Trabzonlu İlmî Ahmed Efendi (v. 1151) ve Eş‘arî-Mâtürîdî İhtilafına Dair Manzûmesi (İnceleme-Metin) -2-
İlmî Ahmed Efendi’nin terceme-i hâlinden bahsettiğimiz yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
İlmî Ahmed Efendi’nin Eş‘arî-Mâtürîdî İhtilafına Dair Manzumesi
Eserin Mahiyeti ve İsmi
Eş‘arî ve Mâtürîdî arasında ihtilaf bulunan meseleleri konu eden eser, Basît (Müstef‘ilün/Fâ‘ilün/Müstef‘ilün/Fâ‘ilün) bahri ile yazılmış 110 beyitlik bir kaside olup kafiyesi mutlak ve mevsul, revîsi ise râdır. Müellif, esere muayyen bir isim vermemiştir. Kataloglarda “Manzûme fi’l-‘Akâid” şeklinde kaydedilmiştir.
Nispeti ve Telif Tarihi
Eserin müellife nispetine dair şüphe yoktur. Zira mukaddimesinde künyesini “İlmî Ahmed” olarak vermiş ve Gebze’de müderris olduğunu ifade etmiştir. Buradan da telif tarihinin müellifin orada müderris olduğu 1118-1123 seneleri arası olduğu anlaşılabilir.
Muhtevası
21 beyitlik mukaddimede müellif şu konular üzerinde durur:
- Bu manzume, Mâtürîdî’nin Eş‘arî’den ayrıldığı görüşlerinin ve Ehl-i Sünnet’in imamı olan İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin (rahimehullah) mezhebinin hülasasıdır.
Buradan anlaşıldığı üzere eser, konuları işlerken her iki mezhebin görüşünü değil, normal bir akaid metni gibi sadece Mâtürîdî mezhebinin görüşlerini zikredecektir.
- İtikatta imamız İmamü’l-Hüdâ lakaplı İmam Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’dir. (rahimehullah)
- İmam Eş‘arî de (rahimehullah) Ehl-i Sünneti’n imamlarındandır ve onun tabiileri daha çok Şâfi‘î alimlerden oluşur.
- Bazı Mâtürîdî alimler, Eş‘arîlerin hata ettiği meseleleri bilmeden onların kitaplarını mütalaa etmeyi yasaklamıştır.
- İmam Eş‘arî de İmam Mâtürîdî de (rahimehumellah) bidat ehlinin karşısında duran, dinin asıllarında ittifak eden Ehl-i Sünnet imamlarıdır.
- Aralarındaki ihtilaf, dinin asıllarında değil feri kelam meselelerinde olduğundan birbirlerini küfre veya bidate nispet etmezler.
- İhtilaf ettikleri bazı meselelerde arayı bulup cemetmek mümkündür.
- Aralarında ihtilaflı olan meseleler, önceki kelam kitaplarının dağınık yerlerinde zikredilmiş fakat bunlar manzum veya mensur olarak bir araya toplanmamış olduğundan müellif, iyice araştırdıktan sonra bu manzumeyi kaleme almıştır.
Müellif böyle demekteyse de kendisinden önce ve kendi döneminde konuyla ilgili birçok eser ulema tarafından yazılmıştır. Öyleyse müellif, ihtilaflı olduğunu düşündüğü “bütün” meseleleri bir araya toplayan bir kitap olmadığını kastetmiş olmalıdır.
- İhtilaflı meselelerin sayısı 80 küsüre kadar yükselir. Burada müellif meselelerin bundan ibaret olduğunu iddia etmediğini fakat tetebbularında elinden geleni yaptığını söyler.
Müellif böyle demişse de eserde zikredilen meselelerin sayısı en fazla 65’tir ki bunların birçoğunu tam anlamıyla Eş‘arî-Mâtürîdî ihtilafı saymak pek mümkün değildir.
Daha sonra konuya giriş yapan eser, metinde bulunan büyük ve bizim tarafımızdan eklenen küçük başlıklarla şu meseleleri ele alır:
1. Aklî Vücûb ile İlgili Meseleler
a. Mükellefin Aklı ile Bulması Vacip Olan 10 Madde:
Bazı fiillerin hüsün, bazı fiillerin kubuh sıfatına sahip olduğu akılla bilinebilir (1). Bir kişi akıl sahibi ise ve tefekkür edecek kadar vakit bulmuşsa Allah’ın varlığını (2), birliğini (3), ilim (4), kudret (5) ve irade (6) sıfatlarını; fani olan alemi yarattığını (7) bilmesi ve O’nu noksan sıfatlardan tenzih etmesi (8) vaciptir. Kendisine bir peygamberin haberi ulaştığında ve mucize gösterdiğinde Allah’ın onu gönderdiğine (9) ve onun peygamberlik iddiasında sadık olduğuna (10) inanması vaciptir.
b. İmanın Hüsnü, Küfrün Kubhu
İmanın hasen (güzel) olduğu da küfrün/şirkin çirkin (haram) olduğu da akılla bilinir.
c. Sabinin İmanı
Bize göre akıllı bir sabinin imanı sahih ve geçerlidir. Hatta bazıları, eğer tefekkür edecek seviyede aklı var ise iman etmesinin vacip olduğunu söylemiştir.
Bu vücûb, usûl kitaplarında İmam Mâtürîdî’ye nispet edilir.
d. Ehl-i Fetretin ve Akıl Sahibi Gafillerin İmanı
Kendisine tebliğ ulaşmamış kişilerin ve akıl sahibi olduğu halde hiç düşünmediğinden iman veya küfretmemiş gafillerin istidlal ile iman etmesi vaciptir, düşünmeye imkân buldukları halde cahil kalmaları özür değildir.
e. Mümine Edebi Azap, Kafire Cennet Meselesi
Allah Teala’nın kafir ve müşrikleri affederek cennete alıp müminleri ebedi cehenneme atması “aklen” caiz değildir.
f. Hüsün-Kubuh
Hüsün ve kubuh, emrin medlûlleridir, akılla bilebilirler. Bir fiilin hamîd (övülesi) bir sonuca şamil olması hüsün, olmaması kubuhdur.
g. Aklın Tarifi
Akıl idrak aletidir, bazılarının tarif ettiği gibi zaruriyyatı idrak etmek demek değildir.
2. İman ile İlgili Meseleler
a. Marifetullah
Allah Teala’nın hakkıyla bilinmesi mümkündür. Zira o sıfatlarıyla apaçıktır.
b. Mukallidin İmanı
Mukallidin; akli delillerden bihaber olan cahilin imanı sahihtir.
c. İmanın Tarifi
İman marifet değil tasdiktir. Ameller imana dahil değildir.
d. İmanın Artıp Eksilmesi
Tahkikte iman artıp eksilmez. İmam Şâfi‘î (rahimehullah) bu konuda İmam-ı Azama muhalefet etmiştir.
e. İmanın Müşekkik Olması
İman müşekkik değildir; iman küllisinin hariçteki bütün fertlerine hamli, müsavidir.
f. İmanın Mahluk Olması
İmam-ı Azamdan nakledildiği üzere iman mahluktur. Bu konu barizdir.
g. Müvâfât Meselesi
Said şaki; şaki de said olabilir. Bir kimsenin vasfı (iman-küfür) ona sahip olduğu zaman ıtlak edilir, ölmesi beklenmez. Henüz hayatta olan ve ilerde kafir olması mümkün olan bir mümin, el-an kesinlikle mümindir.
h. İmanda İstisna
Yine İmam-ı Azamdan meşhur olduğuna göre imanda istisna yapıp “inşallah müminim” demek caiz değildir.
3. Sıfatlarla İlgili Meseleler
a. Tekvin Sıfatı
Allah Teala’nın tekvin (tahlîk, yaratma) sıfatı diğer yedi sıfattan farklı kadim bir sıfat olup mükevvenin (yaratılanın) gayrısıdır.
b. Kûn-Fe-Yekûn Meselesi
Bazı ayetlerde geçen Allah Teala’nın bir şeyi yaratmak irade ettiğinde ona “ol” demesinden maksat, O’nun iradesinin hemen gerçekleştiğini ifade etmek olup mecazdır.
c. Kıdem-Beka
Allah Teala’nın kıdem ve beka sıfatları, varlığının başı ve sonu olmamak anlamında itibari olup cumhura göre zait sıfat değillerdir.
d. Fiili Sıfatlar
Tahlîk ve terzîk gibi fiili sıfatlar kadimdir.
e. Mükellimiyyet Meselesi
Allah Teala’nın mükellimiyyeti, zatıyla kaim olan bir sıfat değildir.
f. Kelâmullahın İşitilmesi
Kelam-ı nefsî, ses olmadığı için işitilebilen bir şey değildir.
g. Sem‘ ve Basar Sıfatları
Bu sıfatlar ilimden farklı zait sıfatlardır.
h. İdrak Sıfatı
Bazı alimlerin dediğini gibi idrak, ilimden farklı bir sıfat değildir.
i. Mahabbet-Rıza Alakası
Allah Teala’nın iradesi, rıza ve mahabbetinden farklıdır.
j. Kelam Sıfatının Taallukları
Kelam sıfatının taallukları ezeli/kadim olup hadis değildir.
k. Vaidden Hulf Meselesi
Allah Teala’nın vaadinden dönmesi muhal olduğu gibi vaidinden dönmesi de muhaldir.
l. Allah Teala’nın Rüyada Görülmesi
İmam Ebu Mansur’a göre Allah Teala’nın rüyada görülmesi mümkün değildir.
m. Allah Teala’nın Cennetten Görülmesi
Ru’yetullahın sıhhati sadece akılla değil nakille sabittir. “Gözler O’nu idrak edemez” ayetinde gözlerden maksat, görenlerdir.
n. Teklîf-i Mâ-lâ-Yutâkın Muhal Olduğu
Allah Teala’nın bir kulu gücünün yetmediği bir şeyle mükellef kılması “aklen” caiz değildir.
o. Kaza-Kader Tarifi
Kaza; Allah Teala’nın ezeli iradesi demek değil bir işi muhkem bir şekilde yapması demektir. Kader de Allah Teala’nın ezeli iradesinin zamanı geldiğinde taalluk etmesi demek değil, Allah’ın ezelde her şeyin bir miktar üzere tayin etmesi demektir.
p. Tevfik Tarifi
Tevfik; Allah’ın itaatler konusunda kuluna yardım etmesi demek olup kulda itaat kudreti yaratmak demek değildir.
r. Peygamber Göndermenin Zorunluluğu
Bazı alimler, Allah Teala’nın hikmet sıfatından dolayı peygamber göndermesinin vacip olduğunu söylerler. Bazıları ise bu konuda Mutezileye benzememek için vacip olmadığı görüşündedir.
4. Nübüvvet ile İlgili Meseleler
a. Kadın Peygamber
Kadın tesettürle memur olduğu için bir peygamber asla kadın olamaz.
b. Vefat Ettikten Sonra Peygamberlerin Durumu
Peygamberler, vefat ettikten sonra hakiki anlamda peygamber olmaya (nübüvvet sıfatına sahip olmaya) devam ederler. Bazılarının dediği gibi sadece “hükmen” peygamber olmazlar.
c. Peygamberlerin Masum Olduğu
Bütün peygamberler, küçük günahlardan bile masumlardır. Ancak bazı peygamberler “zelle” denilen şeyi işlemişlerdir.
5. İçtihat ile İlgili Meseleler
a. Peygamberlerin İçtihat Etmesi
Diğer insanlarda olduğu gibi peygamberlerin de meydana gelen olaylarda içtihat etmeleri caizdir.
b. Müçtehidin Hata Etmesi
Bedir kıssasından da anlaşıldığı üzere müçtehit, hata da edebilir doğru da söyleyebilir. Eğer hatalıysa onun hatası, sadece sonda değil başta ve sondadır.
c. İstishabın Hücciyyeti
Hanefi alimlerinin çoğuna göre istishâb hüccet sayılmaz iken imamımız Ebu Mansur el-Mâtürîdî (rahimehullah) istishâbı hüccet olarak görmüştür.
d. Nesih Meselesi
Bir hükmün nasla sabit ebedilik vasfı varsa inşa olsun haber olsun onun neshi caiz değildir.
e. Eşyada Asıl Olanın Mübahlık Olduğu
f. Kafirlerin Amellerle Mükellef Olması Meselesi
Küfür ve şirk ehli amelî itaatler ile mükellef değillerdir.
6. Muhtelif Kelâmî Meseleler
a. Ruhun Mahiyeti
Bazı alimler ruhun mücerret olduğunu söylerken kimisi de “heykel-i mahsus” diyerek tarif etmişlerdir.
b. Melek-Beşer Üstünlüğü Meselesi
Meleklerin cinsi beşerden üstün değildir.
c. İsim-Müsemma Meselesi
Bize ve bazı Eş‘arîlere göre isim müsemmanın aynısıdır.
d. Kulun Kudretinin Zıtlara Elverişli Olduğu
Bizdeki bir kudret iki zıt fiil için kafidir. Tıpkı bir ilmin birden fazla malumu olduğu gibi.
e. Mümâseletin Tarifi
Bir şeyin bir şeye mümasil (benzer) olması için bazı sıfatlarda ortak olmaları yeterlidir, bütün sıfatlarda ortak olmaları gerekmez.
f. Be’s Tövbesi
Tövbenin kabul edilmesi için azaptan önce yapılmış olması şart değildir.
g. Kafirlerin Nimeti Meselesi
Kafirler bu dünyada Allah’ın nimetleri ile nimetlenirler.
h. Ölüm Vücûdî mi Ademî mi?
Suretleri yok eden bir araz olduğu için ölüm vücûdîdir.
i. Arazların İadesi
Arazlar iade edilmez.
j. Kulun Kudretinin Tesiri
Kulun kudreti/ihtiyarının bir tesiri vardır, fakat bu tesir, bir şeyin varlığa çıkmasına değil kulun bir vasıfla muttasıf olmasınadır.
k. Cebir
Fiillerimizde zorunluluk ve mecburiyet yoktur, bu konuda varit olan suallerin hepsinin cevabı vardır.
l. Nakli Delillerin Katiyet İfade Ettiği
7. İmamet ile İlgili Meseleler
a. Efdaliyyet Şartı
Zamanının en faziletli insanı olmak imametin sıhhati için değil evleviyeti için şarttır.
b. İmamın Azledilmesi
Bir alimin sözüyle imam azledilmez. Ulema bu konuda bir alimler topluluğunun kararını şart koşmuşlardır.
c. İmamet ve Kebire
İmamın büyük bir günah işlemesi tebaanın değil kendisinin azli hak etmesine sebep olur.
Hatimede müellif hamd içeren bir beyitle eserini bitirir.
Bir Mukayese
Daha önce yayınladığımız Ayıntâbî Yusuf Efendi’nin Kasîde-i Mîmiyye’si ile İlmî Ahmed Efendi’nin manzumesi içerik olarak benzedikleri gibi dönem olarak çok yakınlardır. Yusuf Efendi’nin eseri İlmî Ahmed Efendi’den muhtemelen birkaç sene önce yazılmıştır.
Yusuf Efendi’de zikredilip de burada mevcut olmayan meseleler şöyledir: Allah Teala’nın fiillerinin muallel olması meselesi (1), vücûd-zât alakası (2), madumun görülmesi (3), hal meselesi (4), sebeplerin tesiri/kuvvet-i mûde‘a (5), ibadetlerin ecirlerinin kulun bizatihi istihkakı olmadığı meselesi (6), hikmetin tarifi (7), hayvanların haşredilmesi (8), öldükten sonra dirilişin tamamen yok olup tekrar var olmak şeklinde olduğu (9), iman-islam alakası (10).
Burada mevcut olup Yusuf Efendi’de bulunmayan meseleler ise şöyledir: Akıl sahibi bir kimsenin aklı ile Allah’ın ilim, kudret, irade ve tenzih sıfatlarını bilip fani alemi O’nun yarattığına inanmasının vacip olduğu (1), akıl sahibi olduğu halde hiç düşünmediğinden iman veya küfretmemiş gafillerin istidlal ile iman etmesinin vacip olduğu (2), aklın tarifi (3), imanın tarifi (4), imanın müşekkik olmadığı (5), marifetullahın imkanı (6), imanın mahluk olduğu (7), fiili sıfatların kadim olduğu (8), sem ve basar sıfatlarının ilimden farklı olduğu (9), idrak sıfatının zait olmadığı (10), kelam sıfatının taalluklarının kadim olduğu (11), vaidden hulf meselesi (12), Allah Teala’nın rüyada görülmesi (13), ru’yetullahın nakli bir mesele olduğu (14), tevfik tarifi (15), vefat ettikten sonra peygamberlerin durumu (16), peygamberlerin küçük günahlardan masum olduğu (17), peygamberlerin içtihadı (18), istishab (19), nesih (20), eşyada asıl olanın mübahlık olduğu (21), arazların iade edilmeyeceği (22), ölümün vücûdî olduğu (23), kafirin dünyada nimet sahibi olduğu (24).
Aslında müellifin Yusuf Efendi’nin eserine vakıf olduğu ve ondan istifade ettiğine dair bilgi yoktur. Hatta eserin başında daha önce bu tarzda bir eser yazılmadığını ifade etmesinden onu görmediği anlaşılabilir ki dönem olarak da çok yakın olduklarından eserin İlmî Ahmed Efendi’ye henüz ulaşmamış olması mümkündür. Fakat doğal olarak iki eser arasında benzerlikler mevcuttur. Bunlardan en dikkat çekenleri şöyledir:
İlmî Ahmed Efendi:
وَبِعْثَةُ الرُّسْلِ قَالُوا إِنَّهَا وَجَبَتْ | لِحِكْمَةٍ عَنْ حَكِيمٍ قَدْ جَرَتْ قَدَرَا | |
وَبَعْضُ الَاصْحَابِ خَوْفًا عَنْ مُشَابَهَةٍ | بِالاعْتِزَالِ عَنِ الإِيجَابِ اِنْزَجَرَا |
Yusuf Efendi:
وَلَمَّا كَانَ خَالِقُنَا حَكِيمًا | فَحَتْمٌ بِعْثَةُ الرُّسُلِ العِظَامِ | |
وَبَعْضُ الصَّحْبِ حَادُوا عَنْ وُجُوبٍ | إِبَاءً عَنْ مُشَابَهةِ الطَّغَامِ |
İlmî Ahmed Efendi:
وَبَعْضُ الَاصْحَابِ صَدُّوا عَنْ مُطَالَعَةٍ | لِمَا رَأَوْهُ بِلَا تَمْيِيزِ مَا بَهَرَا |
Yusuf Efendi:
فَقَدْ صَدُّوا صِحَابٌ عَنْ طِلَاعٍ | لِمَا أَبْدَوْا بِلَا مَيْزِ المَرَامِ |
İlmî Ahmed Efendi:
وَخَالَفَ الشَّافِعِي فِيهِ إِمَامَ هُدًى | أَعْنِي لِنُعْمَانَ ذِي مَنٍّ لِمَنْ شَكَرَا |
Yusuf Efendi:
وَذِي خُلْفُ الإِمَامِ الشَّافِعِيِّ | لِنُعْمَانٍ سِرَاجٍ فِي الظَّلَامِ |
İlmî Ahmed Efendi:
وَنَفْسَ الِانْسَانِ بِالتَّجْرِيدِ قَدْ وَصَفُوا | وَقَوْلُهُمْ هَيْكَلٌ مَخْصُوصٌ اشْتَهَرَا |
Yusuf Efendi:
وَنَفْسُ الإِنْسِ بِالتَّجْرِيدِ تُرْوَى | وَقَوْلُ الهَيْكَلِ المَخْصُوصِ سَامِ |
Nüsha Tavsifi
Eserin tespit edilen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Murad Molla Koleksiyonu, nr. 331, vr. 110b-114b’de kayıtlıdır. 1154 senesinde Büyük Hafız Efendi tarafından istinsah edilen “nuhbe mecmuası”nın sonunda bulunduğuna göre müellifin vefatından 3 sene sonrasına denk gelen bu tarihte yazılmış olmalıdır. Metnin tahkikinde bu nüsha kullanılmıştır. Muvaffakiyet Allah’tandır.
Manzumenin tahkikli metni bir sonraki bölümde inşallah yayınlanacaktır.