FıkıhMakaleler

Satranç 3/3 (Mübah Olduğunu Savunanlar ve Günümüzdeki Durumu)

Serinin bir önceki yazısı için tıklayınız.

Mezhepler İçerisinde Satrancın Mübah Olduğunu Savunanlar

a.     Hanefilerden Mübah Olduğunu Savunanlar

İmam-ı Ebu Yusuf’tan satrancın mübah olduğu yönünde de rivayetler vardır. İbni Şahne de zihni açma maksadını ilave ederek bu rivayeti tercih eder.[1]

Kumar veya namazı terk illetleri bulunmadığı takdirde satrancın mübah olacağı, Ebu Zeyd el-Hâkim tarafından da dillendirilmiştir. Serahsi’de bunu nakletmiştir. Bu bilgiyi veren ‘Muhit’ sahibi, böylece satrancın hükmünün hafiflediğini ifade etmiştir.[2]

Yine Muhit’te, satrancı zihni açması maksadıyla oynayana selam vermekte bir beis olmadığı söylenir.[3] Buradan ibahayı anlamak mümkündür. Aynı ifade Hindiyye’de mevcuttur.[4]

Allame İbni Abidin de bu meseleyi ele alır. İmam-ı Ebu Yusuf’tan gelen rivayeti, İbni Şahne’nin bunu tercih ettiğini, Ebu Zeyd el-Hâkim’in de satrancı helal gördüğünü ve bunu ‘Bahir’ sahibinin ‘Muhit’e dayandırarak, ‘Muhit’in de Serahsi’den naklen dillendirdiğini ifade eder. Sonrasında Saihani’nin, mezkûr rivayetin meşhur olmadığı ve İbni Şahne’nin tercih yapmaya yetkin olmadığı gerekçesi ile yaptığı itirazdan bahseder. Akibet (أقول) “Ben derim ki” diyerek söze başlar:

‘Bahir’ sahibi ve diğerlerinin bunu nakledip ikrar etmiş olmaları bize yeter. Ayrına İbni Şahne, Saihani’den daha âlimdir ve Haskefi ‘Camiu’s-sağir’e yaptığı şerhte İbni Şahne’nin tercihini nakledip ikrar etmiştir.[5]

Burada şunu belirtelim ki Saihani, ibaha rivayetinin meşhur olmadığı hususunda haksız sayılmaz.

İbn Abidin son olarak şu ifadeleri kullanır: Tahkik ehlinden bazıları şöyle demiştir: Nerd haramken, satranç helaldir. Zira satrançta hata yapan kendi aklını suçlar. Nerdde ise kaybeden kadere küfreder. Böyle bir şeye iten saikin de haram olması icap edecektir.[6]

b.     Mâlikilerden Mübah Olduğunu Savunanlar

Malikilerden satrancın mübah olduğunu savunanlar arasında Kurtubi ve İbni Abdilber göze çarpar. Kurtubi, ‘Tefsir’inde İbni Abdilber de ‘Muvatta’ üzerine yazmış olduğu ‘Temhid’inde, “İmam-ı Malik’in ve cumhur fukahanın satranç hususundaki görüşlerini özetleyecek olursak, “eğer kumar karıştırmaksızın, eşi dostu ile beraber, uluorta değil evinde barkında, insanların kendisini ‘satranççı falan’ olarak bilmeyeceği bir şekilde ayda yılda bir oynamasında hiçbir beis yoktur, mekruh da değildir” mealinde bir tafsilde bulunurlar.[7]

c.      Şâfiilerden Mübah Olduğunu Savunanlar

Şafilerde satrancın caiz olduğu meşhurdur. Birçok asıl metinde de bu bilgi mevcuttur.

‘Metn-i Ebi Şuca’ şerhi ‘İkna’da, kumarlı oynanması durumunda caiz olmayacak oyunları sayarken içerisinde satrancı da zikreder. Ardından kumarsız oynanması durumunda hepsinin caiz olacağını ifade eder.[8]

‘Esna’l-Madalib’de, satrancın zihni açtığı, kişiyi düşünmeye sevk ettiği ve savaş hileleri hususunda insana tecrübe kazandırdığından bahsedilerek caiz olduğu nakledilir.[9]

‘el-Havi’l-kebir’de bu mesele uzunca incelenerek Ashab-ı Kiram efendilerimizden ve tabiinin büyüklerinden satranç oynayanlar teker teker zikredilir. Sonuç olarak Musannif satrancın caiz olduğunu yüksek bir sesle ifade eder.[10]

d.     Hanbelilerden Mübah Olduğunu Savunanlar

Hanbelilerden satrancın mubah olduğunu söyleyene rastlamadık. Zaten mezhebin üslubu açısından baktığımızda bu pek de mümkün gibi gözükmüyor. Allahualem…

Satrancın Bugünkü Durumu

Satrancın bugünkü durumunu değerlendirmeden bir neticeye varmak çok doğru olmaz. Hususiyetle satrancın caiz olmadığını savunanların gerekçelerine ve caiz olduğunu söyleyenlerin şartlarına baktığımızda dört unsurdan bahsetmemiz mümkün olur;

1. Kumar

Bugün itibariyle baktığımızda, satranç bir kumar aleti, bir kahve oyunu değildir. Bu vasfı ele aldığımızda satrancın yerini bugün, tavla gibi oyunlar almış durumdadır.

2. Yalan, Kötü Söz ve Yemin

Maalesef bugün, sürekli yalan söyleyen ve yalan yere yemin eden bir gençlik var. Özellikle de her iki kelimesinden biri küfür olan aydın nesil (!), çağdaş eğitim sisteminin bize armağanı. Yolda yürürken yere bakarak yürüyor olmanız yetmez. Zira medeniyet seviyesinin midenizi bulandırmaması için kulaklarınızı da tıkamanız gerekiyor. Bu nedenle satrancı bu hususta herhangi bir şey ile kıyaslayamıyoruz.

3. İnsanların Oynayanları Seyretmesi

Satrancın mubah olduğunu en şiddetli bir şekilde savunan şafiiler bile, insanların toplandığı bir yerde oynanmasını doğru bulmamışlardır.[11] Ebu Kasım’a satranç izleyenler hakkında ne dersin denildiğin de “Günahkâr olmalarından korkarım” buyurmuştur.[12] Bu hususta ise bugün, satrancın yerini futbol almıştır diyebiliriz. En basit bir maçın dahi kaç kişi tarafından izlendiğini malum. Tabi ki eskiden böyle şeyler olmadığı için insanların satranç oynayanların etrafında toplanıp onları izlemesi tabi bir durum…

4. Mübtelalık

İbnü’l-Hümam, satrancı geceli, gündüzlü, yemeden, içmeden oynayanların varlığından bahsetmişti.[13] Ayrıca satranç oynarken namaz kaçıranları da yâd etmiştik. Bu ifadeleri duyunca insanın aklına bilgisayar oyunları geliyor. Gerçekten de çocuklarımızın ve hatta gençlerimizin müptela olduğu bir şey, bilgisayar oyunları… Gençler için malayani, çocuklar içinse, belli bir seviyeden sonra zihin sağlına zararlı. Ve en kötüsü bağımlılık yapan bir oyun türü… Bu hususta da satrancın yerini bilgisayar oyunlarının aldığını söyleyebiliriz.

Satrancın konumu ise tamamen farklı… Belli seviyede zihni geliştiren, çocuklar için yararlı, nitelikli bir oyun. Mezkûr sıkıntılar hususi olarak birilerinde mevcut olsa da umumi bir durum arz etmiyor.

Netice

Netice olarak; Hanbelilerde caiz olabilmesinin bir çıkar yolu olmasa gerek. Şafiilerde ise zaten mubah… Hanefi ve Malikiler açısından ise, buluğ çağına ermemiş çocuklar için mubah olup, buluğdan sonrası içinse, satrancın bugünkü durumu da göz önünde bulundurularak ulemanın, zihni geliştirmek maksatlı, kumar, yalan gibi gayri meşru bir şeye bulaşmadan ve müptelası olmaksızın, ara sıra oynanmasında bir beis olmayacağına dair verdiği fetva daha tercihe layık gözüküyor.

Fakat küçük yaşta hafızlık yapmış, altı yüz altı sayfa ezberlemiş, ardından da kıraat-vucuhat, feraiz, fıkıh, kelam gibi ilimleri veya meşru usullerle matematik, fizik gibi ilimleri öğrenmiş bir insanın, zekâ geliştirmek için satranca ihtiyacı kalmayacağı kanaatindeyiz.

Ehl-i zikir, ibadeti ile meşgul, muttaki bir Müslümanın da bu ve benzeri oyunlarla pek işi olmayacağı aşikârdır.

Allah her şeyin en doğrusunu bilendir.


[1] İbn Nüceym; el-Bahru’r-raik, c.7, s.91.

[2] Burhanettin İbni Maze, el-Muhitu’l-burhani, c.9, s.174.

[3] Burhanettin İbni Maze, el-Muhitu’l-burhani, c.5, s.167.

[4] El-Fetava’l-hindiyye (Şeyh nizam Riyasetinde Hint ulemasından oluşan ilmi bir heyet) c.2 s.117.

[5] İbni Abidin, Haşiyetu reddi’l-muhtar, c.7, s.158.

[6] İbni Abidin, Haşiyetu reddi’l-muhtar, c.7, s.158.

[7] İbni Abdilber, et-Temhid, c.13, s.181; Kurtubi, el-Cami li ahkami’l-kuran, c.8, s.337.

[8] Hatip Şirbini, el-İkna’ fi halli elfazi Ebi Şuca’, c.2, s.247.

[9] Zekeriya el-Ensari, Esna’l-Metalib, c.4, s.343.

[10] Maverdi, el-Havi’l-kebir, c.17, s.366.

[11] Zekeriya el-Ensari, Esna’l-Metalib, c.1, s.348.

[12] İbn Nüceym; el-Bahru’r-raik, c.7, s.91.

[13] İbnü’l-Hümam, Fethu’l-kadir, c.7, s.411.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu