İnsan En Güzel Şekilde Yaratıldıysa Erkekler Neden Sünnet Oluyor?
Soru: Kur’an “İnsanı en güzel biçimde (ahsen-i takvîm) yarattık.” (Tîn, 4) demesine rağmen erkekler neden sünnet olmaktadır?
Cevap: Bu soruyu soranlar, insanın en güzel bir biçimde yaratılıp, anne karnından doğduğu halde neden vücudunda birtakım operasyonlarla müdahale edildiğini merak etmektedirler. Hatta bunu öyle bir noktaya taşırlar ki vücuda yapılan ufak bir müdahale nerdeyse yaratılışa ihanettir. İşte erkeklerin sünnet olması da bunlardan birisidir. Bu görüşü savunanlara göre erkeklerin sünnet olması, yukardaki ayete aykırıdır.
Ahsen-i Takvîm
Ayet-i kerimede yer alan ahsen-i takvîm (en güzel surette yaratılma) ifadesi, fiziksel güzellik manasına gelebileceği gibi manevî güzellik manasına da gelebilir. Nitekim Muhammed Senaullah el-Mazharî (rahimehullah) ahsen-i takvîm ifadesinin, insanın hakikat ve mahiyetinin güzelliği manasına geldiğini söyler. Bunun da insanın, alem-i halk anâsırını ve alem-i emir latifelerinin toplandığı yegâne varlık olmasından kaynaklandığını ifade eder. Nitekim insan öyle bir varlıktır ki kendisinde melekî sıfatlar bulunduğu gibi, hayvanî ve şeytanî sıfatlar da bulunmakta, hatta ilim, sem‘, basar, kelam gibi ilahî sıfatların suretleri dahi kendisinde cem olmaktadır. İşte Allah’ın, insanı yeryüzünde halifesi kılma sebebi de budur.[1]
Zira ayet-i kerimenin hemen peşine gelen, “Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. “Ancak, iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükâfat vardır.” (Tîn, 5-6) ayetleri de ahsen-i takvîm ve esfel-i sâfilin ifadelerinin insanın fiziksel değil, manevî halini gösterdiğini teyit eder mahiyettedir. Doğrusunu Allah bilir.
Neden Sadece Sünnet?
Ayetteki ifadeyi, fiziksel güzellik manasında anladığımızı varsayarak cevap vermeye devam edelim.
Her şeyden önce şunu ifade etmeliyiz ki bu meseleyi sünnet ile sınırlandırmamıza gerek yoktur. Yeni doğmuş bir bebeğin birkaç gün sonra kordonunun kesilmesi ona bir müdahale değil midir? Aynı şekilde uzadığında saç, tırnak ve vücudun muhtelif bölgelerinin temizliği birer müdahale değil midir? O zaman soruyu soran kimselerin mevzuyu sünnet ile sınırlandırmaları doğru olmayacaktır.
Bakım ve Müdahale
Aslında karıştırılan küçük bir nokta vardır. İnsan bedeninin mükemmel bir surette yaratılması ile o bedene bakım yapmak birbirine zıt şeyler değildir. Zira sünnet olmak, herhangi bir organı vücuttan söküp atmak veya fıtratı bozmak gibi bir şey değildir.
Uzayan bazı kıllar hijyen açısından nasıl insan sağlığı için tehlike arz etmekteyse, çocuklar da sünnet edilmediği takdirde bazen idrar tam olarak atılamamakta, bu yüzden de iltihaplanma meydana gelebilmektedir. Hatta penis kanserinin Müslüman ve Yahudi toplumlarında hemen hemen hiç görülmemesinin sebebi sünnete bağlanmaktadır. Bununla beraber cinsel yolla geçen hastalıkları engellemekte de sünnetin payı büyüktür.[2]
Sünnet Olmak ile İlgili Hadis-i Şerifler
Sünnet olmak ile ilgili birçok hadis-i şerif mevcuttur. Birkaç misal vermek gerekirse,
“Beş şey fıtrattandır; sünnet olmak, etek tıraşı olmak, koltuktaki kılları gidermek, bıyıkları kısaltmak ve tırnakları kesmek.”[3]
“On şey sünnettendir; misvak kullanmak, bıyıkları kesmek veya kısaltmak, ağzı ve burnu su ile yıkamak, sakalları uzatmak, tırnakları kesmek, koltuk altını tıraş etmek, sünnet olmak, etek tıraşı yapmak ve taharetlenmek.”[4]
Netice
İnsanın ahsen-i takvîm üzere yaratılması maddî sureti anlamına gelebildiği gibi manevî hâli manasına da gelebilmektedir. Dolayısıyla ayetteki ifadeyi fiziksel güzelliğe hasretmek çok da doğru olmayacaktır.
Bununla beraber sünnet olmak, vücut temizliği yapmaktan farklı bir şey değildir. Zira bu olay hadislerde de sabit olup Hz. İbrahim’den (aleyhisselam) bu yana süregelen bir amel olmakla birlikte birçok faydası tıbben de sabit olan bir uygulamadır.
[1] Muhammed Senaullah el-Mazharî, et-Tefsîru’l-Mazharî, Thk: Gulamu’n-Nebi, Mektebetü’r-Rüşdiyye, h. 1412, 10/296-7.
[2] Detaylı bilgi için linkini verdiğimiz üroloji doktorunun videosu izlenebilir; https://www.youtube.com/watch?v=lOLF4YNdeQI
[3] Buhari, Sahih, No: 6297; Müslim, Sahih, No: 257
[4] Nesâî, Sünen, No: 5042