FıkıhMakaleler

Yorumcunun Muhatap Olması Açısından Nassların Mahiyeti 1/5

İfade ve İstifade Aşamaları

Bir metin, üç aşamadan oluşur. Bu üç aşama, ifade/anlatma açısından bakıldığında yukardan aşağı gerçekleşir; metnin kelam sahibinden çıkması, metni oluşturan lafızlar ve muhatabın metni anlaması.

Bu aşamalar, istifade/anlama açısından olunca, hiyerarşi tam tersine döner. Sırasıyla, önce muhatabın metne anlam yüklemesi, metni oluşturan lafızlar ve metnin kelam sahibinden sadır olmasıdır.

Bu ifade ve istifadenin gerçekleşebilmesi, mütekellim[1] ve muhatabın ortak bir dil kullanmasına bağlıdır.

Bir mütekellim açısından en önemli mesele, anlatmak istediğini kendi ilminde[2] olduğu gibi, farklılaşma olmaksızın muhataba aktarmaktır. Muhatap açısından ise mütekellimin ilmindekini olduğu gibi anlamaktır. Eğer bu işlem anlatıldığı gibi gerçekleşmezse ifade ve istifade, yani iletişim, gerçekleşmemiş olacaktır.

 Dolayısıyla iki taraf açısından da asıl maksud, mütekellimin ilmindeki manadır. Bu mana olduğu gibi anlatılmak ve anlaşılmak istenen şey olması açısından ifade ve istifadenin temelidir.

Maksud olan bu mana mütekellimin ilminde apaçıktır. Fakat bu manayı muhataba taşıyan ve muhatabın anlamlandırmak suretiyle yorumlaması gereken lafızlar, maksud olan manayı iletmek bakımından farklı mahiyet ve özelliklere sahiptir.

İlâhî Nass ve Yorum

Kendi kelamımız açısından ifade etmek bizim için önem arz etse de ilahi nass karşısında her daim yorumlayıcı/müstefid konumunda bulunmaktayız. Dolayısıyla Allah’ın bize iletmek istediği manayı doğru anlayabilmek için, bu manaların taşıyıcısı olan lafızların sahip olduğu farklı farklı hususiyetleri bilmek mecburiyetindeyiz.

Kur’an-ı Kerîm’in lafızlarının yani ilahi nasların, farklı farklı mahiyetlere sahip olduğunu Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir: (هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ)

O, sana kitabı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı ayetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir.”[3]

Kur’an’ın muhkem ve müteşabih olarak taksim edilmesi, lafızların manaya delaletinin kapalılık ve açıklığı açısındandır. Manaya delaleti açık olan lafızlar, delaletlerindeki açıklık sebebi ile daha az zihni çabayla daha kesin bir şekilde manaya ulaşmayı sağlarlar. Bu açıklık aynı zamanda, müteşabih ayetlere nisbetle daha büyük bir kitle tarafından anlaşılabilir olmayı mümkün kılmaktadır.

Bununla birlikte müteşabih ayetler ise kapalılık seviyesine göre ya hiç anlaşılamamakta ya da belli bir çaba gösterdikten sonra anlaşılmaktadır. Fakat müteşabih ayetlerde belli bir çaba sonucu manaya ulaşılabilse de, ulaşılan bu manada kesinlik bulunmamaktadır.

Kur’an’da açıkça belirtilen muhkem ve müteşabih kavramlarının yanında, delaletin açıklığı ve kapalılığı hususunda usulcüler altı tane daha kategori tespit etmişlerdir. Böylece lafızlar, manaya delaletlerinin açıklığı ve kapalılığı hususunda toplam sekiz mertebeden oluşacaktır.

Delaleti Açık Olan Lafızların Mertebeleri

  1. Muhkem

“Eğer bir lafzın/kelamın, te’vile ihtimali yoksa ve nesh edilmesi de mümkün değilse buna muhkem lafız denilir.”

Misali: (إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ) “Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”[4]

Bu ayetin nesholmaya ihtimali yoktur. Muhkem lafız, kendisinde ihtilaf edilmeyecek derecede manası açık olan lafızdır. Muhkem lafız, nesholunamaması açısından iki kısma ayrılır:

a. Muhkem li aynihi: Aklen nesholunması mümkün olmayanlar. Allah’ın varlığına, sıfatlarına ve alemin hudüsüne delalet eden ayetler gibi. Bunlar vahyolunduğu andan itibaren neshe ihtimal etmeyen ayetlerdir.

b. Muhkem li gayrihi: Aklen nesholunması mümkün olup da bu imkanın vahyin kesilmesi ile gerçekleştiği ayetlerdir. Namaz, oruç, zekat gibi farizalar hakkındaki emirler böyledir.

Hükmü:

  • Te’vile, tahsise ve neshe ihtimali yoktur.
  • Müfesser ve diğerleri ile tearuz ettiğin de muhkem tercih edilir.
  • Muhkem ile amel etmek vaciptir. İnkarı küfrü gerektirir.[5]
  1. Müfesser

“Eğer bir lafzın, te’vile ihtimali yoksa fakat nesh edilmesi mümkünse bu müfesser lafızdır.”

Misali: (فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ) “Bunun üzerine bütün melekler saygı ile secde ettiler.”[6]

Ayetteki فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ ifadesi, meleklerin secde etmesini ifade etmek hususnda zahir bir lafızdır. Fakat bu haliyle lafzın tahsise ihtimali vardır. Ayetin devamında gelen كُلُّهُمْ ifadesi, tahsis kapısını kapatmakta ve lafız bu haliyle nass olmaktadır. Bu ikinci evrede lafzın tahsise ihtimali kalmasa da te’vil edilmesi hala mümkündür. أَجْمَعُونَ Lafzı ile tevil kapısı da kapanmakta ve ayet müfesser olmaktadır.

Hükmü:

  • Te’vile ve tahsise ihtimali yoktur. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) döneminde neshe ihtimali vardı.[7]
  • Nass lafız ile tearuz ettiği zaman, müfesser tercih edilir.
  • Müfesser lafız ile amel etmek vaciptir.[8]
  1. Nass

“Eğer bir lafzın, te’vile ihtimali varsa ve sevk edildiği manaya delaleti açıksa bu nass lafızdır.”

Misali: (فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَاءِ مَثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ) “Size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.[9]

Ayet-i kerime nikahın helalliğini beyan etmek açısından zâhir, sayı beyan etme açısından nasstır. Ayetin sayı beyan edilmiş hali, yani nass hali, zahir halinden daha açıktır.

Başka bir misal: (وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا) “Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.”[10]

Ayet-i kerime, alışverişin helal olduğunu ifade etme hususunda zahirdir. Faizin haram olduğunu ifade ederek, alışveriş ile faizin farklı şeyler olduğuna delalet etmesi ve bu ikisinin arasını tefrik etmesi ise ayetin nass yönüdür. Ayetin nass yönü, zahir yönüne nisbetle muhatapa daha açık ve daha çok şey ifade etmektedir.

Hükmü:

  • Te’vile ve tahsise ihtimali vardır.
  • Zahir lafız ile tearuz ettiği zaman, nas tercih edilir.
  • Amel etmek vaciptir fakat te’vile ihtimali olduğu için kesinlik ifade etmez. [11]
  1. Zâhir

“Eğer bir lafzın, te’vile ihtimali varsa, ifade mutlak bırakılmışsa ve işitildiğinde manası hemen anlaşılıyorsa bu zâhir lafızdır.”

Misali: (فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَاءِ)  “Size helal olan kadınlardan nikahlayın.”[12] Ayet-i kerimede ifade edilen helal kadınlarla nikahlanma emri, mutlak olarak anlaşılabilir ve açık bir niteliktedir.

Başka bir misal: (أَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ) “Allah, alışverişi helal kılmıştır.”[13]

Ayet-i kerime, alışverişin helal olduğunu ifade etmek hususunda mutlak olarak anlaşılabilir ve açıktır.

Hükmü:

  • Te’vile ve tahsise ihtimali vardır.
  • Zahir, nas ile tearuz ettiği zaman nas tercih edilir.
  • Amel etmek vaciptir.[14]

Devam edecek…

[1] “Mütekellim” lafzı, meramını yazı veya dil ile ifade eden anlamında kullanılmaktadır.

[2] Burada mesele Allah ﷻ ile alakalanacığı için “ilim” lafzını kullanmayı tercih ettik. Eğer mesele başka bağlamda tartışılsaydı “ilim” yerine “zihin” lafzı da kullanılabilirdi.

[3] Âl-i İmrân Suresi, 7

[4] Enfal Suresi, 75; Tevbe Suresi, 115; Mücadele Suresi, 7

[5] Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü’l-esrâr, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1997, 1. Baskı, c. 1, s. 80-81

[6] Hicr Suresi, 30

[7] Neshe ihtimali olması, lafzın haber ifade ediyor olması ile ilgilidir. Yani lafzın kendi mahiyetiyle ilgilidir. Yoksa bu ayet-i kerime bağlamında düşündüğümüzde nesih ihtimali bulunmamaktadır. Çünkü ayet, geçmişten haber vermektedir. Böyle bir ayetin nesholması, Allah’ın yalan söylemesi anlamına geleceği için, nesh hadisesi bu ayette mümkün değildir. Fakat bu müfesser örneği, geçmişten haber veren değil de ameli bir ayet olsaydı, bu durumda nesihten söz edilebilirdi.

[8] Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü’l-esrâr, c. 1, s. 77-79

[9] Nisa Suresi, 3

[10] Bakara Suresi, 275

[11] Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü’l-esrâr, c. 1, s. 74-75

[12] Nisa Suresi, 3

[13] Bakara Suresi, 275

[14] Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü’l-esrâr, c. 1, s. 72-73

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu