Makaleler

İlim Ehlinin Kitap Âdâbı

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله رب العالمين

والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين

Hocalar, müderrisler ve âlimler, nasıl ilim öğrenmeye canlı vesileler ise; kitaplar da aynı şekilde ilim elde etmeyi sağlayan görünen âlemde cansız vasıtalardan biridir. Cansız gibi görünseler de iç âlemi etkileyen bir nefese sahiptirler. Bu açıdan bakıldığında kitaplar, hakikat âleminde, hakikat âleminin kabulleriyle canlı ve ruh sahibi varlıklardır. Bu yüzden olsa gerek kitaplara karşı hürmet ve takınılması gereken tavırlar hususunda âlimlerimiz bazı konulara temas etmişlerdir. Biz de bu yazıda bu hususlarda âlimlerimiz tarafından zikredilen bazı tavsiye ve uyarıları dikkate alıp nakletmeye çalışacağız.[1]

Kitapların Satın veya Ödünç Alınması, Yazı ile Kopyasının Çıkartılması

Öncelikle belirtmek gerekir ki; ilim ehli birinin, ihtiyaç duyduğu kitapları mümkün mertebe elde etmeye özen göstermesi gerekir. Zira kitap, ilim ehli için bir âlet, bir silahtır. Silahı olmayan kimse, savunmasız demektir. İlim ehli bunu ya satın alarak ya kiralayarak ya da geri vermek üzere ödünç alarak sağlayabilir. Eğer kitabı satın alma veya kiralama imkânı bulunuyorsa ödünç almaması gerekir.

Kişi, eğer kitabı satın alabiliyorsa, elle yazıp kopyasını çıkarmakla (istinsâh) kendisini meşgul etmemelidir. Bu şekilde devamlı nüsha yazma ile zaman kaybetmemelidir. Bu durum ancak satın alacak paranın veya yazdırma ücretinin bulunmamasından dolayı kitabın elde edilmesi mümkün olmadığında düşünülebilir.

Yazı yazmakla meşgul olacak kişinin zaman kaybına sebebiyet verecek olan yazının güzelliği hususunu abartmaması, sadece doğru ve düzgün bir şekilde yazmaya özen göstermesi yeterlidir.

Kitapların herkese değil, içindeki bilgilerden zarar görmeyecek veya içindekilere zarar vermeyecek kimselere verilmesi güzel görülmüştür. Bazı kimseler, kitap ödünç vermeyi hoş görmese de verilmesi daha uygundur. Zira bu durumda ilmin desteklenmesi söz konusudur. Ayrıca kitaplardan bağımsız mutlak olarak ödünç verme işi, sevap ve fazilet içeren bir ameldir.

Bir kimse, Ebu’l-Atâhiye’ye: “Bana kitabını ödünç verir misin?” ricasında bulundu. Ebu’l-Atâhiye: “Ben, ödünç vermekten hoşlanmıyorum” diye mukabele etti. Bunun üzerine adam: “Asil ve takdire şayan davranışlar, hoşlanılmayan ve istenilmeyen arzuların peşinden gelir” deyince, Ebû’l-Atâhiye kitabını ödünç olarak verdi.

Kitap ödünç alan kimse, ödünç veren kimseye teşekkür edip onun hakkında hayır duada bulunmalıdır. Kitaptaki ihtiyacını giderdikten sonra, kitabı elinde tutmamalı ve sahibine geri iade etmelidir. Sahibi kitabı geri isterse veya kişi, kitabın aynısını satın alıp da ödünç aldığı kitaba ihtiyacı kalmazsa hemen geri vermelidir.

Ödünç alınan kitaba sahibinden izin almadan bir düzeltme yapılmamalı, not düşülmemelidir. Kitabın başındaki veya sonundaki boş sayfa veya yerlere sahibinin rızası bilinmeden herhangi bir şey yazılmamalıdır.

Kitabın, sahibinin izni olmadan kopyası çıkarılmaz. Eğer kitap, isim belirtilmeden faydalanacak kimseler adına vakfedilmişse, ihtiyatla beraber bir kopyasının çıkarılmasında veya eğer ehil ise düzeltme yapmasında herhangi bir sakınca yoktur. Bu hususta müdür ve benzeri konumdaki kimselerden izin istenilmesi daha güzeldir.

Kitap sahibi veya görevli memurun izni ile kitabın bir nüshası çıkartılacağı zaman, yazılacak kâğıt kitabın ortasına veya yazıların üstüne konulmaz. Mürekkep kabı/hokkası da kitap üzerine konulmaz. Kalemi, kitaptaki yazı üzerinden sürdürerek geçirmek de uygun değildir.

Ayrıca bir kitap ödünç alınacağı zaman, alırken de verirken de kitabın gözden geçirilip kontrol edilmesi gerekir. Satın alınacağı zaman ise başından, ortasından ve sonundan kontroller sağlanır, konu başlıklarının tertibi ile fasiküllerin sıralamasına dikkat edilir. Sayfalar çevrilip sağlamlığına ve herhangi bir deformeye maruz kalıp kalmadığına bakılır.[2]

Kitapların Korunması

İlim ehli bir kimse, bir kitabın nüshasını çıkardığında veya bir kitabı mütalaa ettiğinde, dikiş yerlerinin uzun süre dayanması için kitabı açık ve serili bir şekilde yere koymamalıdır. Sıralı bir şekilde bir yere konulacaksa, bir masa üzerine veya ahşap ve benzeri bir şey altına koyabilir. Zemin ile kitabın konulacağı yer arasında bir boşluk bulunması daha uygundur. Islanmaması veya çürümemesi için zemine konulmaz. Ahşap ve benzeri bir şey üzerine konulacaksa, kitapların altına veya üstüne ciltlerin aşınmasını engelleyen bir şey konulur. Aynı şekilde kitaplar ile duvar ve benzeri yerler arasına da bir şey konulmalıdır.[3]

Kitapların elden geldiğince korunmasını sağlamak, bakımlarını yapmak, yıpranmamasına dikkat etmek kitaplara gösterilecek tazimlerden addedilebilir. Zira din ve şeriatın devamını sağlayacak araç ve gereçlere değer vermek, bu araç ve gereçlerin kullanıldığı yerin değerinden gelir.

Kitapların Tertibi[4]

Önemli meselelerden biri de kitaplara hürmet gösterilmesidir. Kitaplar, yere, otururken bacak arasına ve yastık şeklinde baş altına konulmaz. Bu anlamda bütün kitaplar eşittir. Fakat bazı kitaplar, bu hususta diğerlerinden daha fazla özen gösterilmeye ihtiyaç duymaktadır. Hatta bir kitapta batıl olan bir şey bulunsa bile, kitapta bulunan sayfalara ve harflere hürmet etmek gerekir. Kitap üzerine kitaptan başka bir şey konulmamalıdır.[5]

Nakledildiğine göre; adamın biri, İbn Ebî Zeyd’in Risâle’sini başının altına yastık yapıp uyumuş ve sabaha kör olarak uyanmış.[6]

Kitaplar bir yere konulup yerleştirilmek istendiğinde; ilimlerin, ilim dallarının kıymet ve değerlerinin, yazarların ve yazarların büyüklüklerinin göz önünde bulundurulup tazim ve edebe riayet edilmesi gerekir. En değerli ilim dalına ait kitabın en üste konulması gerekir. Sonra derece derece sıralama yapılır.

Kitaplar arasında Kur’ân-ı Kerim veya Kur’ân cüzleri varsa en üste onlar konulur. En güzeli, kulplu, deriden veya güzel bir kumaştan mamul ağzı kapanır bir çanta veya kap içinde çivi ve benzeri bir şeyle odanın tam ortasında temiz bir duvara asılmasıdır.

Kur’ân-ı Kerim’den sonra bir alt dereceye Buhari ve Müslim’in Sahihleri, Ebû Dâvud’un Sünen’i gibi hadis metin kitaplarının konulması gerekir.[7] Onun bir altında tefsir kitapları, onun bir altında hadis şerh kitapları, ardından akaid kitapları, sonra da sırasıyla usulü fıkıh, fıkıh, nahiv, sarf, arap şiiri ve son olarak da aruz kitapları gelir.

Aynı ilim dalında bulunan iki kitaptan, içerisinde en çok Kur’ân veya hadis-i şerif barındıranı daha üste konulur. Bu hususta bir eşitlik söz konusu ise; yazarın kıymetinin büyüklüğüne göre sıralanır. Bu hususta da bir eşitlik varsa, daha önce yazılan veya âlimler ve sâlihlerin elinde en çok bulunan kitap daha üste konulur. Bu hususta da bir eşitlik bulunuyorsa, daha sahih olana öncelik tanınır.

Bu tertibi, herhangi kitaplar kümesi içerisinde veya kitapların masa ve benzeri yerlerde üst üste konulması hususunda da tatbik edebiliriz. Çalışma masamızda veya ortamımızda istifade ettiğimiz kitapları bir yerlere bırakırken veya yerleştirirken bu sıralamayı göz önüne alıp ona göre davranabiliriz.


[1] Buradaki bilgilerin geneli için bkz. İbn Cemâ’a, Bedreddin Muhammed b. İbrahim b. Sadullah el-Kinânî, Tezkiratü’s-sâmi’ ve’l-mütekellim fî edebi’l-âlim ve’l-müteallim, tahkik: Muhammed b. Mehdî el-Acmî, Beyrut/Lübnan, Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye, 4. Baskı, 1434/2013, s. 125-129. Başka bir kaynaktan bilgi aktardığımızda, onlar için ayrı dipnotlar vererek farklarını belirttik.

[2] Bu hususlarda ayrıca bkz. Şankîtî, Muhammed b. Muhammed b. Sâlim el-Meclisî, Levâmiu’d-dürer fî hetki estâri’l-Muhtasar li’ş-şeyh Halil b. İshak el-Cündî, tahkik: Yedâlî b. Hacı Ahmed, Dâru’d-Rıdvân, Nuakşot/Moritanya, 1. Baskı, 1436/2015, c. 4, s. 136-137.

[3] Burada gözetilen durumlar, günümüz yaşam koşullarında herkesin kendi şartlarına göre değerlendirilmelidir. Temel düşüncenin korunup, uygulamanın çevresel faktörlere göre biçimlenmesi pek tabii olacaktır.

[4] Eskiden kitaplar yatay bir vaziyette üst üste konulurdu ve ona göre derece sıralaması yapılırdı. Günümüzde bu durum daha çok kitapların dik bir vaziyette raflara yerleştirilmesi şekline dönmüştür. Böyle bir durumda da raflara göre tertip söz konusu olur. Rafların doluluk oranlarına göre de tasarruflar yapılabilir.

[5] Şankîtî, a.g.e., c. 4, s. 135.

[6] Şankîtî, a.e., c. 4, s. 136.

[7] Şankîtî (rahimehullâh), Kur’ân-ı Kerim’den sonra tefsir kitaplarının, sonra hadis metin kitaplarının, sonra sırasıyla ulûmü’l-hadis, fıkıh, kelâm, akâid, nahiv, beyân ve diğer lugat ilimleri ve son olarak da makûlâta dair kitapların konulmasını söylemiştir. Bkz. Şankîtî, a.e., c. 4, s. 135.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu