MakalelerTasavvuf

Abdülahad en-Nûrî’nin (rahimehullah, v. 1061/1651) Kabir Ehlinin Durumu ve Onları Ziyaret Etmek Hakkında Bir Risalesi: İsbâtu’l-İlmi ve’ş-Şu‘ûr limen Kâne min Ehli’l-Kubûr (İnceleme-Metin) -1-

بسم الله الرحمن الرحيم

İsbâtu’l-İlmi ve’ş-Şu‘ûr limen Kâne min Ehli’l-Kubûr (İnceleme-Metin)

Müellifin Tanıtımı

Müellifi tanıttığımız yazı için buraya tıklayabilirsiniz.

İsbâtu’l-İlmi ve’ş-Şu‘ûr Risalesi

Bu konuyu birkaç başlıkta ele alabiliriz;

Risalenin İçeriği

İsminden de anlaşılacağı üzere eser, “berzah” dediğimiz dünya ve ahiret hayatı arasındaki alemde kısmen de olsa bir hayatın/idrakin olduğunu ispat etmek ve buna binaen kabir ziyaret etmek, ölüye Kur’an okumak vs. gibi fiillerin caiz olduğunu naklî delillerle de destekleyerek ortaya koymak amacıyla yazılmıştır. Müellif telif sebebini “kabir ziyaretinin caiz olduğuna karşı çıkan inkarcıların ve bu konuda kafası karışmış olan insanların sayısının arttığını görmesi” olarak zikretmektedir.

Risale 6 bölüme ayrılmıştır;

Birinci Bölüm

Genel olarak kabir ziyareti hakkında rivayet edilen hadisler ile ilgilidir. Burada müellif, kabir ziyaretinin kavlî, fiilî veya takriri sünnet olduğunu ravi ve kaynaklarını da zikrettiği 10’dan fazla hadis ile ispat etmektedir.

İkinci Bölüm

“Kabir ziyaretinin şekli ve edepleri” başlıklı ikinci bölümde önce kadınların kabir ziyareti konusundaki konumu ele alınmış, daha sonra ise kabir ziyaretine nasıl başlanılacağı ve ziyaret sırasında nelerin yapılıp, nelerin yapılmayacağına değinilmiştir.

Üçüncü Bölüm

Allah’tan başkasına dua etmeyi reddeden ayetlerin tefsiri hakkındadır. Bu bölümde duanın manaları, dua ve ibadet arasındaki farklar ele alınmıştır.

Kabir Ehlinden İstigase

Eseri orijinal yapan bu bölümde müellifin özellikle üzerine durduğu nokta şudur: Bir Müslüman salih ve takva sahibi bir zatın kabrine gelip onun ile istigase/istiane yaptığında ve dünyevî yahut uhrevî bir konuda ondan yardım istediğinde bu yardım talebi hakiki manasıyla anlaşılmamalı; bilakis baharın baklayı bitirmesi, suyun kandırması ve ateşin yakması gibi mecaz-i aklî manasında alınmalıdır. Şöyle ki, bu kişinin kabirdeki zattan yardım istemesinden kastı, aslında onun ile tevessül etmesi, ondan kendi istekleri için Allah’a dua etmesini istemesi manasına gelmektedir. Yoksa kabirdeki zatın müstakil olarak bir şeylere kadir olduğunu kastetmek küfürdür ki bunun için ölülere gitmeye gerek yoktur. Bilakis bir kimse canlı bir kimseden adette kadir olduğunu söylediğimiz bir şeyi isterken bu kişinin, o işi kendi başına/müstakil olarak/başka bir irade ve kudrete bağlı kalmadan yerine getirdiğine inansa bu da küfürdür. Dolayısıyla kabir ehline nida eden, onlardan bir şey istediği görülen kimse hakkında aşırıya gitmek, tekfir etmek yanlış bir tutumdur.

Bu konuda ölü ile canlı arasında fark olmadığı üzerinde önemle duran müellifin döneminde de bu tarz insanların olduğu anlaşılmaktadır. Müellif, bu kişilerin kabir ehli ile istigase/istiane yapan insanları tekfir edip, kendilerinin güç sahibi fasık devlet adamları ile istigase yaptıklarını ve farkında olmadan çelişkiye düştüklerini ifade etmektedir.

Tembih

Bu bölümün sonunda müellifin yaptığı şu tembih kayda değerdir: Evet, kabir ziyaretleri ve istigase/istiane sırasında bazı insanların fiilde veya sözde aşırıya gitmeleri mümkündür. Bu yanlış durum karşısında yapılması gereken hemen tekfir etmek yerine bu işin yanlış olduğunu söyleyip, doğru olanı ifade etmektir. Nitekim tekfirin şartlarından biri de “İkâmetü’l-Hücce” yani delil getirmek ve kişiye doğru olanı anlatmaktır.  Bu bölümde müellif ulemanın ve şeyhülislamların fetvalarına da bolca müracaat etmiştir.

Dördüncü Bölüm

Dördüncü bölümde kabir ehlinin kendilerini ziyaret eden insanlardan haberdar oldukları ve onlarla ünsiyet kurduklarına dair hadisler ve kıssalar aktarılmıştır.

Beşinci Bölüm

Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) kabrini ziyaret etmenin faydalarını, yine onun hadislerinden yola çıkarak sıralayan beşinci bölümün sonunda müellif, kabir ziyareti ile ilgili ulemanın yazdığı birkaç eserden bahsetmiştir ki şunlardır:

  • Ebû Abdillah Muhammed b. Musa el-Mezâlî el-Merâkeşî (ö. 683, rahimehullah), Misbâhu’z-Zalâm.
  • İbn Allân es-Sıddîkî (ö. 1057, rahimehullah), İthâfu Ehli’l-İslâmi ve’l-Îmân.
  • İbn Hacer el-Heytemî (ö. 974, rahimehullah), Tuhfetü’z-Züvvâr ve el-Cevherü’l-Münazzam.

Altıncı Bölüm

Altıncı bölümde ise salih insanların kabirlerini ziyaret etmenin faydaları zikredilmiştir.

Risalenin sonunda müellif, kabir ziyareti esnasında aşırıya giden fiil ve kavillerde bulunmanın tehlikesinden, günümüz Vahhâbîlerinin yaptığı gibi müşrikler hakkında inen ayetleri Müslümanlara hamletmenin ne kadar hatalı olduğundan bahsetmiş ve bir münacat ile eserini hitama erdirmiştir.

Risalenin Kaynakları

Şüphesiz ki müellif eserini hazırlarken birçok kaynaktan istifade etmiştir. En başta hadis, tefsir ve hadis şerhi kitapları olmak üzere konuya dair yazılmış hususi teliflerden de istifade etmiştir. Yukarda zikrettiğimiz 4 kitap dışında müellifin nakil yaptığı veya istifade ettiği eserler şunlardır:

  • İmam Gazâlî (ö. 505), İhyâu Ulûmi’d-Dîn.
  • Abdülhak el-İşbîlî (ö. 581), el-Âkıbe.
  • el-Kurtubî (ö. 671), et-Tezkira.
  • Hatîb et-Tebrîzî (ö. 741), Mişkâtu’l-Mesâbîh.
  • İbn Kayyimi’l-Cevziyye (ö. 751), Kitâbu’r-Rûh.
  • Âlim b. Alâ (ö. 786), et-Tâtârhâniyye.
  • İbn Melek (ö. 821’den sonra), Mebâriku’l-Ezhâr.
  • es-Suyûtî (ö. 911), Tenvîru’l-Halek.
  • el-Kastallânî (ö. 923), el-Mevâhibü’l-Ledüniyye.
  • İbrahim el-Halebî (ö. 956), Halebî-i Kebîr.
  • İbn Hacer el-Heytemî (ö. 974), es-Savâ‘iku’l-Muhrika.
  • Ebüssuûd Efendi (ö. 982), İrşâdu’l-Akli’s-Selîm.
  • el-Münâvî (ö. 1031), Feyzu’l-Kadîr.

Risalenin İsmi

Müellif mukaddimede eserini İsbâtu’l-İlmi ve’ş-Şu‘ûr limen Kâne min Ehli’l-Kubûr diye isimlendirmiştir ki manaca sahih olan da budur. Dolayısıyla İsbâtu’l-âlim ve’ş-Şu‘ûr diye kaydedilmesi[1] hatalıdır.  Bazı kaynaklarda geçen Risâle fî İsbâti’ş-Şu‘ûr li Ehli’l-Kubûr[2] kaydı ise şüphesiz ki isim belirtmekten ziyade içerik beyanıdır. Bağdatlı İsmail Paşa’nın zikrettiği İsbâtu’l-Âmi ve’ş-Şühûr ise ya baskı hatasıdır ya da ulaşamadığımız hatalı bir nüshadan alınmıştır.

Sonuç olarak kitabın içeriğine en uygun isim, “kabir ehlinin ilim ve şuur sahibi olduğunu ispat etme” anlamına gelen ilk isimdir.

Nüsha Tavsifi

Eserin üç nüsha kaydına rastlanmıştır;

  • Beyazıt Nüshası

Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Velüyyüddin Efendi Koleksiyonu, nr. 1827, vr. 112b-124b’de kayıtlı nüshadır. Abdülahad Nûrî Efendi’nin 11 risalesini içeren bir mecmuadan ibaret olan bu nüsha 1080 tarihlidir ki müellifin vefatından 19 sene sonra istinsah edilmiştir.

  • Kastamonu Nüshası

Kastamonu Yazma Eserler Kütüphanesi, nr. 1219, vr. 21b-31a’da kayıtlı nüshadır. Nüsha, 1133 senesinde Manisa’da istinsah edilmiştir.

  • Kral Faysal Nüshası

Kral Faysal Merkez Kütüphanesi, nr. 426/3’te kayıtlı nüshadır ki Beyazıt Nüshası gibi mecmua olup 1201 tarihlidir.

Biz metnin ispatında ulaşabildiğimiz tek nüsha olan birinci nüshayı kullandık. Muvaffakiyet Allah’tandır.

Devam edecek…

 

Yazının tüm hakları İsmailağa Telif ve Araştırma Merkezi’nce mahfuzdur.

 


[1]  Bkz. İbrahim Baz, Abdülahad Nûrî-i Sivâsî Hayatı Eserleri Görüşleri, İnsan Yayınları, Baskı: 1, 2007, İstanbul, s. 283.

[2]  Bkz. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Matbaa-i Âmire, 1333, I/123, Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliya, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Koleksiyonu, nr. 2307, vr. 268.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu