FıkıhMakaleler

Yorumcunun Muhatap Olmasına Göre Nassların Mahiyeti 5/5

Bir önceki yazı için tıklayınız.

Zâhiri Anlam

Zahiri anlam, bir lafzın asıl veya ilk manasını almaktır. Zahiri anlamcılık lafzın manaya delaletinin kapalı olduğu yerlerde önem kazanmakta ve sıkıntı doğurmaktadır. Yoksa lafzın manasına delaletinin açık olduğu yerlerde herkes zahiri anlamcıdır.

Lafzın manasına delaletinin kapalı olduğu yerler ise müteşabih ayetlerdir. Müteşabih ayetler, ya muhkem bir ayetle veya aklın kanunları ile tearuz ettiği için sıkıntılı ve müteşabihtir. Bu noktalarda yapılması gereken ya hiçbir mana vermeyip tefviz yapmak veya müteşabih olan nassı, muhkem nas ve akla uygun bir şekilde te’vil etmektir.

Zahiri anlamcıların esas sorunları muhalin muhalliğini idrak edememeleridir. Öyle ki zahiri anlamı Allah ﷻ hakkında muhal bir şey ifade eden bir ayeti müteşabih görmemekte ve Allah ﷻ hakkında muhal olan bu manayı Kur’an-ı Kerim’e dayanarak Allah’a ﷻ nispet etmektedirler.[1] Bunlar aynı zamanda kendi itikatlarının selefin itikadı olduğunu iddia etmekte ve selefe tecsim inancını nispet etmiş olmaktadırlar.[2] Halbuki selef müteşabih ayetler hususunda tefviz ve te’vil yöntemini benimsemiştir.

Tefviz

Tefviz lügatta altı anlama gelmektedir:

  • Bir şey hakkında hüküm vermeyi başkasına bırakmak, o kişiyi vekil kılmak:

Misali: فوض إليه الأمر  ifadesi, “İşi ona bıraktı, devretti, terk etti” anlamındadır. Kur’an-ı Kerim’de geçen فوض maddesi de bu anlamda kullanılmıştır. Firavun’un ailesinden iman eden bir adam şöyle der: وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ “Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah kullarını hakkıyla görendir.”[3] İşte فوض maddesinin Kur’an-ı Kerim’deki kullanımı da lügattaki ilk anlamıyla aynı manadadır.[4]

  • Tesâvî/eşitlik:

Misali: قوم فوضى ifadesi, فوض maddesinin eşitlik anlamında kullanıldığı yerlerdendir. Yani bu ifade, o kavmin kendi arasında hep eşit insanlardan oluştuğunu ve aralarında herhangi bir reisin bulunmadığını ifade etmektedir.[5]

  • İhtilad/karışmak

Misali: نعام فوضى ifadesi, فوض maddesinin karışmak anlamında kullanıldığı yerlerdendir. Birbiriyle karışmış nimetler anlamındadır.[6]

  • İştirak/ortaklık

Misali: أموالهم فوضى بينهم ifadesi, فوض maddesinin ortaklık anlamında kullanıldığı yerlerdendir. kişilerin, bu malda ortak olduğunu ifade etmektedir.[7]

  • Mücârât/komşuluk.

Misali: فاوضه في أمره ifadesi, فوض maddesinin komşuluk anlamında kullanıldığı yerlerdendir. Onlar işlerinde yakın/komşu oldular anlamındadır.[8]

  • Teferruk/ayrılık.

Misali: الناس فوضى ifadesi, فوض maddesinin ayrılık anlamında kullanıldığı yerlerdendir. Anlamı, farklı insanlar demektir.[9]

Tefvizin şeriat ıstılahındaki anlamı, hakiki anlamına ters değildir. Yani bir şey hakkında hüküm vermeyi terk edip o işi başkasına bırakmak, lügat için de ıstılah için de uygundur. Haber-i sıfatlarda tefviz, lafzı zahir anlamından uzaklaştırmak ve bu lafızla ne murad edildiği hususunda tartışmadan, bu lafzın manasının bilgisini, “Allah ﷻ en iyi bilendir” diyerek Allah’a ﷻ terk etmektir.[10]

Zahiri anlamcılıktan farkı mana verip vermemektir. Zahiri anlamcılar, müteşabih ayetlerdeki teşbih veya tecsimi vehmettiren ayetlere zahiri manalarını verirken, tefvizi benimseyenler sadece lafzı okumakta, fakat ne zahir ne batın hiçbir mana vermemekte ve o nassın manasının bilgisini Allah’a ﷻ tefviz etmekte/bırakmaktadırlar.

Selef-i sâlihînin tefviz yaptığı meşhur bir görüştür. İmam-ı Gazzali İlcâmü’l-Avâmı’nın başında selefin haberi sıfatlar hakkındaki tutumunu açıklarken bize tefvizi derinlemesine teşrih eder ve tefviz kavramının hangi manaları içerdiğini[11] şöyle sıralar:[12]

  • Takdis: Cismiyet ve cismiyetle alakalanan şeylerden Allah’ı ﷻ tenzih etmek.
  • Tasdik: Efendimiz’in ﷺ söylediği her şeyin hak/gerçek olduğunu, onun doğru sözlü olduğunu ve söylemiş olduğu şeyde kastettiği mananın (bizim için kapalı dahi olsa) hak olduğunu tasdik edip iman etmek.
  • Acziyeti itiraf: Müteşabih nasslardaki muradı anlamanın, takatinin ötesinde olduğunu kabul edip, işinin de bu olmadığını itiraf etmek.
  • Susmak: Müteşabih nasların manasını sormamak. Bu hususta soru sormak bid’at olduğu ve bu konulara dalındığında hiç fark etmeden dinden çıkma tehlikesi bulunduğu için korkmak ve böyle konulara dalmamak.
  • Tutmak: Bu lafızları başka bir dile çevirerek tercüme etmemek, bu lafızlarda hiçbir değişiklik yapmadan olduğu gibi (sadece) söylemek.
  • Sakınmak: Bu hususlarda içinden dahi düşünmek ve tefekkür etmekten sakınmak.
  • Ehline teslim: Aczinden dolayı kendisine kapalı kalan bu manaların, aynı şekilde Efendimiz’e ﷺ, peygamberlere ve Allah dostlarına da kapalı olduğuna inanmamak.

İmam-ı Gazzali burada tefvizin içerdiği manaları sıralarken, aynı zamanda tefvizin nelerden oluştuğunu söylemiş ve tanımını yapmış oluyor. Görüldüğü gibi tefvizin ne olduğuna dair getirdiğimiz bu nakil şuna delalet ediyor ki tefviz, hiçbir mana vermemek ve sadece o lafzı okumaktır. Zahiri anlamcılık ise sıkıntılı da olsa o lafzın ilk ve asıl manasını kullanmaktır. Zahiri anlamcıların cahilliklerinden bir tanesi de Kur’an-ı Kerim gibi belagatin zirvesini temsil eden bir metinde hiçbir mecaza yer vermemiş ve bütün lafızları zahire hamletmiş olmalarıdır. Oysaki mecaz belagat ve edebiyatın omurgasıdır.

Te’vil

Te’vil, önceki bölümlerde de söylediğimiz gibi yorum yapmak demektir. Te’vil de tefviz gibi anlamı tahrif edilen bir yöntemdir. Mesela zahiri anlamcıların, tefviz yaptığını iddia ettiklerini söylemiştik. Fakat hakikatte tefvizin mahiyetini/tanımını tam anlamıyla kavradığımız zaman, kimin tefviz yapıp kimin yapmadığı ortaya çıkmış oluyor. Te’vilde yorumdur. Fakat sınırları belli olmayan ele avuca gelmeyen bir yorum değildir. Te’vili, aşırı yorum şeklinde icra edenler nasların manalarını tahrif etmiş olmaktadırlar. Te’vili aşırı yorum şeklinde icra etmek ise kişiyi küfre kadar götürür niteliktedir.


[1] Ebû Hâmid el-Gazzâlî, Kânûnu’t-te’vîl, s. 644

[2] Ebû Hâmid el-Gazzâlî, İlcâmü’l-avâm an ilmi’l-kelâm (Mecmûatu’r-resâili’l-İmâmi’l-Gazzâlî’nin içinde), el-Mektebetü’l-Asriyye, Beyrut, 2012, 1. Baskı, s. 341

[3] Mü’min Suresi, 44

[4] Ahmed b. Abdurrahman el-Kâzî, Mezhebü ehli’t-tefvîz fî nusûsi’s-sıfat, Dâru’l-Âsıme, Riyad, 1994, 1. Baskı, s. 143-145

[5] Ahmed b. Abdurrahman el-Kâzî, a.g.e., s. 146

[6] Ahmed b. Abdurrahman el-Kâzî, a.g.e., s. 146

[7] Ahmed b. Abdurrahman el-Kâzî, a.g.e., s. 146

[8] Ahmed b. Abdurrahman el-Kâzî, a.g.e., s. 146

[9] Ahmed b. Abdurrahman el-Kâzî, a.g.e., s. 147

[10] Ahmed b. Abdurrahman el-Kâzî, a.g.e., s. 152

[11] Tefviz bir kavramdır. Kavram ise bir torbaya doldurulmuş manalar gibidir. Yani içinde birden fazla mana barındırır. İşte burada da İmam-ı Gazzali, tefviz kavramının içindeki birden fazla manayı sıralayıp açıklamaktadır.

[12] Ebû Hâmid el-Gazzâlî, İlcâmü’l-avâm an ilmi’l-kelâm, s. 342

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu