Tefsir

Kur’ân-ı Kerîm’in İsim ve Sıfatları

بسم الله الرحمن الرحيم

Hamd alemlerin rabbi olan Allâh’adır, salat ve selam alemlere rahmet olan peygamberlerin sonuncusu Hazreti Peygamber ve ashabınadır.

Kur’ân-ı Kerîm; Yüce Allah tarafından Cebrâil (aleyhisselam) vasıtasıyla, vahiy yoluyla, Arapça olarak peyderpey Peygamber Efendimize indirilen, nesilden nesle tevatür yoluyla bize kadar aktarılan, mushaflarda yazılı, tilaveti ile ibadet edilen ve sevap kazanılan Allah kelâmıdır.

Bu ilahi kitabın en meşhur ismi “Kur’ân” dır. Bu kelime aslında “قرأ” maddesinden “غفران” kelimesi gibi “فعلان” kalıbında masdardır ve lugatta birkaç manası vardır.

1) “قَرَأَ الآيةَ قرآنا: نَطَقَ بأَلفاظها” okuma, tilavet etme anlamındadır.

Bu, ilâhî kitabın devamlı okunması dolayısıyla “Kur’an” ismini aldığı söylenmiştir. Bu durumda “Kur’an” sözcüğü mastar manasında değil, ismi meful manasında olup “makrû”, yani “okunmuş”, “kıraat edilmiş şey” anlamına gelir.

2) Diğeri bir manası ise “قَرَأَ الشيءَ قَرْءًا، وقُرْآنًا: جمعَه وضمَّ بعضَه إِلى بعض” toplama ve bitiştirme anlamındadır.

Bu ilahi kitabın âyetlerinin ve sûrelerinin birçok ilim, emir, yasak, vaat, uyarı ve hakikatleri içinde toplaması hasebiyle bu ismi aldığı da ifade edilmiştir.

Bu durumda “Kur’an” kelimesi masdar manasında değil ismi fail “câmî” veya ismi meful “mecmû” manasındadır. Daha sonra Allah Teâlâ tarafından Cibrîl-i Emin aracılığıyla Arapça olarak Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) indirilmiş ve zamanımıza kadar tevâtürle rivayet edilegelmiş olan ilâhî kitabın özel ismi olmuştur.

Kur’ân-ı Azîm’in, bütün ayet ve sûrelerini iki kapak arasındaki sayfalarda toplayan kitâb-ı ilâhînin bütününe “mushaf” adı da verilmiştir. Çoğulu “mesahif”tir. Mushaf-ı şerifteki âyetlerin, sûrelerin tamamına Kur’an denildiği gibi, herhangi bir âyete veya sûreye de Kur’an denilebilir.

Kur’ân-ı Azîm’in birçok mübarek ismi ve sıfatı vardır. Bu isim ve sıfatların sayısı hususunda İslam uleması muhtelif görüşler beyan etmiştir.

İmam Zerkeşî el-Burhan isimli eserinde Ebu’l-Hasen el-Harâli’nin Kur’an-ı Kerîm’in isimleri hakkında bir kitap yazdığını ve doksan küsür isim zikrettiğini nakletmiştir.[1]

Yine İmam Zerkeşî el-Burhan’da Ebu’l-Meâli’nin bu hususta elli beş isim zikrettiğini nakletmiş ve bu isimleri kitabında serdetmiştir.[2]

Fîrûzâbâdi ise Besâʾiru Zevi’t-Temyiz isimli eserinde Allah’ın, Kur’an-ı Kerîm için yüz isim zikrettiğini söylemiş, ardından Kur’an-ı Kerîm’de geçen doksan üç ismi serdetmiş daha sonra da hadislerde geçen isimleri de zikrederek toplamda yüz küsür isim saymıştır.[3] Bazı alimler, bu isimlerin bir kısmının Kur’an’ın sıfatı olduğunu da söylemişlerdir.

Şimdi Kur’an-ı Kerim’de zikredilen, Kur’an’ın isim ve sıfatlarından bazılarını zikredelim:

1 – «Kur’an»:

2 – «Arabîyy»: Arapça lugatında.

وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْآنًا عَرَبِيًّا [الشورى: 7]


3 – «Aceb»: Hayrete düşüren, hoşa giden, harikulade güzel, çok hayret verici anlamındadır.

قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا [الجن: 1]


4 – «Adl»: Doğru olmak, doğru davranmak, adaletle hükmetmek.

وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا [الأنعام: 115]


5 – «Ahsenü’l-Hadis»: Sözün en güzeli, en güzel söz.

6 – «Mesânî»: Tekrarlanan.

7 – «Müteşabih»: Bir kısım manası kapalı Muhkemin zıttı.

اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَ[الزمر: 23]


8 – «Ümmü’l-Kitab»: Kitabın anası, Kitabın aslı.

9 – «Alî»: Çok yüce, yüksek şerefli, kıymetli, kadri yüce.

وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ [الزخرف: 4]


10 – «Azim»: Ulu, yüce, büyük, azametli.

وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ [الحجر: 87]


11 – «Aziz»: Çok izzetli, şerefli, çok güçlü, çok değerli, hükmü galip, kendisine batıl karışmayan, hükümleri hiçbir şekilde iptal edilemeyecek derecede doğru ve sağlam

12 – «Kitab»: Yazı yazılmış sayfa, mektup.

وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ [فصلت: 41]


13 – «Belağ»: Tebliğ etme, davet, duyuru.

هَذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ [إبراهيم: 52]


14 – «Besair»: Basiret’in çoğuludur. Basiret; gerçeğin ortaya çıkmasını, açıklığa kavuşmasını sağlayan şey, bilgi, kesinlik, delil, kanıt, kalp göz.

هَذَا بَصَائِرُ مِنْ رَبِّكُمْ [الأعراف: 203]


15 – «Beşîr»: Müjdeci, müjdeleyen.

16 – «Nezir»: Korkutan, sakındıran; ihtarcı, uyarıcı.

بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ [فصلت: 4]


17 – «Beyân»: Açıklama; bildiri, duyuru.

18 – «Hüden»: Doğru yola hidayet etmek.

19 – «Mev’ıza»: Öğüt, nasihat, vaaz.

هَذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقِينَ [آل عمران: 138]


20 – «Beyyine»: Bir davayı açıkça ispat eden delil, kendisi açık.

21 – «Rahmet»: Esirgemek, şefkat, acımak, lütuf, ihsan.

فَقَدْ جَاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ [الأنعام: 157]


22 – «Tibyan»: Beyan etmek, açıklamak.

23 – «Büşra»: Müjde, sevindirici haber, mutluluk.

وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ [النحل: 89]


24 – «Fasl»: Hak ile batılın arasını ayıran.

إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ [الطارق: 13]


25 – «Furkan»: Hak ile batılın arasını ayıran.

بَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ [الفرقان: 1]


26 – «Hablullah»: Allah’ın ipi, Allah’ a verilen söz, ahid.

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا [آل عمران: 103]


27 – «Hakîm»: Kendisi ile hükmedilen.

تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ [يونس: 1]


28 – «Hakk»: İnkârı caiz olmayan, varlığında şüphe bulunmayan hakikat.

29 – «Musaddık»: Doğrulayıcı, tasdik edici. Kur’ an-ı Kerim, kendinden önceki mukaddes kitapları doğrulayıcıdır.

وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ [فاطر: 31]


30 – «Hikmet»:

حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ [القمر: 5]


31 – «Hüküm»: Adaletle hüküm vermek, hükmetmek.

وَكَذَلِكَ أَنْزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا [الرعد: 37]


32 – «İlim»: Bilgi, kesin bilgi, marifet; irfan.

بَعْدَ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ [القمر: 5]


33 – «Kavl»: Söz, kelam.

وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ [القصص: 51]


34 – «Kayyim»: Doğru, dosdoğru; düzgün.

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِوَجًا قَيِّمً [الكهف: 1-2]


35 – «Kelâmullah»: Allah sözü demektir. Kur’ân-ı Kerim tamamen Allah sözüdür. Onda bir kelime dâhil insan sözü yoktur.

حَتَّى يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ [الأنعام: 6]


36 – «Kerim»: Şerefli, yüce, Allah katında değerli.

إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ [الواقعة: 77]


37 – «Mufassal»: Tafsilatlı izah edilmiş.

وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا [الأنعام: 114]


38 – «Mecîd»: Şerefli ve şanlı, değeri ve kıymeti çok yüksek.

ق وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ [ق: 1]


39 – «Suhuf»: Sahîfe’nin çoğuludur. Bu da üzerine yazı yazılacak veya yazılmış yaprak veya kitap anlamına gelir.

40 – «Mükerrame»: İzzet ve şeref sahibi, kerem ile muttasıf, değerli, şerefli.

41 – «Merfua»: Şeref ve kadri yüceltilmiş, değerli, yüce.

42 – «Mutahhara»: Tertemiz kılınmış.

فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ [عبس: 13-14]


43 – «Muhkem»: Manası açık ve net olan (Hûd, 11/1)

الر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ [هود:1]


44 – «Mübarek»: Bereketli, dünya ve ahiret menfaatlerini içeren şey.

وَهَذَا كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُصَدِّقُ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ [الأنعام:92]


45 – «Mübeyyin»: Açıklayıcı, izah edici.

رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللَّهِ مُبَيِّنَاتٍ [الطلاق: 11]


46 – «Burhan»: Hüccet, delil.

47 – «Nur»: Aydınlık, ışık, parlaklık.

48 – «Mübîn»: Açıklayıcı, beyan edici, vâzıh.

يَاأَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ نُورًا مُبِينًا [النساء: 174]


49 – «Müheymin»: Koruyan, gözeten, destekleyen.

وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ [المائدة: 48]


50 – «Münadi»: Davetçi; nida eden, imana çağıran.

رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ [المائدة: 193]


51 – «Münezzel»: Vahiy yoluyla indirilmiş, inzal olunmuş.

يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ [الأنعام: 114]


52 – «Nebe-i Azîm»: Büyük haber.

قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ [ص: 67]


53 – «Rızk»: Dünyevî ve uhrevi nimet.

وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَى [طه: 131]


54 – «Ruh»: Ruh, bedene canlılık verdiği gibi, Kur’ân da kalplere canlılık verir, manen ölmüş kalpleri diriltir.

وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِنْ أَمْرِنَا [الشورى: 52]


55 – «Sıdk»: Doğru söz, doğru haber.

وَالَّذِي جَاءَ بِالصِّدْقِ [الزمر: 33]


56 – «Sırat-ı Müstakim»: Allah’ın rızasına götüren yol, Kur’ an-ı Kerim; insanları hayra, hidayete götüren Allah’ın dosdoğru yoludur.

وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا [الأنعام: 153]


57 – «Şahid»: Tanık, gören; hazır olan, şahitlik eden, bir şeyin hakikatine muttali olup kesin olarak bilen, bir şeyi bildiği şekliyle haber veren; delil. Kur’ân-ı Kerim, Allah’tan gelen bir şâhiddir. İslam’ın gerçek bir din olduğunu ispat eden delildir. Yahut Kur’ an, kendi kendinin delilidir; İlahi Kitap oluşunun belgesidir. Çünkü Kur’an’ı inceleyen herkes onun bir mucize olduğunu, benzerinin meydana getirilemeyeceğini anlar; böylece o, kendisinin şahidi olmuş olur. (Hûd, 11/17).

أَفَمَنْ كَانَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّهِ وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِنْهُ [المائدة: 15]


58 – «Şifâ»: Deva, ilaç, Kur’ân da şirk, küfür, nifak ve manevî hastalıklara şifadır.

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ [الإسراء: 82]


59 – «Tenzil»: İndirilmiş, Kur’ân-ı Kerim, Cebrail aracılığı ile Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) Yüce Allah tarafından indirilmiştir.

وَإِنَّهُ لَتَنْزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ [الشعراء: 192]


60 – «Tezkira»: İkaz, öğüt, uyarı, hatırlatma ve ibret almaya vasıta olan şey.

كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ [المدثر: 54]


61 – «Urvetü’l-Vüskâ»: Sağlam, güvenilir Allah’ın kulbu.

فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى [لقمان: 22]


62 – «Vahiy»: Kur’ân-ı Kerim, Cenab-ı Hak tarafından Peygamberimize vahiy yoluyla indirilmiştir. Kur’ân bir vahiydir.

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى [النجم: 4]


63 – «Zikr»: Anmak, hatırlamak, yâd etmek, öğüt.

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ [الحجر: 9]


64 – «Zikrâ»: Öğüt

65 – «Tebsıra»:

تَبْصِرَةً وَذِكْرَى لِكُلِّ عَبْدٍ مُنِيبٍ [ق: 8]


Görüldüğü üzere yüce kitabımızın altmıştan çok isim ve sıfatı bulunmaktadır.


[1] ez-Zerkeşî,  el-Burhan fî Ulûmi’l-Kur’ân, Tahkik: Muhammed Ebu’-Fadl, Daru İhyâi’t-Türas. 1/273.

[2] ez-Zerkeşî, a.e, 1/273.

[3] Fîrûzâbâdi, Besâʾiru Zevi’t-Temyiz, Tahkik: Muhammed Ali Neccar, el-Meclisu’l-A’la, 1/88.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu