İmam Mergînânî’nin terceme-i halinden, hocalarından ve talebelerinden bahsettiğimiz bir önceki yazıyı okumak için buraya tıklayabilirsiniz. Bu bölümde Hidâye sahibinin eserlerinden devam ediyoruz.
Eserleri
Meşyehatü’l-Fukahâ
Ders aldığı hocalarını zikrettiği bu eserin günümüzde mevcut olduğunu bilmemekteyiz. Mahdutlarda böyle bir esere rastlayamadık. Ancak Kureşî, Cevâhiru’l-Mudiyye’de yirmiden fazla yerde bu eserden alıntı yapmıştır. Hakeza Kefevî de Ketâib’de bu eserden alıntı yapar ve ismini verir.
Kitâbu’l-Ferâiz
Ferâizu’l-Osmânî ismiyle de anılan[1] bu eser el-Osmânî adındaki feraizle ilgili bir eserin şerhidir. Eserin başında İmam Merginânî şöyle demiştir: “Bu, el-Osmânî” ismiyle anılan bir risaledir, buna kadı ve alim olanlar rağbet ederdi. Bu eseri birçok defa meşâyıha arz yoluyla okuyarak onlardan aldım”.
Said Bektaş, Hidaye tahkikinin mukaddimesinde bu eserin Ferâizu’l-Osmânî diye isimlendirilmesinin sebebini şöyle anlatmıştır: İmam Merginânî’nin takdir edip övdüğü ve sevdiği Osman isminde Şafii mezhebine mensup yaşlı bir hocası vardı. Bu hoca, feraiz ilmine dair bir kitap yazmaya başlamış ama tamamlamak nasip olmamıştı. İmam Merginânî de hocasının bu kitabını esas alarak Hanefi mezhebine göre düzenleyip kitabı tamamlamıştır. Hocasına olan vefasından ötürü kitabın ismini Ferâizu’l-Osmânî vermiştir. Bu eser üzerine de mesela Minhâcuddin İbrahim b. Süleyman es-Serâbî gibi birtakım alimler tarafından şerhler yazılmıştır.[2]
Muhtârât (muhtâr)ü’n-Nevâzil[3]
Et-Tecnîs ve’l-Mezîd
Tertibi aynı diğer fıkıh kitapları gibi olan bu kitap içerik olarak daha çok vâkıât türü yani o devirlerde vaki olan meselelerin hükümleriyle alakalıdır. Oldukça geniş bir eserdir. Hanefi mezhebini ve daha çok müteahhir alimlerin fetva ve görüşlerini esas almıştır. Özellikle de erken dönem Hanefi fakihlerinin konuşmadığı meselelerde müteahhir alimlerin tahriç yoluyla verdiği hükümleri zikreder.
Esasen müellif eserin mukaddimesinde belirttiği gibi bu eseri, hocası Sadrüşşehid Hüsâmeddin’in yazmayı düşündüğü ancak şehit düşmesi sebebiyle bunun gerçekleşmediği için hocasının bu maksadını yerine getirmek üzere yazmıştır. Bu eserin, Fetâvâ-vâkıât ve nevâzil türü bir eser olduğunu belirterek bunu daha önce bu konuda yazılmış olan Ebü’l-Leys’in en-Nevâzil ve ‘Uyûnü’l-mesâil’i, Nâtıfî’nin el-Vâkıât’ı, Ebû Bekir Muhammed b. Fazl’ın el-Fetâvâ’sı, Semerkand alimlerinin fetvâları, Ebü’ş-Şüca‘ın Garîbü’r-rivâye’si, Necmeddin Ömer en-Nesefî’nin el-Fetâvâ’sı ile geniş hacimli şerhlere atıfla hazırladığını belirtir.
Bidayetu’l-Mübtedî
İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-Cami’u’s-Sağir’i ile Ebû’l-Hüseyn Ahmed b. Ebî Bekr Muhammed b. Ahmed el-Kudûrî’nin el-Muhtasar’ındaki meseleleri bir araya toplayarak oluşturduğu metindir.
Kendisi Bidâyetu’l-Mübtedî hakkında şöyle anlatmıştır: “Genç yaşlarda hacmi küçük, muhtevası büyük ve içinde her çeşit meseleyi barındıran bir kitap yazsam diye arzu ederdim. Nihâyet, Kudûrî’nin Muhtasarı’nı, benim arzuladığım şekilde bir kitap olarak buldum. Bu kitap kısa olduğu halde zengin içerikli güzel bir üslup ile kaleme alınmıştır. Ayrıca gördüm ki, bu zamandaki âlimler, büyük-küçük herkesi, el-Cami’u’s-Sağir’i ezberlemeye teşvik ediyorlar. Bunun üzerine bu iki kitabı birleştirip, bir kitap hâline getirmeye karar verdim ve işe koyuldum. Kitabı tamamladıktan sonra ona, “Bidâyetu’l-Müptedî” ismini verdim.”
İmam Merginânî, Bidayetu’l-Müptedî’de bab sıralamasını teberrüken el-Câmiu’s-Sagîr’e göre yapmıştır. El-Mergınânî; “Bu kitabıma bir şerh yapmayı başarabilirsem, ona da (Kifâyetu’l-Müntehî) ismini vereceğim” demiştir. Nitekim bu şerhi yapmaya da muvaffak olunca ona vadettiği ismi vermiştir.
Kifâyetu’l-Müntehî
Müellif, Bidâyetü’l-Mübtedî’ye şerh olarak başladığı bu eserin yaklaşık seksen cüzlük bir hacme ulaşmış ve çok dağınık meseleleri içermiş olduğundan okuyanları bıktıracağından korkmuş ve daha kısa bir şerh olan el-Hidâye isimli eseri kaleme almıştır. El-Merginânî, el-Hidâye’de ayrıntısına giremediği bazı meseleler için bu şerhe atıfta bulunur.
El-Hidâye
Bu eser, müellifin Bidâyetü’l-Müptedî üzerine yaptığı bir şerh olup Hanefî Mezhebinin en tanınmış ve en çok güvenilen metinlerinden biridir. Üzerinde pek çok şerh, haşiye ve ihtisar çalışması yapılan kitap, çeşitli dillere çevrilmiştir.
Bu kitabı, Müellifi Mergînânî hazretleri h. 573 yılı Zilkade ayında, bir çarşamba günü öğleden sonra kaleme almaya başlamıştır. Zamanla bu eseri, halk arasında büyük bir rağbet gören ve herkesçe sevilip beğenilen, ellerden hiç düşmeyen bir kitap olmuştur. Bu kitap hakkında, Müellifin oğlu şöyle demiştir:
“Hidâye öyle bir kitaptır ki, kendisini okuyup anlayanları hidâyete eriştirir ve körlüğü yok eder. Öyleyse ey akıllı kişi ona yapış ve onu elden bırakma. Kim ona yapışırsa, arzularının en üstününe kavuşmuş olur”
Abdulhayy el-Leknevî der ki: “Bu sözleri anlayabilmek için, Hidâye sahibinin, onu on üç yılda tamamladığını ve bu uzun süre içinde hep oruçlu olup, bir günü olsun (bayramlar hâriç) oruçsuz geçirmediğini, oruçlu olduğunu da gizleyerek, hiç kimseye sezdirmemeye çalıştığını hatırlamak yeterlidir”.
Rivâyete göre, hizmetçisi ona yemek getirdiği zaman; “bırak oraya, git” buyurur ve hizmetçi gittikten sonra yemeği ya talebelerinden birine veya bir başkasına yedirir ve hizmetçi dönüp kapları boş görünce, kendisinin yediğini zannedermiş.
İmam Merginânî’ye atfedilen Neşrü’l-Mezheb[4] veya Neşrü’l-Mezâhib; el-Mezîd fî-fürû‘i’l-Hanefiyye; Şerhu’l-Câmi‘i’l-Kebîr; Münleka’l-Merfû; Kitâbü’z-Ziyâdât gibi başka eserlerde vardır. Ancak günümüze ulaşmamış oldukları gibi, nispetlerinde de işkaller vardır.
Devam edecek…
[1] Kâtip çelebi Keşfu’z-zunun’da [2/125] bu isimle zikretmiş [2/1445] de ise Kitabu’l-Ferâiz diye zikretmiştir. El-Bağdâdî, Hediyyetu’l-Arifîn’de [1/702] Ferâizu’l-Osmânî diye zikretmiştir bu eseri.
[2] Said Bektaş, Hidaye tahkik ve Neşri, Daru’s-Sirac, 1/30.
[3] Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 12, Sayı 23, 2014, 279-321 “Murat Şimşek “Bir Hanefî Klasiği: Mergînânî’nin el-Hidâye’si ve Üzerine Yapılan Çalışmalar” isimli yazısında bu kitap hakkında şunları söyler: Muhtârât (muhtâr)ü’n-nevâzil. Fıkha dair olan eserin ibadetlerle ilgili bölümü, Mahmûd Muhammed İsmâil tarafından Medine İslam Üniversitesi Külliyyetü’ş-Şerîa’da yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlanmıştır (1414/1994). Ayrıca Ahmed Salih Ahmed Gyunesh tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır.
[4] Leknevî, Fevâid, s. 141. Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zunûn, c. 2, s. 1953.