey sevgili” ve “Va‘lem/Bil ki” gibi vurgularla muhtelif ve mühim tasavvufî konulara değinir. Mesela aklın tanımı ve mahiyeti, kalp ve onun ruhtan farklı olup olmadığı gibi meseleleri işleyerek başlayan risale, daha ilk beytin şerhinde tevhidin mertebeleri, nübüvvetin hakikati ve tarikatın dört rüknü olduğunu belirttiği susmak, açlık, uykusuzluk ve uzlet gibi konuları inceleyerek devam eder.

İkinci beytin şerhinde de tasavvufî açıdan iman, küfür, nefis tezkiyesi gibi kavramlar incelenir ve beytin bazı ifadelerinin hikmeti üzerinde durulur.

Üçüncü beytin şerhi ise, mürid ile şeyh arasındaki manevî baba-evlat ilişkisi ve müridin şeyhinin kâmil ruhundan istifadesinin keyfiyeti hakkındadır.

Dördüncü beytin şerhinde de Halvetî meşayıhının ıstılahında seyr-anillah ve seyr-fillah gibi kavramların manası ve ibnu’l-vakt olması bağlamında sufînin vakit ile olan ilişkisi ele alınır.

Beşinci ve son beytin şerhinde ise, vecdin tanımı ve kısımları, alem-i ceberut ve diğer alemler ve ruhun hapsedildiği beden zindanından çıkma keyfiyeti gibi konular mevcuttur.

Okuyucunun şahsına bolca samimi hitaplar ve övgüler içeren eser, nasihatlerle sona ermekte ve şöylece bitmektedir: “Özetle mezkûr beyitlerin manası avama, havasa ve ehassu’l-havasa nispetle çoktur ve bazı fakirlerin halleri ile meşgul olması sebebiyle söz konusu manaların hepsi bu fakire (bu risalede) zahir olmamıştır…”

Eserin ve müellifin diğer eserlerinin en dikkat çekici yönü, konuların yoğun bir şekilde işarî hadis metodu üzere işleniyor olmasıdır. Müellif neredeyse zikrettiği her konuya dair bazen bir ayet veya genellikle bir hadis zikredip daha sonra tasavvufî/işarî bir yorumla o ayetin veya hadisin söz konusu mesele ile olan ilgisini irdelemektedir.

Cemâl-i Halvetî’nin “er-Risâletü’l-İslâmiyye”sinin 1062/1652 tarihli bir nüshasının ilk ve son sayfaları.

Süleymaniye Kütüphanesi, Lala İsmail Koleksiyonu, nr. 686, vr. 93-101.

Cemâl-i Halvetî’nin “er-Risâletü’l-İslâmiyye”sinin istinsah tarihi meçhul bir nüshasının ilk ve son sayfaları.

Süleymaniye Kütüphanesi, Carullah Koleksiyonu, nr. 1084, vr. 88-97.

 

2) “er-Risâletü’r-Rahîmiyye”

“er-Rahim” kelimesini içeren besmelenin şerhi olduğu için olsa gerek yazma nüshalarında “Rahîmiyye” diye isimlendirilen bu eser, istiazenin ve besmelenin şerhi ve tevili hakkında yazılmış beş varaklık bir risaledir. İlk sayfası istiazeye, geriye kalan dört sayfası ise besmeleye tahsis edilmiştir. Risale şöyle başlar: “Ey Allah’a sığınan kişi! İstiazenin ve besmelenin tevilini bu fakir-i hakir Cemal-i Halvetî’nin dilinden dinle”.

Kur’anın her ayetinin veya her kelimesinin bir zahiri bir de batını olduğunu ifade eden nebevî hadislerle bir işari tefsir ve hadis mukaddimesi yaparak başlayan risale, özetle iki bölümden oluşur.

İstiazenin şerhine tahsis edilen birinci bölümde, insan-ı kamile istiaze yapmanın “eûzu” kelimesinin harflerinden çıkarılan şartları, istiazenin fena-fillah ile ilişkisi ve Allah’a sığınmanın aslında suretten manaya sığınmak anlamına geldiği gibi konulardan bahsedilir.

Besmeleye ait olan ikinci bölümde ise, sırasıyla besmelenin dört tasavvufî tevili, her harfinin bir mertebeye işaret olması gibi besmelenin harflerinden yola çıkılarak yapılan tasavvufî yorumlar, namazın fıkıhta bahsedilen zahirî şartlarının dışında tasavvufî/hakîkî şartları ve son olarak Fatiha Sûresi’nin hakikati konu edilir. Bu konu işlenirken risale şu şekilde sona erer: “Fatiha Sûresinde hatta onun her bir harfinde sınırsız hakikatler vardır ancak onları yalnız Allah Teala bilir”.

Eserde müellifin okuyucuya yönelttiği hitapları işlediği konuya uygun olarak getirme gayreti göze çarpmaktadır. Söz gelimi istiaze şerhine başlarken “Eyyühe’l-Müteavviz Billah/Ey Allah’a sığınan kişi” şeklinde, besmelenin teviline başlarken ise “Eyyühe’l-Mübtedi bi Bismillahirrahmanirrahim/Ey Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlayan kişi” şeklinde hitap kullanmaktadır. Bunların dışında diğer eserlerinde de olduğu gibi “Ey sevgili” tarzı vurgular da vardır.

Cemâl-i Halvetî’nin “er-Risâletü’r-Rahîmiyye”sinin” istisnah tarihi içermeyen bir nüshasının ilk ve son sayfaları.

Süleymaniye Kütüphanesi, Lala İsmail Koleksiyonu, nr. 686, vr. 179-184.

 

Cemâl-i Halvetî (Rahimehullah) ve Eserleri -2- yazısı için tıklayınız


[1] Hüseyin Vassâf, Sefîne, III/323.

[2] Harîrîzâde, Tibyân, I/vr. 245.

[3] Cemal-i Halvetî ve hayatı hakkında daha geniş malumat için bkz. TDV İslam Ansiklopedisi, “Cemâl-i Halvetî” md.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu